Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın Maden Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliği, 1 Mart 2022 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi.
Buna göre, elektrik üretimi için yürütülen madencilik faaliyetleri çerçevesinde eğer gerekirse zeytin ağaçları yerinden edilip başka yere taşınabilecek ya da önce yok edilip madencilik faaliyeti bittikten sonra oraya yenileri dikilecek.
Ne diyelim şimdi buna?
En iyisi, önceki yazılarımdan birinde kısaca anlattığım bir hikâyeyi bir kez daha hatırlatalım.
9 Mart 1956 tarihinde Ege Üniversitesi’nin resmi açılış töreni için Cumhurbaşkanı Celal Bayar ve Başbakan Adnan Menderes de Bornova’daydı. Galvanizli sac barakalar ve derme çatma da olsa o güne yetiştirilen birkaç bina gezildi. Açılış yapıldı.
Son bir iş daha kalmıştı. O günün anısına bir de zeytin fidanı dikildi.
İşte o zeytin fidanının hikâyesi bu...
Ege Üniversitesi’yle birlikte zeytin fidanı da büyüyordu. Aradan 4 yıldan biraz daha fazla zaman geçmiş, artık minik bir ağaç olmuştu. Takvimler, 27 Mayıs 1960’ı gösteriyordu.
O zeytin fidanını diken Adnan Menderes ve Celal Bayar için kara günler başlamıştı. İhtilal günleriydi.
İşte 27 Mayıs İhtilali’nin olduğu o günlerde, ilk acıyı Adnan Menderes ve Celal Bayar tarafından dikilen o gariban zeytin ağacı yaşadı.
Bir sabah birkaç öğrenci, günün psikolojik ortamının da etkisiyle henüz dört yaşında olan zeytin ağacına, kâh tekmeleyerek kâh ellerindeki kesici aletlerle kesmeye çalışarak zarar vermeye başladı. Zavallı zeytin ağacı perişan olmuştu.
O esnada oradan geçmekte olan bir hocaları olanları fark edince, “Halinize bakın. Bir de müspet ilim okuyorsunuz. Onlar ne yaparsa yapsın, günahı ne ki hıncınızı bu zavallı zeytin ağacından çıkarmaya çalışıyorsunuz” şeklinde öğrencileri payladı. Öğrenciler utandı, çekilip gitti.
Aldığı onca yaraya rağmen, o zeytin ağacı hayata tutunmayı başardı. Yine şenlendi, yine meyveler verdi. Ama zeytin ağacının çektiği çileler bitmemişti. Yaşadığı o kötü günün ardından 10 yıl geçti.
1970 yılında bir gün yine o zeytin ağacı, dikkatsizlikten midir yoksa kasten midir bilinmez, çatır çatır yakıldı.
“Bu sefer kurudu gitti artık” denmişti, ama kapkara, kupkuru bir daldan ibaret kalan o zeytin ağacı ‘ölmez ağacı’ adını sonuna kadar hak edercesine yeniden canlandı. Hayata tutunmanın gerçek bir örneği olan o zeytin ağacı, bugün tüm gücüyle toprak anaya tutunmaya kök salmaya, dal vermeye devam ediyor. Görmek için Bornova metro durağının yanı başındaki Bilgisayar Mühendisliği Bölümü binasının bahçesine kadar gitmeniz yeterli.
Bakın, Ege kıyılarında bir yerlerde yorgun düşen ve bir zeytin ağacının gölgesine oturarak nefeslenmeye çalışan Homeros’un kulağına, o ağaç ne fısıldamış:
“Herkese aitim ve kimsenin değilim. Sen gelmeden önce buradaydım ve sen gittikten sonra da burada olacağım.”
Kim bilir, belki de Ege’de bir yerlerde halâ yaşıyordur o zeytin ağacı... İbret olsun diye.