Güngören Belediyesi’nin ‘100. Yıl Kitap Fuarı’ndan aldığım ‘Hollywood’un Karanlık Tarihi’ni bitirdim ve Kieron Connolly’nin kitabından en çarpıcı olanları not ettim. Bugün bir kısmını yazacağım.
Sinema tarihinin kült filmi ‘The Godfather’a (Baba) ilişkin çok yayın okudum, ama Kieron Connolly’nin yazdıklarında şimdiye kadar okumadığım bilgiler vardı. İşte kitaptaki ‘Baba’ başlıklı o bölümde yazılanlar:
“Yazar Mario Puzo, 1960’ların sonunda birkaç muteber kitap yazmış, ama bunlar pek satmamıştı. Bakması gereken kalabalık bir ailesi ve 20 bin dolar kumar borcu vardı. Ticari bir kitap yazmaya karar verdi ve ‘The Gotfather’ (Baba) ortaya çıktı. Paramount Pictures kitabın haklarını satın aldı, son dönemdeki mafya filmleri başarısız olduğu için İtalyan asıllı bir yönetmen aramaya başladılar. Böylece seyirci ‘İtalyan dokusunu’ daha belirgin hissedebilecekti. Ünlü yönetmenlerin hepsi işi geri çevirince, filmi İtalyan asıllı yönetmen Francis Ford Coppolo’ya teklif ettiler. Onun durumu da Puzo’dan farklı değildi. Muteber filmler yapmış, ama para kazanamamıştı. İflasın eşiğindeydi ve bu film çok kazandıracak bir iş gibi görünüyordu. Bu yüzden teklifi kabul etti.”
Mafya Hollywood’da
“Mafya ise bu filmin çekilmesini istemediğini açıkça belli ediyordu. Los Angeles polisi yapımcı Al Ruddy’ye takip edildiğini söyledi. Ruddy, yardımcısı Bettye McCartt’la arabalarını değiştirdi. McCartt, bir gece evinin önünde silah sesleri duyduğunu söyledi. Ruddy ile değiş tokuş ettikleri arabası kurşunlanmış, ‘Filmi bırak’ diye bir not yazılmıştı. Paramount’un kardeş şirketi Gulf-Western bomba ihbarı yüzünden iki kez tahliye edildi.
Artık konuşmanın vakti gelmişti. Gangaster Joe Colombo, yapımcı Al Ruddy ile görüştü. Ruddy, bu filmin İtalyan asıllı Amerikalıları küçük düşürmeyeceğine dair garanti verdi, senaryoyu okuyabileceklerini söyledi. Joe Colombo, ilk sayfadan sonra okumayı bırakıp, kendisini en çok rahatsız eden şeyi açıkladı, ‘mafya’ kelimesinin filmden çıkarılmasını istiyordu. Zaten tüm senaryoda bir kez geçen o sözcük hemen çıkarıldı.
Taraflı bir gözle tasvir edilemeyeceğine ikna olan mafya filmi destekleme kararı aldı.”
Hollywood’daki para New York ve Chicagolu gangsterleri buraya çekti. Mafya, Hollywood’da da güçlüydü. Stüdyoları gasp ettiler, bazı aktörlerin elinden tuttular, yıldız adaylarıyla yattılar...
En uzun öpücük
Dünya sinemasının kalbi ve yıldız fabrikası Hollywood’un beyazperdeye yansımayan karanlık dünyasında olup-bitenleri okudukça, dehşete düşmemek olanaksız...
Uyuşturucu batağında kaybolan yıldızlar, stüdyo sahipleri ve yöneticilerin failleri belli olmasına rağmen örtbas ettikleri veya ‘intihar etti’ gerekçesiyle kapattırdıkları cinayetlerden yapımcılar arasındaki gizli anlaşma uyarınca kara listeye alınan oyunculara uygulanan yasaklara ne ararsan var Hollywood’da...
‘Hayaller Fabrikası’ Hollywood’da genç ve güzel aktrisleri bekleyen akıbeti en iyi anlatan yıldız Ava Gardner oldu:
“Yıldız adayları ve sözleşmeli oyuncuların çoğu, erkeklerle birlikte olmak zorunda kaldı. Kira günü geldiğinde pek çoğu aynı şeyi yaptı.”
Oyuncuları borçlandırarak, kendilerine mecbur bırakan stüdyoların yanı sıra yatak odasından geçmeyen kadınlara rol vermeyen yönetmenlere kadar karanlık bir yüzü de olan Hollywood’da filmlerde öpüşme sürelerini belirleyen bir kurum ve kurallar vardı. Üretim Kanunu İdaresi’ne göre filmlerdeki öpüşme süresi sekiz saniyeyi geçemezdi.
1946’da Alfred Hitchcock’s; Cary Grant ve Ingrid Bergman’lı ‘Aşktan da Üstün’ filmiyle bu kuralı çiğneyen ilk yönetmen oldu. Oyuncular, idarenin izin verdiği süre boyunca öpüştü, sonra ara verip fısıldaştı, koklaştı ve yeniden öpüştü. Bu 2.5 dakika sürdü ve yasal sürenin 18 katına ulaştı.
Tarihçi Thomas Doherty, Hollywood’u, Üretim Yasası altında Protestan Amerika’ya Roma Katolik dinini pazarlayan bir Yahudi işletmesi olarak tanımladı.
GÜNÜN SÖZÜ
“Bir etki yarattınız mı düşman kazandınız demektir. Sevilmek için sıradan biri olmak gerek.” (Oscar Wilde)