Yılbaşından bu yana borsadaki yerli yatırımcı yaklaşık 369 bin kişi arttı.Gençlerin ve de görece küçük tasarruf sahiplerinin borsaya yöneldiği görülüyor. Tasarruf sahipleri enflasyona yenilmemek, paralarının değerini, daha doğrusu alım güçlerini koruyabilmek adına döviz, altın, gayrimenkul, araba veya borsaya yöneliyorlar.
Negatif reel faizi değişik dönemlerle görmüştük ancak gelenek haline gelmesi 2019 yılıydı, 2020 yılında da sürdürülüyor. “Negatif reel faiz” nedir derseniz: Beklenen enflasyon ile cari faiz oranları arasındaki farkın tasarruf sahibi aleyhine olmasıdır.
Bir başka deyişle paranızı tasarruf ederek elde edeceğiniz getiri, beklenen enflasyondan düşük olacak demektir. Cari rakamlara bakıldığında da son açıklanan haziran ayı enflasyon oranı yüzde 12.60, yıl sonu beklentileri yüzde 11.50 seviyelerinde iken, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) haftalık repo faizi yüzde 8.25’te. Yıl sonuna kadar yüzde 8.25’te kalacağını, düşürülmeyeceğini varsayarsak, Türk Lirası (TL) tasarruf yapan birisi beklenen enflasyona göre yüzde 3.00 negatif faizle karşı karşıya kalacağı söylenebilir.
Dövizin cazibesi
Politika faizlerinin “yönlendirilen/yönetilen” fiyatlar arasına girmesi, beraberinde mevduat faizlerinin de baskılanması anlamına geliyor. Bu durumda tasarruf sahipleri enflasyona yenilmemek, paralarının değerini, daha doğrusu alım güçlerini koruyabilmek adına döviz, altın, gayrimenkul, araba veya borsaya yöneliyorlar. Haksız sayılmazlar. Hele ki düşen mevduat faizleri nedeniyle artan negatif faiz ortamında bir de düşük faizli kredi kullanabiliyorlarsa neden yönelmesinler...
Döviz tarafı da “yönlendirilen/yönetilen” fiyatlar arasında girince, dövize yatırımın cazibesi de azaldı. Her ne kadar güven eksikliği nedeniyle yerli tasarruf sahiplerinin öncelikli tercihi olmaya devam etse de bunlar görece olarak eski yatırımcılar. Döviz ve “kaydi altına” yatırım yapmak isteyenler için bazı ek maliyetler geldi. Kambiyo gider vergisi önce binde 1’den binde 2’ye ardından da yüzde 1’e yükseltildi.
Diğer yandan nisan sonunda Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK) tarafından ihdas edilen yepyeni bir rasyo ile tanıştık: Aktif Rasyosu! Bankaların vermiş oldukları kredilerin, TL ve Döviz Tevdiat Hesaplarına (DTH) oranının 1’in üzerinde olması gerektiren bu rasyo, mayıs sonunda “revize edildi”. Bu revize sonrası DTH bankalar için adeta zül haline geldi ve DTH’yı adeta kovalamak için faizleri hızla düşürdüler. Hatta bazı bankalar belli tutarların altında döviz hesabı açmama kararı dahi aldılar.
Konut ve oto alımı...
TCMB’nin politika faizlerindeki indirimleri de unutmamak gerek. Aralık ayında yüzde 12 olan haftalık repo faiz oranı ocak ayında 10.75’e, mart ayında 9.75’e, nisan ayında 8.75’e ve nihayet mayıs ayında 8.25’e indirildi.
Koronavirüs nedeniyle gevşeyen kredi kanalları, son 3 ayda kamu bankaları öncülüğünde kredi ‘patlamasına’ döndü. Kamu bankalarının son 3 aydaki kredi genişlemesi yüzde 125’lere ulaştı. Düşen mevduat ve kredi faizi ortamında özellikle konut ve arabayı yatırım alternatifi olarak gören tasarruf sahiplerinin talebi ile konut fiyatları büyük şehirlerde yüzde 25 - 30 artarken (Birikmiş konut stokları önemli ölçüde azalırken, yeniden bir inşaat furyası da kapıda!), ikinci el araba fiyatları, birinci el araba fiyatlarını (üreticilerin ellerinde hazır stok olmamasından dolayı!) geçti. Hal böyle olunca tasarruf sahiplerinin bir bölümü de Borsa İstanbul’a yöneldi...
Beklentiler ne yönde?
Hisse senedi yatırımcılarının portföy büyüklüğü 20 bin liranın altında olanları, yeni gelen toplam bireysel yatırımcıların yüzde 44’ünü oluşturuyormuş. 50 bin liranın altında bir varlıkla hisse senedi piyasasına yeni katılan yatırımcılar ise yeni gelen yatırımcıların yüzde 66’sını oluşturuyormuş.
