Ali Ağaoğlu

Ali Ağaoğlu

aliagaoglu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Finans literatürüne ‘Japonyalaşma’ (Japanification) diye yeni bir kavram giriyor. 1990’lı yılların ortalarında (Dolar/Yen paritesinin ilk kez 85’lere düştüğü yıllardan söz ediyorum!) Japonya’da yaşanan ‘gayrimenkul balonunun patlaması’ sonrasında batık banka ve şirketler, sağlamlar ile birleştirildi. Sistemden çürükler ayıklanmadığından; hastalıklı olanlar, sağlam olanları da hasta etti! Sonrasında gelsin parasal genişleme, gitsin parasal genişleme…

Piyasada alacak kamu tahvili kalmayınca, özel sektör tahvilleri, sonrasında şirketlerin hisse senetleri, son olarak da tüm bunlara yatırım yapan Borsada İşlem Gören Fonların (BigF  ETF) katılım paylarını dahi aldılar. Negatif faiz uygulayan ilk ülkelerden birisi Japonya idi! Olmadı, olmuyor! (Japon ev kadınları neden Türk Lirası’na yatırım yapıyorlar zannediyorsunuz?)

Haberin Devamı

Büyümeme sorunu

Japonya; 2019 itibariyle; yüzde 235 toplam borç/GSMH ile dünyanın en borçlu ülkesi! Parasal genişleme ile ekonomisini bir türlü büyüme patikasına doğru dürüst oturtamadıkları gibi, enflasyon da ‘üretemiyorlar’! Enflasyon üretemediklerinden kamu borcunu azaltacak ‘dolaylı’ kamu geliri de elde edemiyorlar.

Japonya’nın ‘büyümeme’ sorunu sadece 1990’larda yapılan hatalara dayanmıyor. Demografik problemleri de var. Dünyanın en yaşlı insanları Japonya’da! İki yıl öncenin bir magazin haberi ne kadar önemli ekonomik çıkarımlara yardımcı oluyor:

“Yaşlılar için satılan alt bezi cirosu, bebekler için satılan alt bezi cirosunu geçmiş!” Bundan ne anlıyorsunuz? Demografik olarak nüfus yaşlanıyor. Yaşlı nüfus istediğiniz kadar parasal genişleme yapın, ister istemez daha az tüketiyor.

Japonyalaşma sendromu

Negatif faiz politikası

3-4 yıl önce ECB’nin politikalarının işe yaramadığının görüldüğünde, ECB de ‘negatif faiz politikasına’ döndüğünde yazmıştım. Bu politikanın Avrupa’da da işe yaramayacağını, ECB’nin Japonya’yı bir laboratuvar olarak görmesi, orada yapılan hataları yakından izlemesi gerektiğini yazmıştım. Nitekim işe yaramadı!

Benzer hataları yaptılar! Sorunlu bankaları sistemden çıkaramadılar! Bunun arkasında birçok sebep vardı. Japonya’dan ve ABD’den farklı olarak ortada bir ‘Avrupa Birleşik Devletleri’ yoktu. Para politikasında birlik vardı ancak ne ortak bir anayasa ne de ortak bir maliye politikası vardı. Hatta Brexit öncesinde bile ortak bir siyasi birlikten bile söz etmek oldukça zordu. (Almanya’nın Yunanistan, İspanya, Portekiz ve İtalya’nın problemlerine yaklaşımını hatırlayın!) Hal böyle olunca parasal genişleme ve negatif faiz Avrupa’da da işe yaramadı, yaramayacak!

Haberin Devamı

Japonya ile ortak noktalarından birisi demografisinin git gide yaşlanıyor olması! Merkel 800 bin Suriyeli ‘ithal’ etmeye kalktı, kendi kamuoyuna bile anlatamadı ve ciddi tepki gördü. Sadece demografi mi, ABD ile kıyaslandığında ‘dijital çağda’ oldukça geride kaldılar. Avrupa menşeili kaç tane dijital devrim niteliğinde ürün hatırlıyor ya da kullanıyorsunuz? Çin’in 5G atağında ne kadar geride kalacaklarını şimdilik kestirmek zor!

