KİME GÖRE NORMAL?

23 Haziran 2015

Dün dedim ki İstiklal Caddesi’nde, “Bugün bu şehre gelen bir turist, sadece Beyoğlu’na bakarak ‘Maşallah, bunlar ne medeni, ne sevgi ve saygı dolu, aynı zamanda da neşeli bir halk’ diye düşünebilir.”

Trans Onur Yürüyüşü’ndeyiz ve öylesine şeniz. İnsanlar rengarenk giysiler içinde; çoluk çocuk, hatta kucakta bebekler, şarkılar, düdükler, her durumdan iş çıkarmayı bilen seyyar satıcılardan alınan rengarenk peruklar, atkılar ve de son derece eğlenceli sloganlarla katediyor caddeyi boydan boya. Taksim’den açılmaya başlayan dev mavi, pembe bayrak hoplaya zıplaya bütün caddeyi örtüyor.

Esnaf camlardan sarkmış, bu çok renkli ve de çok sesli grubu alkışlıyor, fotoğraflar çekiyor, el sallıyor...

Yürüyüşün sloganlarından biri bu, “Alışın, her yerdeyiz.” Bu yolda yıllar içinde kat edilen mesafe azımsanacak gibi değil... ‘Görünür olmanın’ mucizesi bu. İnsan gördüğü, tanıdığı, dokunduğu şeyle bağ kuruyor, onu anlıyor.

Böyle böyle başkalarının varlığını, yaşam hakkını, sesini duyurma özgürlüğünü kabul etmeye, hatta desteklemeye başlıyor. Bütün iş, ilk adımı atmakta.

Gökkuşağı renklerinde bir hafta

23. LGBTİ Onur Haftası’na girdik. Bir hafta, gökkuşağı renklerinde geçecek ve pazar günü yine

Yazının Devamı

Onun cazibesi sahiciliğinde

21 Haziran 2015

Sona eren “Karadayı” dizisi, Bergüzar Korel’in oyuncu olarak kendini ispat ettiği işti. Hayatında ise kadın olarak kendini en çok beğendiği dönemde...

Hatırlar mısınız, bir ara memleketçe “Bir gece için bir kadına ne kadar ödenebilir?” konusuna kilitlenmiştik. Sorunun “150 bin dolar için bir gecelik ‘ahlaksız teklifi’ kabul eder misiniz?”, “Çocuğunuzun hayatı söz konusu olsa ne dersiniz?” gibi versiyonları da vardı.

Çünkü “Binbir Gece” diye bir dizi başlamış, orada “Bütün kadınların aklı fikri paradadır” gibi önyargılara sahip olan işadamı Onur (Halit Ergenç), hasta oğlunun canını kurtarmaya çalışan gururlu anne Şehrazat’a (Bergüzar Korel) bu savını test etmek için 150 bin dolar önermişti.

Biz de zamanında “Ahlaksız Teklif” filminde doyamadığımız bu konuyu bir kez daha enine boyuna masaya yatırmıştık. Bu arada, oynadığı dizi karakteri değil de kendisi bu teklife maruz kalmış gibi sorularla karşılaşan 24 yaşında bir genç oyuncu da şöhrete böyle “merhaba” demiş oldu: Sinema oyuncusu çift Tanju Korel ile Hülya Darcan’ın kızları Bergüzar Korel.

Aradan sadece dokuz yıl geçti, şimdi o, genç kuşağın en önemli dizi oyuncularından ve kocası Halit Ergenç’le Türkiye’nin “rüya

Yazının Devamı

‘NEFRET KOROSU’ YİNE DEVREDE

19 Haziran 2015

Bir konser memleketin en önemli ‘sorunu’ haline geldi, iyi mi? 27 Haziran’da Zorlu PSM’de konser verecek olan - yani artık umuyorum onun yerine Boğaziçi Üniversitesi Güney Kampüsü’nde dinleyicileriyle buluşacak - olan Boston Gey Men’s Chorus’tan söz ediyorum. Yani Boston Eşcinsel Erkekler Korosu’ndan.
Dünyadaki cinsel kimlik ayrımcılığına olabilecek en büyülü ve sağaltıcı silahla; müzikle kafa tutmayı amaçlayan bir koro.
Evet, eşcinsel erkeklerden oluşuyor ve bütün yaptıkları şarkı söylemek. Klasik müzikten de örnekler var repertuarlarında, Broadway müzikallerinden de...
Dünyanın dört bir yanında konserler veriyor, seyircileri de kattıkları şovlar düzenliyor, bütün bunlarla da bir şekilde hem toplumda farkındalık yaratmayı hedefliyor hem de toplanan gelirle çeşitli yardım kuruluşlarına destek oluyorlar.
Ve bizim ülkemizde, böyle bir koronun gelişi mesele oluyor. Zannedersiniz hiç
eşcinsel müzisyen görmedi bu sahneler.
Ama hayır, adıyla söyleyince “Vay efendim, sapkınlar korosu geliyor”, “Eşcinselliği yaymayı misyon edinmişler”!

