Türk sinemasının ürettiği filmlerin yarıştığı iki köklü festivalden biri 1964 yılından bu yana yapılan Antalya Altın Portakal, diğeri ise ilki 1969’da yapılmasına rağmen zaman zaman sekteye uğradığı için bu yıl 30’uncusu gerçekleştirilen Adana Altın Koza...
Yıllardır iki festivali yerinden takip eden bir gazeteci olarak kanaatim şudur:
Adana Büyükşehir Belediyesi ve Antalya Büyükşehir Belediyesi, Türk sinemasına hizmet amacıyla düzenledikleri bu festivaller için her yıl ciddi emek ve para harcıyor.
Ancak iki festival de son yıllarda ‘Art House’ (Bağımsız Filmler) sinemasının arenası haline geldi. Sadece yarışma filmleri değil, jüri üyeleri ve davet edilen sanatçılar da gişe filmlerinin yıldızları değil, bağımsız filmcilerdi... Son yıllarda iki festivalde de ödül alan filmlerden hiçbirinin sinemalarda iş yapamamış olması da bunun en net göstergesi.
İki festivalin son yıllardaki bir başka ortak özelliği de şu:
İki festivalde ödül alanlar yaptıkları konuşmalarla toplumun belli bir kesimini mutlu ederken, çoğunluğunu kızdırır hâle geldi.
Menderes Türel, ikinci kez belediye başkanı seçildiğinde ‘Ulusal Film Yarışması’nı ‘Uluslararası Film Yarışması’nın içine dahil edip, etkisizleştirmesinin tek sebebi buydu.
Belediye AK Parti’den CHP’ye geçince, ‘Ulusal Film Yarışması’ geri geldi. Ödül için sahneye çıkanların çoğu, sinemanın ustalarına değil Gezi Davası’nda hapis yatanlara selam çaktı.
30. Adana Altın Koza Film Festivali’nin ödül töreninde de birkaç kişi aynısını yaptı, ama söylemleri ses getirmedi.
‘Altın Koza’nın yıldızları, filmleri yarışan oyuncular değil, Türk sinemasının iki efsanesi Türkan Şoray ve Kadir İnanır’dı. ‘Sinemanın Yüzü’ ödüllerini almak için sahneye çıktıklarında salon alkıştan inledi! 30. Altın Koza’nın simge fotoğrafı da Şoray ve İnanır’ın el ele sahneye çıkması oldu.
Adanalıların Kadir İnanır ve bilhassa da Türkan Şoray’a gösterdiği ilgi anlayana göre çok şey anlatıyordu.
Sinemanın yeni kuşak oyuncularından hiçbiri Halil Ergün, Menderes Samancılar, Yüksel Arıcı ve Levent Özdilek kadar ilgi görmedi.
Kadir İnanır, Adana’ya indikten sonra otel yerine mezarlığa gidince sebebini sordum. Meğer sanatçı her Adana’ya gelişte 35 yıl önce ölen Mehmet Abisi’nin mezarı başında dua ettikten sonra otele geçermiş.
Rest çektiler!
30. Adana Altın Koza Film Festivali biterken, 7–14 Ekim tarihleri arasında 60’ıncısı gerçekleşecek Antalya Altın Portakal’da büyük kriz çıktı. KHK ile ihraç edilen bir öğretmen ve doktorun mücadelesini anlatan ‘Kanun Hükmü/The Decree’ isimli belgesel yarışma seçkisinden çıkarılınca, tüm jüri üyeleri Altın Portakal’a rest çekti:
“Kanun Hükmü belgeseli yarışma seçkisine alınmazsa biz yokuz, çekiliyoruz.”
Jüri üyeleri; Demet Akbağ, Ayşegül Aldinç, Onur Saylak, Özcan Alper, Mehmet Günsür, Ali Ağa, Sema Kaygusuz, Behiç Ak, Zeynep Dadak, Deniz Tortum, Elif Refiğ, Hazar Ergüçlü, Paolo Bertolin, Ali Ercivan, Hakan Bıçakçı, Anna Maria Aslanoğlu, Ezel Akay, Engin Palabıyık, Senem Erdine ve Ahmet Gürata, ‘Kanun Hükmü’ ve sansürü bahane ederek, Altın Portakal’ı resmen rehin aldı.
Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek, bugün krizi çözmek için bir dizi görüşme yapacak. Taraflardan biri geri adım atmazsa, 60. Antalya Altın Portakal’ın işi zor... Böcek ve arkadaşlarının yerinde olsam şu kararı verirdim:
“Madem ki ‘Ulusal Film Yarışması’nı geri getiren ve Türk Sineması için her yıl 20-30 milyon lira harcayan Antalya’ya rest çektiniz. Madem öyle işte böyle; biz de 60. Antalya Altın Portakal Film Festivali’ni iptal ediyoruz. Türkiye’nin en eski film festivalini bir grup marjinalin tutsağı yapmayacağız. Altın Portakal’a rest çeken jüri üyelerini de, özür dilemedikleri sürece ‘Kara Liste’ye alacağız.”
GÜNÜN SÖZÜ
Seçilmiş bir yalnızlık insanın sahip olabileceği en büyük lükstür.” (Charles Bukowski)