Murat Karayılan, Milliyet yazarı Aslı Aydıntaşbaş ile Kandil’de 3 saatten fazla süren görüşmede önemli açıklamalarda bulundu.
KANDİL
PKK’nın geri çekilmeyi açıkladığı basın toplantısı sonrasında “Siz biraz bekleyin isterseniz” diye fısıldıyor yanıma yaklaşan bir örgüt yöneticisi. Bir süredir Murat Karayılan’la röportaj talebim var, ancak son ana kadar olacağına dair bir sinyal yoktu.
Biraz sonra PKK’nın medyadan sorumlu ismi, bizi basın toplantısının yapıldığı alandan alıp 4X4’le Kandil eteklerindeki bir dağ köyüne getiriyor. Yolda tek kelimeyle nefes kesen bir coğrafya var. Belli ki bölge PKK’nın hakimiyetinde. Birkaç gazeteci, ayakkabılarımızı çıkarıp, bir köy evinde Karayılan’ı beklemeye başlıyoruz. Yan odada yaşayan bir aile var, ancak belli ki burası, PKK’nın kullandığı misafirhanelerden biri. Cep telefonlarımız çoktan toplatıldı; Karayılan’ın yakınına telefonla yaklaşmak yasak, daha sonra kendisinin yedi yıldır telefon kullanmadığını öğreniyoruz.
Biraz sonra Karayılan içeri giriyor, açıkçası 30 yıldır silahlı örgüt yöneten birinin, en azından çatık kaşlı olacağını tahmin etmiştim. Karayılan sohbet boyunca gülümsüyor. Yanında merkez komite üyelerinden Zeki Şengale ve Suriye asıllı Hacer Zagros var. Sohbet üç saati geçiyor.
GERİ ÇEKİLME SONBAHARDA BİTER: Anladığım kadarıyla Önderlik daha erken bitmesini istiyor. Ama teknik olarak da zordur. Bunu arkadaşlarla konuşacağım. Daha konuyu sahadaki herkesle konuşamadık bile. Daha teknik olarak konuyla ilgilenen birimler ve yönetimle tartışacağız.
İMRALI’YA BİZDEN GİZLİ HEYET GİTSİN: Bizim Önder Apo’yla doğrudan iletişim kurabilmemiz lazım. Mektuplar yeterli değil. Telefon da olmaz. Bir heyet gidebilir. Gizli de olabilir. Biz şartsız geri çekiliyoruz ama sürecin yürümesi için bunlar şart.
LİDER KADROSUNDA SÜRECİ KABUL ETMEYEN YOK: İstediklerimizin bir kısmı oldu. Ama son mektubunda önderlik kalan taleplerle ilgili ‘Sonra çıkarırız. Artık zorlamayalım’ dedi. Bizim de görüşümüz çok ters değildi. Lider kadrosunda çözüm sürecini kabul etmeyen yok. Gerçekten yok. Bizde bu kültür var. Tartışırız ama sonra karara itiraz olmaz.
KLASİK SOL PARTİLER GİBİ YILLAR YILI KALMAK İSTEMEM: Benim görev sürem uzatıldı. Ben değişmesini istiyorum çünkü diğer klasik sol partiler gibi yıllar yılı aynı mevkide kalmak doğru değil, değişmelidir. Sorun çözülsün, bize nasılsa iş bulunur. Bizde kariyer hırsı olamaz. Bütün Kürt özgürlük hareketleri içten parçalanmıştır. Bizim terbiyemiz, bir lokma bir hırka. Yaşamak için yiyecek bir şey. Görevimiz hizmettir. Hizmete devam edeceğiz.
DİSİPLİN VAR: Sırrı yanımıza geldi, konuştuğu bütün gençler, ‘Örgüt bilir’ diyormuş. Bu bir kültür. Biz bilimsel insanlarız. Okur tartışırız. Ama sonunda verilen görevi yaparız. Bir disiplin var.
SAKİNE CANSIZ KANDİL’E GELECEKTİ: Süreci sabote etmek isteyen güçler vardır. Paris olayı nedir? Sakine hem PKK’nın ilk kadın kurucularından, hem de içimizde barış eğilimini en çok taşıyan arkadaştı. Buraya gelecekti. Öcalan da giden heyetten duydu. Biliyor musunuz, öldürüldükleri binanın aslında 3 kapısı var. Türkiye yapmış olsa, çoktan açıklarlardı.
