Geçtiğimiz hafta bir kez daha sel afetiyle yüz yüze geldi memleketimiz. Bu sefer Düzce… Sel suları iki köyün neredeyse tamamını önüne kattı götürdü…
Tarih boyunca kim bilir kaçıncı keredir yaşıyor bu topraklar bu felaketi.
İzmir de çok defalar nasibini almış suyun gazabından. En önemlisi de 24-25 ve 26 Ekim 1930 tarihlerinde yaşanan büyük felaket. En çok zarar gören yerlerden biri de Bornova olmuş. 3 gün boyunca durmaksızın yağan yağmur neticesinde İzmir’in her yeri selden etkilenmişti. 100 civarında ölü vardı Bornova’da da Bornova Çayı yatağı çevresinde yapılan evler yüzünden 20 kişinin canına mal olmuştu o afet.
Bana göre Bornova ile ilgili olarak bugüne kadar yapılmış en detaylı çalışma olan Prof. Dr. Hasan Mert’in “Geçmişte Günümüze Sosyal Ekonomik ve Kültürel Yönleriyle Bornova” adlı kitabında Ekim 1930, sel felaketinden ayrıntılı olarak bahsediliyor.
Prof. Dr. Hasan Mert’in kitabında o günü yaşayanların ağzından felaket şöyle anlatılıyor:
“Yağmurun doluyla başladığını, gittikçe artan şiddetinden ürktüklerini dile getiren Süleyman Bodur tanık olduğu felaketi, ‘İlk önce dolu yağmaya başladı, bunun hayra alamet olmadığını kısa zamanda anladık. Ben ne olursa olsun eve gideceğim, köprüyü geçersem eve varabilirim’ dedim. Caminin önünde su dizlerime ulaşmıştı. O sırada suyun sürüklediği bir kız çocuğunu çevreden yetişenler kurtarıp camiye aldılar, kilimlerle sarıp kurtardılar. Köprü de neredeyse su altında kalmıştı, zor da olsa geçtik. Çayın kıyısındaki evlerin hepsini su basmıştı. Suların at arabalarını sürüklediğini görebiliyorduk. Damlardaki at, eşek ne varsa onları da sürüklemişti. Birçok ölen oldu” diye anlattı.
Bir diğer tanık Hasan Altürk felaketi, “Yağmur neredeyse 3-4 gün sürmüştü. Sel suları önüne kattığı 5-6 tonluk kayaları da yuvarlıyor, çıkan sesten dehşete kapılan insanlar geceleri uyuyamıyordu” sözleriyle tasvir etti.
Muzaffer Yaver Çatıkkaş, felaketin bu derece artmasının sebeplerinden birinin de Bornova’nın yamaçlarında bulunan ve çayı besleyen Öküz Gölü’nün patlaması olduğunu ifade ederek, “Sular o derece yükselmişti ki, Öküz Gölü’nün önündeki setin patlamasına sebep olmuş, bu da Bornova’daki felaketin boyutlarını katlamıştı” sözleriyle yaşanan zararın sebebini anlattı.
O yıllardaki tabiriyle büyük seylabın (taşkın, sel) hemen ardından dönemin sağlık bakanı Refik Saydam Bornova’ya gelmiş ve Kızılay’ın katkıları ve imece usulüyle tek tip olarak yeni evler yapılmış. Bugün bu evlerin yapıldığı bölge Kızılay’ın katkıları nedeniyle Kızılay Mahallesi olarak biliniyor.
Bu korkunç felaketin ardından tam 65 yıl 10 gün sonra, 4 Kasım 1995’de bu kez de Örnekköy’de dere yatağına yapılan evler yüzünden 65 İzmirli canından oldu.
Geçtiğimiz hafta da malumunuz olduğu üzere Düzce felaketini yaşadık.
Görüyorsunuz değil mi? Kaç yıl geçerse geçsin, ne tür önlem alırsanız alın, teknoloji ne kadar ilerlerse ilerlesin, DOĞA BİZDEN DAHA BÜYÜK!
Ona karşı gelmek yerine en iyisi uyum sağlamak…