Yazının Devamı

BU TOPRAĞIN KOKULARI

16 Haziran 2015

Şevval Sam her işi belli bir özenle yapan bir kişi. Müzikte kendisini belli bir türe hapsetmek yerine her telden, her dilden söylemeyi tercih ediyor. Hepsini samimiyetle yapıyor. Bir de gönlünün sesine kulak vererek.

Öyle olmasa tam herkes ondan ‘Gülbeyaz’ dizisinin üstüne bir Karadeniz albümü patlatmasını beklerken gidip Türk sanat müziğiyle çıkmazdı yola. Üstelik o albüm öncesi ona ‘el verenler’ arasında “Usul, tavır mükemmel Şevval’de” diyen Müzeyyen Senar da vardı. Neyse, sonuç olarak tango da söyledi, arabesk de. Şimdi de türkü söylüyor. Aslında yıllardır konserlerinde türkü söylerdi, sırf türkülerden oluşan ‘Toprak Kokusu’ konserleri de vardı. Şimdi de aynı adlı bir albümü çıktı, Kalan Müzik’ten. Çerkesce, Çeçence, Kürtçe, Zazaca, Ermenice. Azerice parçalar söylüyor.

Üstelik müthiş ‘ustalar’ın desteğiyle. ‘Tanımadığım Ten’de, bestecisi Ahmet Aslan’ın sesi ve gitarı var örneğin. Mahsuni Şerif’in ‘Yuh Yuh’unu Ari Hergel ve Cansun Küçüktürk’le müthiş bir şekilde düzenleyen Vedat Yıldırım, İsmail Hakkı Demircioğlu’yla vokal de yapmış. Beni en çok etkileyenlerden biri İlknur Yakupoğlu’nun ‘Ben Denizde Bir Gemi’si oldu. Şevval Sam’ın sesine bu sakinlik yakışıyor.

Tek tek saymak

Yazının Devamı

AĞITLARIN DiLi YOK

5 Haziran 2015

Çok çok basit bir soru: Savaşa karşı mısınız? Sanki cevabı da çok basitmiş gibi geliyor, ilk bakışta. Kim ister ki savaşı, değil mi? Peki kayıtsız şartsız, ‘ama’sız, koşulsuz olarak karşı olmaksa söz konusu olan?
O zaman bir duruyoruz, değil mi? Kendimizce ‘kutsal’ bir şeyler adına; tek tek saymıyorum, herkesin kutsalı kendine, o zaman
işler değişebilir belki... Belki ‘haklı’ savaş vardır, öyle mi?
İnsanlık tarihi herkesin ‘kendince’ haklı olduğu bir savaşlar tarihi değil mi, zaten? Birilerinin kahramanlık destanı bir başkasının felaketi... Peki sonuç? Sonuç her zaman her iki taraf için de kayıp, yıkım, ölüm değil mi?
Bu konuda sonsuza dek ahkam kesmek, çok doğru cümleler kurmak mümkün.
Ama bazen binlerce, çok büyük ve haklı cümlenin yapamadığını üç tane nota yapabilir ya, elimizde tam da öyle bir albüm var: ‘Savaş Kadınları’

Yazının Devamı

BİRAZ NEZAKET ÖLDÜRMEZ

2 Haziran 2015

En çok metroya binerken ve inerken düşünüyorum, kabalığımızın geldiği noktayı. Eğer atak olup önüne geçmeye çalışan kişiyi itmez, ondan önce davranıp ayağına basmaz, dirseğinle kenara savurmazsan mümkün değil, binebilmen. Geçen gün orta yaşlı, kibar bir kadın bindi yüksekçe bir sesle söylenerek. Bir delikanlı, onlar beklerken sağdan usta bir manevrayla önlerine geçip binivermiş. Kadın da kibarlığını asla bozmadan söyleniyor, “Biz hepimiz bekliyoruz, niye öne geçiyorsunuz” diye...

