Altan Altın

Altan Altın

Altan.Altın@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Bir önceki hafta yaptığımız Atina gezimizi anlatırken ancak birinci günün yarısına kadar gelebilmiştik. “Atina’da İzmir İzleri” başlıklı yazımıza kaldığımız yerden devam ediyoruz.
İlk gün öğlenden sonraki ziyaret noktamız Benaki Müzesiydi.
1931 yılında Antonis Benaki koleksiyonlarıyla oluşturulan müzede, arkaik dönem kalıntılarından, İslam sanat eserlerine ve İznik çinilerine kadar 20 bin civarında obje sergileniyor. İlk bakışta neoklasik mimariye sahip bir köşk gibi görünen müze binası, arkadaki binalara doğru uzayan ve öyle bir iki saatte değil en az bir gün zaman ayırılması gereken muhteşem bir yer.
Ertesi sabah 1924 yılında mübadeleyle İzmir’den Atina’ya göçenlerin kurduğu Nea Smirni semtine doğru aracımızla yola çıktık. 6-7 katlı binalardan oluşan bir İzmir semti gibiydi ama önemli bir fark vardı; neredeyse istisnasız tüm balkonlar adeta bir bahçe gibiydi. Yemyeşildi.
Nea Smirnalılar bir zamanlar mübadeleyle terk ettikleri İzmir’i hayatlarından hiç uzaklaştırmamışlardı. Evlerinden çıktıklarında, Koukloudza (Kokluca), Kordeliou Karşıyaka), Aidinou (Aydın), Mpournova (Bornova), Pergamon (Bergama), Paradisou (Şirinyer,Buca), Magnisias (Manisa), Adramittou (Edremit) adını verdikleri sokaklarda dolaşıyorlardı.

Haberin Devamı

Atina’daki İzmir izleri (2)

***

Aracımızdan, 1890 yılında İzmir’de kurulan ve 1922 yılında Atina’ya taşınan Panionios Kulübü’nün stadı olan Nea Smirni Stadyumu’nda indik. Bizi Amatör Şube Başkanı Aris Misailidis karşıladı. Biraz stadı dolaştık ardından kulüp müzesine girdik. Duvarlarda hep İzmir vardı.
Hemen bir not düşelim; Panionios Kulübü İlk kez 1896 yılında Atina’da düzenlenen Olimpiyat Oyunlarına nispet yaparcasına o yıllarda Bornova’da organize edilen Panioniens Oyunlarının mimarıdır. Ziyaretin sonunda Aris Misailidis’e Bornova Belediye Başkanı Olgun Atila’nın imzaladığı bir Bornova Belediyespor forması hediye ettik.
Panionios Kulübü’nden ayrıldıktan sonra Dijital Müze’ye geldik. Bir apartmanın alt katıydı. Daha girerken müzenin ön yüzünü kaplayan 1920’lerin İzmir’ini gösteren fotoğraf içeride göreceklerimizin belirtisiydi. Çok sayıda projeksiyon ve LCD’lerle yapılan gösterimlerde işgal dönemi ve kendi bakış açılarından İzmir’in kurtuluşunda yaşananlar anlatıldı bize.
İzmir tarihi konusunda bir uzman olan Yaşar Ürük, nazikçe düzeltmeler yaptı. Görevli anlatıcı hanımefendi ziyaretimiz sonunda “sayenizde ben de yeni bir şeyler öğrendim” diyerek uğurladı bizi.
Öğleden sonra Hrisostomos Parkı’na geldik. İzmir’de doğan ünlü armatör, Aristotle Onasis tarafından yaptırılan kültür merkezini, İzmir’e doğru bakan ve başında Kadifekale’yi simgeleyen tacıyla Smyrna ve İzmir’in kurtuluşunda fanatikler tarafından öldürülen Piskopos Hrisostomos heykellerini gördük. Gezimizin son gününde İzmir yangınında yok olup giden Aya Fotini Kilisesi’nin Atina’daki kopyası olan aynı isimli kiliseyi ziyaret ettik. Hiç çivi çakılmadan yapılmış olan inanılmaz güzellikteki ahşap aksamı yangından bir yıl önce İzmir’deki Aya Fotini’den başka bir kiliseye taşındığı için yok olmaktan kurtulmuş, ardından Atina’ya taşınmış ve Atina’daki Aya Fotini Kilisesi’ne monte edilmişti. Papaz bir konuşma yaptı kardeşlikten söz etti. İzmir’deki Aya Fotini’den giden İkonaları gururla sergiliyorlardı.
Mübadeleyle İzmir’den gidenlerin ruhundaki acının neticesinde ortaya çıkan rembetiko müziğinin başlangıçtan günümüze kadar gelişiminin anlatıldığı ve çalgı aletlerinin sergilendiği müzik müzesinde yine İzmir’den izler bulduk..
Gezimizin sonları gelmişti artık. Atina’da İzmir izlerinin peşinde koşmayı bırakıp biraz turist gibi dolaştık meşhur plaka semtinde... Eşe dosta bir şeyler aldık.
Gün sonunda Atina güneşini Pire’de batırdık. Mihmandarımız Kostas sayesinde Atina’da kendimizi evimizde hissetmiştik.
İstanbul’da olduğu için ev sahibimiz olan turizm şirketinin patroniçesi Niki Tsiripoulou ile ancak son saatlerde tanışabildik.
Komşu kızı gibiydi. O kadar candı.
Batının emperyalist hesapları ve bu siyaset oyunları bizi ayırmasaydı, zaten komşu kızıydı, zaten candı.
Vedalaştık. Bindik uçağımıza. Geldik evimize.