20’li yaşlarımdı... Biri ne zaman “Nerede o eski bayramlar” diye söze başlasa, “Eyvah yine aynı muhabbet” diye düşünüp biraz burun kıvırırdım. Ama öyle değilmiş. 50’li yaşların ortalarına gelince anladım. Yaşlar ilerleyince anılar kıymetleni-yormuş.
‘Yoğurtçu Sebo’nun Kahvesi’ diye bilinir, ama biz aramızda ‘Sebahattin Ülkü Kültür Merkezi’ deriz. Küçücük ama dopdolu bir mekândır. Neredeyse çocukluğundan beri hiç ayrılmamış, Bornova’nın 60’lık, 70’lik delikanlıları orada bir araya geldiklerinde sohbetin tadına doyum olmaz.
Arife Günü’nde de öyle sohbetlerden biri vardı.
Ramazan anıları canlandı herkesin.
Teravih namazından sonra Büyük Çarşı’daki kahvehanelerde bir yandan nargileler fokurdatılırken diğer yandan sahur vaktine kadar süren muhabbetler bir başka olurmuş eski ramazanlarda...
İftar saati yaklaşırken elinde yoğurt tepsisi ve mis gibi kokan peynir kalıplarıyla mandıracı Ali Ülkü görünürmüş sokak başında. Ramazan pideleri Fırıncı Hakkı Usta’dan, domates ve salatalık da Üçortaklar Manavı’ndan getirilir ve Büyük Cami bahçesindeki musalla taşının üzerine sıralanırmış, akşam namazından çıkanlar oracıkta iftarını yapsın, gariban vatandaş da bir güzel karnını doyursun diye...
Kimsecikler üzülmesin
Ramazan davulcuları bugün de kapı kapı gezip bahşiş toplarlar, ama o zamanlarda semtin delikanlıları gece boyunca davulcuyla birlikte dolaşıp “Davulumun içi boştur / altından geçmesi hoştur / karaçocu yavaş koştur / bizim beyler oruçludur” gibi mâniler okurlarmış.
Büyükpark’ın içinde iftar sonrası eğlenceleri düzenlenirmiş. Kuklacı Necdet, gösterileriyle Bornovalıları kahkahaya boğar, Cambaz Arap ramazanda ip gösterileriyle seyircileri heyecandan heyecana sürüklermiş.
30 gün ramazan bittiğinde de bayram başka türlü yaşanırmış Bornova’da. Havuzbaşı’ndaki eğlenceler sadece Bornova’da değil, tüm İzmir’de meşhurmuş. İzmirliler, trenle akın akın Bornova’ya gelirler ve Havuzbaşı’ndaki eğlencelere katılırlarmış. Kolla çevrilen dönme dolap ve sekolinin etrafı sıra bekleyen çocuklarla dolarmış. Cambaz Ali’nin gösterileri izlenirmiş.
Bayram parasının tamamını dondurmaya yatırıp kalan bayram günlerini yatakta nasıl geçirdiğinden tutun da, bayram topunun nasıl patladığını görmek uğruna geç kalınan iftar yüzünden yenilen azarlara kadar bir sürü anı canlandı Arife Günü Yoğurtçu Sebo’nun kahvehanesinde. Güldük geçtik ama güzel şeylerin yanı sıra hüzünlü anılar da canlandı hafızalarımızda.
Bayram namazının ardından en yaşlıdan en gence doğru sıralanan bayramlaşma çemberi ve çemberin orta sıralarındaki dedemin yıllar içinde ilk sıraya gelişi, oradan da yok olup gidişi gibi mesela... Neyse, bayramdayız... Kimsecikler üzülmesin. Hiçbir sevdiğiniz, yanınızdan eksilmesin. Onlarla birlikte çok bayramlar görün inşallah.