AMERİKA PRAGMATİST, AVRUPA KÜRT SORUNUNU KULLANIYOR: Kürt sorununu bir kart olarak kullanmak isteyenler oldu. Kurt kapanı gibi bir şey. Bu politikanın kaynağı, Avrupa. Bu sorunun çözümü, köklü bir çözüm demektir. Bu sorun çözülürse, Kürt kartı diye bir şey kalmaz. Bunu istemezler. Ayrıca bölge güçleri var rahatsız olan. Kimisi taraf değiştiriyor. Amerika pragmatist yaklaşıyor. Ama Avrupa kolay kolay değişmiyor. Amerikalılar bu son süreçte temasta bulunmadı. Ama bazı legal organlarla destek belirttiler. Fakat dışındalar. Pratikte bir şey görmüyoruz.
PARİS KATLİAMINDA AVRUPA KUŞKUSU: Avrupa’nın Kürtlere yönelik tavrı 1921’e dayanıyor. Paris katliamı işin içinde parmağı olduğu konusunda ciddi kuşkular yaratıyor. Tek Türkiye olsaydı hemen açıklanırdı. Bu gibi şeyler insanda kuşku yaratıyor.
İSTESEK DIŞ DESTEK SAĞLARDIK: Biz buna açık olsak, bölgede Türkiye’ye karşı olan çok ülke var. Biz buna açık davransak, destek sağlayabilirdik. Ama yapmadık. O kapılar bize açıktı. Bölgesel güçlerin hepsi Türkiye’ye karşı. Ama Türkiye de bu durumu fark etti. AKP düşünerek ve zekice hareket ediyor. Benim yazdığım mektuba olumlu cevap geldi ve bu politika bir devlet kararı olarak gelişti. AKP’nin seçim benzeri hesapları da olabilir ama bu süreç bir devlet kararının sonucudur.
TÜRKİYE DEMOKRATİKLEŞİRSE BÜYÜR: Silahlı mücadelenin durması, Türkiye’nin demokratikleşmesi, bir model haline getirilmesi, güç büyümesi olur. Bizim için silahlı mücadele amaç değil. Yeniden yapılanma önemli. Toplumun kendini yönetmesi önemli. Bize fırsat verseler, her köyün meclisi olsun, şehrin meclisi olsun. Dem özerklik tüm Türkiye için öngörülen bir sistem. Türkiye’de adem-i merkeziyetçilik olsa, insanlar önemini fark eder. Biz devlet (kavramına) ve merkezi yapılanmaya karşıyız; devlet erki kimin elinde olursa olsun...
IRAK’TA KÜRT DEVLETİNE KARŞIYIZ: Irak Kürdistan’ının bağımsız devlet olmasına karşıyız. Sesimizi çıkarmayız, ama desteklemeyiz de. Çünkü biz ulus-devlete karşıyız. Kürt devleti bile olsa, ulus devlet yanlış. Sınırların olmadığı bir düzen önemli.
ROBOSKİ 1 SAAT 48 DAKİKA SÜRMÜŞ: Roboski’de Predator’lar kullanılmış. Tek tek suikast tarzı. 1 saat 48 dakika. Oysa şimdiye dek bize karşı birkaç kez oldu. Hava saldırısı olunca hepsi vurulmaz. Uçak vurur, 40 kişiden 2 kişi darbe alır. Bu nasıl olmuş? Mantıksız olan, aralık sonunda hiçbir gerilla Uludere’yi geçmez. Bu ölümdür. Bahoz Erdal neden gidecek? 4-5 metre karı aşamazsınız. Neden yapsın? Bu olayın netleşmesi gerekiyor.
BDP İYİ NİYETLİ AMA AMATÖR: İyi niyetliler ama örgütlülük zayıf ve amatörlük var. Ama genel olarak beğeniyorum.
KORUCULARLA KANLI BIÇAKLI OLMAYIZ: Şimdi devletin atması gereken adımlar var. Mesela ortam sivilleşebilir, özel timler çekilebilir, koruculuk kaldırılabilir, siyaseten gerekli adımlar atılabilir. (Seçim barajı, siyasi partiler yasası gibi ‘yol temizliği’ maddelerinden söz ediyor) Korucularla kanlı bıçaklı olma durumumuz yok. Zaten onlar artık savaşmıyor. Nötr’laştı bizim için. Devlet korucu maaşı ile kendine sosyal taban bulmaya çalışıyor. Hakkâri’de korucu dışında yandaşları yok. Ama %5 var ki gerçekten... Bakın Bilge Köyü’nde yaşananlara.