Ancak son zamanlardaki bu yatırımcı sayısındaki artışın, uzun vadeli, sermaye piyasalarına inanan kesimlerden geldiğini söylemek zor. Sermaye piyasalarına inanıyorlarsa, son 2 - 3 aya kadar neredeydiler? Faizi garantili getiri görüp, tasarruflarını mevduatta tuttularsa, faiz düşünce hisse senedinin faizden daha fazla getiri sağlayacağını onlara kim garanti etti? Ya da son 3 - 4 ayda ne oldu da bir anda borsaya üşüştüler?
Düşük faiz ve de hepsinden önemlisi yüksek bir negatif faiz ortamında, getiri arayışını anlıyorum.
Ancak bu arayışın en önemli adresinin borsa olmasını pek anlamıyorum. Yukarıdaki veriler öncelikle gençlerin ve de görece küçük tasarruf sahiplerinin borsaya yöneldiği görülüyor.
Gençlerin oranı arttı
Haziran sonunda bir basın toplantısı yapan Türkiye Sermaye Piyasaları Birliği Başkanı (TSPB) Dr. Alp Keler’in verdiği rakamlara göre Mayıs 2019 - Mayıs 2020 arasında borsadaki yerli yatırımcı sayısı 319 bin kişi artmış. TSPB’den edindiğim bilgilere göre, yıl başından bu yana artış 369 bin kişiye ulaşmış durumda. Ocak ayından bu yana bakıldığında 39 yaşına kadar olan yatırımcı sayısı toplam yatırımcı sayısının yüzde 26’sından yüzde 35’e çıkarken, 54 yaşına kadar olanların sayısı yüzde 66’lardan yüzde 72’lere yükselmiş.
39 yaşına kadar olanların 1980 doğumlu olduklarını ve 2001 krizini çok fazla “hissetmediklerini”, ancak 54 yaşına kadar olanların hem 2001 Türkiye, hem de 2008 küresel finans krizini fazlasıyla yaşadıklarını ancak buna rağmen görece riskli bir yatırım alternatifi olan hisse senetlerine yatırım yapmaya yöneldikleri görülüyor.
369 milyar lira
Bu yönelim yatırım fonlarında da görülüyor. TSPB Başkanı Keler açıklamalarında, “2019 yılı mayıs ayı sonu ile kıyasladığımızda yatırım fonlarının portföy büyüklüğü yüzde 88 artarak bu yılın mayıs ayı sonunda 159 milyar liraya yükseldi. Aynı dönemde devlet katkısı ve otomatik katılım sisteminin devreye girmesiyle emeklilik yatırım fonlarında da ciddi miktarlarda büyüme sağlandı. Emeklilik yatırım fonları söz konusu bir yıllık dönemde yüzde 41 büyüyerek bu yılın mayıs ayı sonunda 143 milyar liraya ulaştı. Emeklilik fonları, yatırım fonları, yatırım ortaklıkları ve bireysel portföy yönetimi ile birlikte kurumsal yatırımcıların portföyü bu yılın mayıs ayı sonunda 369 milyar lirayı buldu” demiş.
İKİ KÜÇÜK NOTUM VAR
Geçtiğimiz haftanın son iki gününde yaşananlar umarım minik de olsa bir hatırlatma olur. Hele ki “tüyo” ile alım satım yapanlar. Borsanın sürekli yükseldiği günlerde bir yazımda bu konuda iki küçük not düşmüştüm, tekrar hatırlatmakta fayda var galiba…
- İlki; “Tüyo” size geldiyse artık çok geçtir, sizi “uzun vadeli yatırımcı” yapacaklar demektir,
- İkincisi de eğer normal işiniz her an ekran karşısında durmaya müsait değilse, borsaya ya profesyonel portföy yönetim şirketi hizmeti alarak girin (Bırakın onlar yönetsinler) ya da borsada işlem göre borsa yatırım fonları üzerinden borsaya girin, demiştim.
Bir dönem bir aracı kurumun reklamı “Borsada oyun büyüyor!” diye bitiyordu. Bir yazı yazmış ve borsanın bir oyun yeri, bir kumarhane olmadığını, uzun vadede şirketlerin büyüme ve getirilerine ortak olmak amacıyla yatırım yapılan bir yer olduğunu vurgulamıştım. (Yanlış hatırlamıyorsam, reklamın sonunu değiştirmişlerdi!) Bu yatırımı yaparken nelere dikkat etmeniz gerektiğine dair naçizane önerilerimi de yarınki yazımda paylaşacağım.
YARIN: YATIRIMI YAPARKEN...