Genç adam eliyle oturacak yer gösteriyor, “Aha orda yer var ne dır dır ediyorsun” gibisinden. “Önemli olan oturmak değil ki, saygı” diyor kadın. Tamamen yabancı dilden konuşmaya başlıyor yani: ‘Saygı’... Devrelerin yandığı, genç arkadaşın arızaya geçtiği an. Bir nefes alıp püskürüyor: “Saygıyı senden mi öğrenecem lan!”

Tanıdınız herhalde bu cümle kalıbını... Artık yediden yetmişe, tepeden tırnağa her yerde. Sıkıştığımız anda yapıştırıyoruz... Karşımızdaki bizden büyükmüş, kibar kibar bir dert anlatıyormuş, önemli değil! Ondan mı öğrenecez lan?

Nezaket fena halde ‘out’. Artık kabalık zamanı. Bir dolu başka faktör kadar, herkesin birbirine ‘eleştiri’ kisvesi altında hakaret ettiği yarışma programlarının da

Yazının Devamı

HARİKALAR DİYARINDA BİR GEZİNTİ

29 Mayıs 2015

Önce bütün yazının özeti olan cümle: Çok şükür yıllar sonra yine Nilüfer’den yeni şarkılar dinlemek kısmet oldu. Çok üzücü bir şey çünkü, şahane bir yorumcu, müthiş bir ses de olsan, 40 küsür yıldır bu millete şarkı söylüyor da olsan, lafı uzatmayayım, tek kelimeyle Nilüfer de olsan, söyleyecek iyi şarkılara, iletecek sağlam sözlere ihtiyacın var.

Ne kadar üzücü ki, Kayahan bir küslük uğruna hem kendi duygularını müthiş bir ‘tercüman’dan, hem bizi kim bilir hangi unutulmaz şarkılardan mahrum bırakmış oldu... Nilüfer röportajlarında (Hürriyet’te bu hafta sonu okudunuz, Milliyet Sanat dergisinde de Yavuz Hakan Tok’un kapsamlı bir söyleşisini göreceksiniz) büyük bir içtenlikle anlatıyor, Kayahan’ın ardından döktüğü gözyaşlarını. Gene de bir teselli tabii, iki eski dostun dargın ayrılmamış, son kez sahneyi paylaşmış olmaları. Dinleyici için bir diğer teselli de, Nilüfer’in bütün yüreğini koyarak yepyeni 13 şarkı söylediği albümü ‘Kendi Cennetim’in (DMC) çıkmış olması...

Sürprizlerle dolu

Harikalar diyarında bir gezinti gibi, albümü keşfetmek... Çok farklı sesler, çok farklı duygular Nilüfer’in sesinde birleşmiş. Belli ki çok emek vermiş, bir sürü şeyle bizzat kendisi uğraşmış. Müthiş

Yazının Devamı

BUNUN NERESİ KOMİK?

26 Mayıs 2015

Bu acımasızlık, bu gaddarlık sahiden çok can sıkıcı. Sen dünyanın en güzel kadınlarından, en ünlü aktrislerinden, sinemanın son ‘star’larından biri olacaksın, günün birinde ‘yeterince uzun yaşama şansına sahip’ her insanoğlu gibi yaşlanacaksın ve sırf bu doğal süreç yüzünden milletin dalga konusu olacaksın.

Cannes Festivali bu sene filmleri ve ödülleri kadar - neredeyse daha fazla - Catherine Deneuve’ün kırmızı halıdaki görünüşüyle konuşuldu. Pardon bir de Sophie Marceau’nun açılan eteğinden görünen donu var tabii... Ki o da sürekli yaşıyla beraber konu ediliyor. “48 yaşında ve hâlâ bacakları var” ve “Artık bize bir tarafını göstermese mi ki?” gibi ‘zekice’ yorumlar eşliğinde. İnsanlar gençlik sevdasından delirmiş olabilirler mi? Kadın hâlâ dünya güzeli, daha ne olacak anlamadım...

‘Şüpheli koli’ Deneuve

Kısa süre önce uğradığı saldırının korkunçluğu ve bundan duyduğumuz dehşet, üzüntü baki kalmak üzere soruyorum: Charlie Hebdo’nun Cannes kapağında kırmızı halıda bir ‘şüpheli koli’ olarak resmedilmiş Catherine Deneuve. “Yanlış alarm, Catherine Deneuve” diye düzeltiliyor anons. Peki, 72 yaşındaki Deneuve’ün eski siluetini koruyamaması komik mi? Bir mizah malzemesi olarak zekice mi?

Yazının Devamı