TÜRK MİLLETİ OLACAKSA, KÜRT MİLLETİ DE OLSUN: Türk milleti lafı bizi tedirgin etmez dedim ama, o kavram olsun da demedim. Türk milleti ifadesine bir alerjimiz yok. Ama anayasada milletler yazılacaksa, hepsi yazılsın. Mesela şu denebilir: ”Türkiye’de yaşayan Türk-Kürt halkı ve diğer etnik ve dinsel topluluklar kardeştir, bunların hepsi Türkiye ulusunu bir araya getirir.” Biz Türkiye üst kimliğini kabul ediyoruz.
YEDİ YILDIR TELEFON YOK
* ”Biz kadro hareketiyiz. Silahlı mücadele gider, siyasi mücadele başlar. Şimdiden başladı zaten. Sivil komiteler var. Aslında ben de gün içinde çoğunlukla sivil siyaset yapıyorum. Toplantılar var. Siyasi parti liderleriyle görüşüyorum, günlü dosyalar var, arkadaşlarla toplantılar var.”
* Daha önce 3 telefonum vardı ama 7 yıldır telefon kullanmıyorum. Telefon üzerinden bir suikast ihbarı geldi o zamandır vazgeçtik. (Aynı zamanda Karayılan’ın yanına üzerinde telefon olan kimse yaklaşmıyor. Üzerimizdeki telefonlar alınıyor.)
* Telefon yerine kurye sistemi kullanıyorum. Her birimde telsiz var. Biz ufak, bir de daha büyük telsizler var. Günlük ilişkiyi kuryeyle kuruyorum. Bazen gerekli olduğunda herkese telsize girin diyorum. Herkes aynı anda dinliyor. Örgüt içi böyle. Dışarısı için de kurye var.
* Önder Apo’yı en son 1992’de gördüm. (Öcalan 90’lı yıllarda hep Suriye’de, yakın kurmayı Karayılan ise Irak’ta) 1999’da o Rusya’dayken telefonla konuştuk. ‘Aranızda büyük bir güven ilişkisi var’ sorusuna gururla ‘Tabii’ diyor.
* Mektupların Öcalan’dan geldiğini el yazısından anlıyorum. O da benimkini tanıyor. En son 14 Nisan mektubu 5 sayfaydı.
* Bütün kanalları izliyoruz. Köşe yazılarını da okuyoruz.
Kandil’de önceki gün basın toplantısının yapıldığı bina çevresindeki kadın PKK’lıların çokluğu dikkat çekmişti.
KANDİL’DEN OSLO’YA MİT UÇAĞI GÖTÜRDÜ
Murat Karayılan, Oslo sürecinin başlangıcını şöyle anlattı:
“İlk 2005’te, aracı olan uluslararası kurum bize geldi. BM çerçevesinde bir kurum. 2005’teki ilk görüşmeden sonra 2006’dan itibaren sistematik görüşmeye başladık. Israrla gizli olmasını, basına kapalı olmasını, yönetimde bile çok dar bir kesimin bilmesini istediler. Başbakan’a sonra da MİT’e de gitmişler. Bütün bunlar, 2008 Eylül’de karşılıklı görüşmeye dönüştü. 2008’de Oslo’ya giden heyetimizi, doğrudan uçakla onlar (MİT) götürdü. O zaman da içinde İmralı olmazsa olmaz dedik.”
Ben Oslo’ya gitmedim. Olmaz. Şimdi de İmralı’ya gitmem olmaz. Belli bazı kişilerin gitmesi, güvenlik açısından olmaz. Ama arama durumu az olan arkadaşlar var. Onlar olabilir.
HEDEF FİDAN
Devlet heyeti hep 5 kişiydi. Hepsi MİT mi bilmiyorum. Belki içlerinde başka kurumlar da vardı. Asker değil, Dışişleri olabilir. Buraya da geldiler, neyse karıştırmayın. Hakan, Oslo’daki ilk görüşmede MİT adına gelmemişti. Daha orda değildi. Kasetler onu yıpratmak için, farklı görüşmelerden kes-yapıştır yapılmış. Ona dokunan bölümleri almışlar.
- Kasetleri sizce kim sızdırdı?
Bence cemaattir. Yazabilirsiniz. Gerçi şimdi onlarla ilişkileri iyileştirmek istiyoruz ama yazın isterseniz.