Ali Çınar

Gözler 3 Kasım gecesine yoğunlaşsa da, ABD’de 60 milyonun üzerinde seçmen oyunu posta veya erken sandığa giderek kullanmış durumda. Bu yıl 235 milyon seçmenin oy kullanma hakkı var. 2016’da başkanlık seçimlerinde katılım yüzde 56 olmuştu. Seçimlere 8 gün kala erken sandığa giderek oy kullananların sayısı, 2016’daki toplam erken sandığa gidenlerin sayısını geçti bile. 2016’da toplam 33 milyon seçmen posta yoluyla oy kullanırken, bu sayı, hali hazırda 35 milyonu aştı.

Başkan Donald Trump geçtiğimiz cumartesi Florida’da oyunu kullanırken, eski Başkan Barack Obama da partisinin adayı Joe Biden’a destek için Florida’ya gelerek meydanlara indi. İki aday da, seçimin kaderini belirleyecek kritik eyaletlere yoğunlaşarak kararsızları etkilemeye çalışıyor. Geçen hafta yapılan TV tartışmasında iki aday da istenilen performansı göstermediğinden, son anketlerde yüzde 3 olarak görünen kararsızların tercihi halen netleşmedi.

Anketleri bir kenara bırakırsak, sahada kimle konuşsam, Biden’ın kazanma ihtimalinin çok yüksek

 o

Başkan Donald Trump, Kovid-19’u atlattıktan sonra meydanlara hızlı bir dönüş yaparken, Demokrat Başkan Adayı Joe Biden, daha sessiz görünüyor. Nitekim Trump, son üç günde 5 ayrı eyalette miting düzenlerken, Biden’ın evinde olması, kamuoyu önünde çıkmayıp program düzenlenmemesi soru işaretlerini gündeme getirdi. Bir kesim, Biden’ın sessizce kampanyasına devam ettiğini savunurken, bir kesim de, oğlu Hunter Biden ile ilgili iddiaların ortaya çıkmasından rahatsız olduğu yorumunu getiriyor.

Bununla birlikte Trump ile Biden arasında ikinci ve son televizyon münazarası bugün yapılıyor. Trump’ın ilk tartışmadaki çıkışları, Başkanlık Münazaraları Komisyonu’nun yeni kurallar getirmesine neden oldu. Bu yüzden biri konuşurken diğerinin mikrofonu kesilecek. İki adayın, televizyonda Kovid-19’la mücadele, ırkçılık, iklim, ulusal güvenlik, liderlik gibi konuları tartışırken, dış politikaya girmeyecek.

Başkan Trump’ın dış politika konusunun TV’deki tartışmadan çıkarılmasından memnun olmadığı, ulusal güvenlik konusu

Yurt dışında yaşayan 5 milyon Türk’ün sadece 300 bini ABD’de yaşıyor. Resmi olmayan rakamlarda, bu sayı yarım milyonu buluyor denilse de, Türk nüfusun New York, Kaliforniya, New Jersey, Teksas, Florida ve Illinois eyaletlerinde yoğun olduğunu söyleyebiliriz. Türkiye’de büyük bir kesimin, Başkan Donald Trump’ın devam etmesinden yana olduğu görülürken, ABD’de yaşayan Türklerin kime oy vereceği merak konusu olmaya devam ediyor.

Konuştuğum birçok toplum liderinin bana farklı cevaplar verdiğini söyleyebilirim. Trump döneminde ekonomi, sağlık, göçmen sorunları gibi konularda sıkıntılar yaşadığını belirten bir kısım tercihini Demokrat Parti Başkan Adayı Joe Biden’dan yana kullanacağını söylerken, Türk-ABD ilişkilerinin kötüye gitmesini istemeyen ve Türkiye’nin milli menfaatlerini düşünen kesim de Başkan Trump’a oy vereceğini belirtiyor. Tabii ki, Biden’a oy vereceğini ifade edenlerin Türkiye’yi düşünmediğini veya sevmediğini asla söyleyemeyiz, ancak tercihlerini daha çok iç

Türkiye’de kiminle konuşsam ya da TV’de herhangi bir açık oturum programına rastlasam, “Ya, Biden kazanırsa?” ile başlayan yorumlar geliyor. Hatta, Demokratların başkan adayı Joe Biden”ın Donald Trump’tan önde olduğunu söylediğiniz anda bile memnun olmayan ciddi bir kesim var. Olayları Beyaz Saray’ın içinden takip eden biri olarak, son bir ayın Trump aleyhine işlediğini söyleyebilirim. Geçtiğimiz gün Trump’a daha çok oy çıkmış bir kentte, iki kadının marketteki konuşmasına şahit oldum. Kadın  “2016’da Trump’a oyumu vermiştim, şimdi asla vermem. Biden da çok iyi değil ama oyumu ona vereceğim” diyordu. Yani halkta çok ciddi bir bıkkınlık var.

