Yıl 2012 olmalı, Antalya Altın Portakal Film Festivali’ndeyiz ve festivalin tartışmasız en renkli konuğu Ahu Tuğba. Bir bakıyorsun elinde papağanıyla kortejde halkı selamlıyor, bir bakıyorsun başında siyah eşarbı, Yeşilçam emekçilerinin mezarı başında dua ediyor. Hem de festival boyunca yanından ayrılmayan ünlü Alman oyuncu Udo Kier ile birlikte.
Kier sabah kahvaltıya iner inmez “Sarışın aktris nerede?” diye soruyormuş, ben görgü tanıklarının yalancısıyım. Ahu Tuğba’nın attığı her adım haber oluyor, star edasını bir an terk etmiyor, çünkü onlar öyle bir kuşaktı. Yıllarca sinemadan uzak kalsalar da unutulmayanlardan.
Peki şimdi biz Ahu Tuğba’nın nesini beğenmiyoruz? Biz derken Antalya Belediye Başkanı Menderes Türel’in sözlerini kastediyorum. “Ahu Tuğba’nın ödül verdiği festivallerden Harvey Keitel’in ödül verdiği festivallere geldik” demiş.
Harvey Keitel’in Antalya’ya gelmiş olması elbette şahane bir şey. Yine Türel’in ilk belediye başkanlığı döneminde Kevin Spacey’ler, Adrian Brody’ler, Mickey Rourke’lar da görmüştük Altın Portakal’da. Bu yıl 15 Hollywood yıldızı gelmiş. Ne mutlu, artsın, eksilmesin. Ve fakat bu Ahu Tuğba’nın değerini düşürür mü?
O da Hollywood’un değil ama bu toprakların sinemasının, hem de hiç parlak bir dönemi olmayan ‘80’li yıllarında onlarca filmde oynamış, bu sektöre en zor zamanlarda emek vermiş bir oyuncu. Niye Harvey Keitel ile kıyaslansın?
Bugün Altın Portakal 50 yılını devirmiş, dünyaca ünlü starları ağırlayan bir festival haline geldiyse, bunda Yeşilçam’ın koyduğu taşların payı var. Ve o geleneksel korteje de halk onca ilgiyi hala Ahu Tuğba’yı görmek için gösteriyor.
Hepsini geçtim, birini överken bir diğerini kırmak zorunda mıyız? Karşınızda bir aktris, bir kadın, bir insan var. Festivalin kalitesini anlatmaya çalışırken onu harcamak haksızlık olmuyor mu?
Hepsi de şiddet
“Flört şiddeti”. İki kelime yan yana bile tuhaf duruyor değil mi? İki insanın birbirinden hoşlandığı, birbirine aşık olduğu için yaşadığı ilişki biçiminden söz ediyoruz. Aşkın doğasında karşındakine saygı var, beğenme. hayranlık var. Bunlarla şiddet nasıl yan yana durur?
Nasıl başarıyla ‘durduğunu’, hafta sonu twitter’da “BuDaŞiddet” etiketi altında izledik. 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü olunca, uluslararası cinsiyetçilik karşıtı eylem ağı macholand’in Türkiye platformu erktolia, haftanın her gününü başka bir şiddet türüne ayırarak konuşmaya çağırdı kadınları ve LGBTİ bireyleri.
Sadece fiziksel değil, gördükleri duygusal, psikolojik, ekonomik şiddeti de başkalarıyla paylaşsınlar diye.
Gördüğüm kadarıyla en çok da “flört şiddeti” ilgi gördü, belki kadınları en zayıf oldukları yerden; ‘seviyor beni’ sanrısından yakaladığı için.
“Seven erkek kıskanır, sahiplenir, arar sorar, merak eder, giydiğine çıkardığına, kiminle konuşup nereye gittiğine karışır” klişeleriyle büyüyen genç kızlarımız başta olmak üzere bütün kadınları, paylaşımlara göz atmaya ve o sevgi belirtisi diye yutturulan davranışların aslında nasıl tehlikeli olduğunu düşünmeye davet ediyorum.
Sizi kendisiyle eşit ve özgür bir birey gibi değil, korunmaya, kollanmaya, yol gösterilmeye muhtaç bir çocuk gibi gören, kendinize olan güveninizi zedeleyen, seçimlerinize saygı duymayıp kendi doğru bildiklerini dayatan ama bunları da hep ‘sizin iyiliğiniz için yapan’ biriyle beraberseniz, göreceksiniz, yalnız değilsiniz. Ve sevgi değil #BuDaŞiddet