Tek bir soru ile bu bahsi kapatayım: Parasal genişlemeler işe yarasaydı şu anda 17 trilyon dolara ulaşan “eksi getirili” tahvile yatırım yapılır mıydı, bunlara para yatıranların hepsi akılsız mı? (Yoksa iki soru mu oldu?)

Haberin Devamı

Markalar yaşlanıyor

Japonya’nın markaları da ‘yaşlanıyor!’ Uzakdoğu’dan bir örnek verelim: Samsung cep telefonu mu alırsınız, Sony cep telefonu mu? Markalarının yaşlanması bir yana, rakipleri hem dinamik, hem de çok hızlı bir şekilde Japon markalarının önüne geçmeye başlamış durumda. Ha keza doğum oranları da düşüyor. Bu durumu sadece ve sadece parasal genişleme ile çözebilir misiniz? Mümkün değil!

Avrupa da Japonlaşıyor

Geçtiğimiz hafta açıklanan ECB tutanaklarında; para politikasının daha genişleyici olması, yeni tahvil alımları ve farklı kategorilerde farklı faiz uygulamaları gibi alternatiflerine dair yeni tahminlerin eylül ayında komite üyelerine sunulmasından bu toplantıda daha net görüşülmesinden bahsedilmiş. Alacakları tahviller sınırlı zaten, görünen o ki yapabilecekleri en önemli hamle farklı ‘tipteki’ mevduatlara ‘farklı negatif faiz’ uygulaması olacak, bazı tiplerde (örneğin bireysel değil ama banka mevduatlarına) daha yüksek negatif faiz uygulanması gibi… İşe yaraması hayli zor! AB de Japonyalaşma yolunda emin adımlarla gidiyor!

Trump, Powell’dan rol çaldı!

Jackson Hole’daki toplantı öncesinde açıklanan FOMC tutanaklarında küresel ekonomideki zayıflama sinyalleri, risk yönetimi endişeleri (Bu bağlamda küresel ekonomide aşağı yönlü risklerin artması halinde diğer merkez bankalarının politika alanlarının sınırlı olduğuna dikkat çekilmiş!) ve düşük enflasyon öne çıkmış.

Powell’ın Jackson Hole’da yapmış olduğu konuşmadan önemli mesajlar geldiğini söylemek zor. Eylül ayında bir faiz indirimi ihtimali var veya bunu anlaşmasız Brexit sonrasına 50 baz puan olarak bir sonraki toplantıya da taşıyabilirler.

Bu konuda net bir mesaj vermeyen Powell’ın konuşmasının henüz daha dumanı tüterken, Trump devreye girdi, Powell’ın ABD’nin “düşmanı” ilan etti ve Çin’e uygulanan vergileri yine “yüksek sesle” artırdı! Daha önceden yüzde 25 vergi uygulanan 250 milyar dolarlık ithalatın vergi oranını 1 Ekimden itibaren yüzde 30’a, yüzde 10 vergi uygulanan 300 milyar dolarlık kısmının vergisini de 1 Eylül’den itibaren geçerli olacak şekilde yüzde 15’e yükselttiğini(!) açıkladı. (Çin de karşılıklılık ilkesi uyarınca 75 milyar dolarlık tarımsal ürünlerdeki vergiyi artırdı!)

Powell’ın hemen ardından gelen Trump’ın tweet’leri ile ABD borsalarında yüzde 2.4-3.00 arasında kayıplar yaşanırken altın ve özellikle de gümüş önemli yükselişler kaydetti! Çin-ABD ticaret savaşları (adı bu olan teknolojik güç savaşları) artan bir hızla sürerken belirsizliğin artması borsaları vuruyor, önümüzdeki hafta Trump etkisi devam edecektir!