Son iki haftada toplam 13 anket firmasının sonuçlarına baktığımızda Biden, Trump’a ortalama yüzde 9.6 farkla önde görülüyor. 2016’da, yine bu dönemdeki anketlerde de Hillary Clinton, ortalama yüzde 5.3 puanla Trump’ın önündeydi. Evet, 2016’da tüm anket firmaları sınıfta kalmıştı. 2020’deki tahminlerin ne kadar

Başkanlık seçimlerine tam bir ay kala Başkan Donald Trump ve eşinin Kovid-19’a yakalanması, dünyada bomba etkisi yarattı. Trump’ın, Kovid-19’u danışmanlarından Hope Hicks’ten ya da katıldığı etkinliklerin birinden kaptığı düşünülürken, ABD kamuoyunda bir dolu komplo teorisi ortaya atılmış durumda. Son 5 gündür, Trump’ın virüsü ne zaman ve nasıl virüsü kaptığı, kötüye giderse yerine kimin geçeceği, seçime etkisinin ne olacağı soruları havada uçuşuyor. Beyaz Saray kaynakları, bunlar üzerine Cuma günü, Trump’ın sağlığının kaygı verici olduğu, ateşinin yüksek ve oksijen yetmezliği yaşadığından askeri hastaneye götürülmesine karar verildiğini açıklamak zorunda kaldı.

Açıkçası Beyaz Saray’a sürekli giren çıkan biri olarak, Kovid-19 tedbirlerinin neden ciddiye alınmadığını bire bir görüyordum. Zira, Beyaz Saray çalışanlarının çoğu maske takmazken, ziyaretçiler için de ciddi önlemler alınmıyordu. Hatta, “maske takmamanın, Trump’a destek

Kovid-19 nedeniyle hayatını kaybeden ABD’li sayısı 210 bine yaklaşırken, özellikle yönetimlerinde Demokratların hakimiyetinin bulunduğu kentler hâlâ toparlanabilmiş değil. Uzun zaman sonra trenle Washington D.C’de 1907’de kurulan “Union” istasyonuna geldim. Çıktıktan sonra normalde minimum 20 dakika beklenen taksi durağı bomboştu. Durakta müşteri yerine boş taksi kuyruğu olması, ülkenin ekonomik durumunu da gösteriyordu.

Bindiğim taksinin şoförü “Yaklaşık 3.5 saattir müşteri bekliyorum” diyerek serzenişte bulundu. Ben de “Suçlu kim?” diye sorduğumda, “Seni bırakacağım Kongre’dekilere söyle. Hepsi suçlu. Kim bu kısıtlamaları getirdiyse, can çekişiyoruz!” dedi. Siyahi şoföre Joe Biden’a mı, yoksa Donald Trump’a mı vereceksin diye sorduğumdaysa, “Biden” yanıtını vermesi ilginçti. Zira 2016 başkanlık seçimlerinde başkentlilerin yüzde 90’ı Hillary Clinton’a oy vermiş. Kongre önüne geldiğimizde, taksi şoförü “Nakit ver ne olur, kredi kartıyla

Başkanlık seçimlerine 45 günden az bir süre kala, 1993’te Başkan Bill Clinton tarafından atanan, ABD Yüksek Mahkemesi’nin tarihteki ikinci kadın yargıcı ve ilk Yahudi üyesi Ruth Bader Ginsburg’un ölümü sonrasında ülke gündemi bir gecede değişti. Daha cenaze töreni olmadan, Ginsburg’un yerine kimin seçileceği tartışmaları alevlenmiş durumda. Anayasa Mahkemesi 9 üyeden oluşuyor. Başkan, yargıç adaylarını öneriyor ve Senato onaylıyor. Dünyada birçok adalet sisteminden farklı olarak, Yüksek Mahkeme’ye seçilen üye ölene kadar görevde kalabiliyor.

Peki, Yüksek Mahkeme neden ABD başkanları için önemli? Yargıçlar, dini özgürlükler, kürtaj, ölüm cezası ve başkanlık yetkileri gibi pek çok tartışmalı birçok konuya ilişkin politikaların şekillendirilmesinde büyük rol oynuyor. Hatırlanacağı üzere, 2000’deki başkanlık yarışında Demokrat aday Al Gore, Cumhuriyetçi aday George W. Bush’a göre ülke genelinde yarım milyon daha fazla oy

ABD’de 3 Kasım’daki başkanlık seçimlerine az bir süre kala, hem Başkan Donald Trump hem de rakibi Joe Biden, kamuoyunda puan kazanmak için ciddi şekilde çalışıyor. Trump, hafta sonunu Nevada’da yaptığı mitinglerle geçirirken, Biden da özel bağış toplantılarına katıldı. Hatırlanacağı üzere Trump, 3.5 yıllık başarılarını referans gösterip, Nobel ödülünü hak ettiğini, gerek sosyal medyadan gerekse de basın toplantılarında dile getiriyordu. Hatta 2018’de 18 Cumhuriyetçi Kongre üyesi, Trump’ın Kuzey Kore açılımı için Nobel Barış Ödülü alması gerektiğiyle ilgili Nobel Komitesi’ne mektup yollamıştı.

Tam da bu noktada, iki ülkeden gelen iki sürpriz açıklama, Trump’ı mutlu etti. İsveç Parlamentosu’ndan Magnus Jacobsson, “Kosova-Sırbistan arasındaki anlaşmaya vesile olmasından” ötürü, Norveç Parlementosu’ndan Christian Tybring-Gjedde ise İsrail-BAE yakınlaşmasına öncülük ettiğinden Başktan Trump’ı Nobel Barış Ödülü’ne aday