Sakatlıklar ve kart cezalısı (Nwakaeme) yetmiyormuş gibi… Bu defa Covid-19, ağlarını Trabzonspor’un genç file bekçileri için ördü! Kale mecburen Uğurcan’ın yedeğinin (Erce) yedeğinin ( Arda) yedeği 18 yaşındaki Kağan’a teslim edildi. Kağan’ın da yedeği Hakan, 18 yaşında.
Maçın oynandığı saatlerde 18 yaşlarındaki bir çocuğu dışarıda bir yerlere gönderseniz aklınız kalır, merak edersiniz. Sol bek Marlon da yoktu ama Trabzonsporluların aklı-fikri, gözleri kaleyi koruyacak lise öğrencileri Kağan ve Hakan’da idi o anlamda…
Avcı hafta boyu “ … Eksiklerimiz var ancak biz Trabzonspor’uz. Yaşanan sakatlıklar ve hastalıklara rağmen umutsuzluğa kapılmayacağız” diyerek, MP Başakşehir maçına hazırladı öğrencilerini.
Biri geçen yılın şampiyonu, diğeri lig ikincisi ve süper kupa şampiyonu olmasına rağmen, ilk yarıda her iki takım adına “şu da kaçar mı?” diyeceğimiz pozisyon olmadı desek abartmış olmayız. Oyunu kendi sahasında kabul eden ev sahibi, top yorulmaz oyuncu yorulur anlayışıyla meşin yuvarlağı ayaktan ayağa gezdirip,
İlk 6 hafta bir şarkı sözü gibi “ O eski halimden eser yok şimdi…” İşler karışık, yüzler asık!İlk 6 hafta bir şarkı sözü gibi “ O eski halimden eser yok şimdi…” İşler karışık, yüzler asık!6. haftadan sonrası Trabzonspor gümbür gümbür! Yüzler, bir TV programı gibi “Güldür güldür” Çok iyi bir teknik adam, iki kaliteli oyuncu, biri ( lider Bakasetas), diğeri takımın sigortası Berat. Kazanılan süper kupa sonrası şapka ile başlatılan sinerji ve yakalanan 6 haftalık bir seri.Teknik adamdan sonra bir oyuncu takıma ne denli katkı sağlar sorusuna en iyi örnek; Bakasetas, olsa gerek. Dün bu bir kez daha anlaşıldı.
Bordo-mavili takımın lider oyuncusu, üç haftadır atıyor, bir başka ifadeyle Trabzonspor’u taşımaya devam ediyor… Paslaşmasının getirdiği gol, alt yapı eğitimlerinde ders olarak gösterilmesi gerekir; hızlı düşünme, çabuk oynama ve son tahlilde pas verme. Flavio, kaleye de vurabilirdi, garanti olsun, sağlam olsun diyerek, müsait pozisyondaki takım arkadaşını
Antrenör tercihinin ne kadar önemli olduğunu daha önce de yazmıştık. Bu konuda atılmış yanlış bir adımın maddi-manevi anlamda büyük yıkımlara sebep olabileceğini, her şeyden öte takımın karakteri ve de futbol kimyasının büyük yara alabileceğini de…
Bütün kulüplerimize ders olsun!
Nereden nereye; alt taraflardan zirveye...
Abdullah Avcı, Trabzonspor’da görev aldığından bu yana, futbolda “hiçbir teknik adamın elinde sihirli değnek yoktur” cümlesini süslü-püslü kitaplardan, kara kaplı defterlerden ve de beyaz tebeşirle yazılı karatahtalardan silip-süpürüp-fırlatıp attı!
Futbolda seri yakalamak önemlidir. Arka arkaya aldığı galibiyetlerle iyi bir hava yakaladı bordo-mavili takım... Berat, Bakasetas ve Yunus Mallı, transferleri de ayrı bir hava kattı.
Futbol sahada oynanan oyunların toplamı değildir. Avcı’nın, efsane hoca Ahmet Suat Özyazı’yı onore ederek, geçmişi de hatırlatarak, kasket akımını başlatmasının verdiği enerji dalga dalga yayıldı.
Yeri gelmişken; yaz günü üstündeki formadan hangi takım taraftarı olduğunu anladığınız Trabzonsporluyu, kışın kasketinden tanıyabilirsiniz artık!
Doğrusunu söylemek gerekirse, dün akşam iyi başlayan taraf Yukatel Denizlispor’du. Öyle ki, ilk 25 dakika salladılar ama yıkamadılar Trabzonspor’u... Tüm pas bağlantılarını kestiler, zaman zaman çok iyi oynadılar. O sallantıda Uğurcan’ın her zamanki gibi bir kurtarışı vardı ki, takımını mağlup duruma düşmekten kurtaran...
Avcı’nın öğrencileri, pasa dayalı ve de sabırlı oyunu, ilk yarının ikinci bölümünde sahaya yansıtabildiler ancak. Kaçan, saç-baş yolduran pozisyonlar, direkten dönen bir top, bunların yanı sıra bir de
Trabzonspor’da moraller yerinde, takımdaşlık zirvede, hafta içi Süper Kupa’yı iki gün önce de Bakasetas’ı aldılar. O anlamda Avcı, her türlü övgüyü hak ediyor. Zira Newton’la fiziksel ve mental olarak dip yapan takımı toparlamak, ayağa kaldırmak, onca puanı toplamak, Süper Kupa’yı almak kolay iş değil.
Maça gelince; sahaya sadece futbol oynamak için çıkan iki takım oyuncularını tebrik etmek, alkışlamak gerekir. Düşünün; oynamaya odaklanan oyuncular ilk 27 dakika faul dahi yapmadılar. Bu bir rekor olabilir.
Keyif veren, yüksek tempoda oynanan karşılaşmada Baker ile ilk pozisyona giren taraf Trabzonspor’du. Baker, topun altına girip son vuruşu yapabilse, Trabzonspor önde başlayacaktı. Baker’in 17. dakikada yapamadığını, 28’de Aboubakar gerçekleştirdi.
Siyah-beyazlı takım ilk yarıda ikiyi, üçü de bulabilirdi. Mensah ve Ların’in kaleyi bulan şutlarına kaptan Uğurcan, izin vermedi. (Kaptan maç boyu inanılmaz kurtarışlara imza attı.)
İlk yarı biterken Nwakaeme’nin vuruşunda, meşin yuvarlağın Vida ve
İstanbul’da karla karışık yağmur, fırtına çatı uçuruyor! Deniz dalgalı; beyaza çalışıyor! Yaz günü rüzgârın ıslık çaldığı Atatürk Olimpiyat Stadı’ndaki durumu siz düşünün...
Olumsuz hava ve yol şartlarına rağmen pandemi olmasaydı, Trabzonsporluların yabancı olmadığı stada, yurdun dört bir yanından akın eder tribünleri doldururlardı. Örnekleri çoktur, 61 bin kişiyle test edilip onaylanmıştır! Olimpiyatta oynadığı final maçlarında (3) kaybetmişliği yoktur bordo-mavili takımın.
Geçtiğimiz yılın iki süperi, biri lig, diğeri kupa şampiyonu. Dün gece almak istedikleri de kupaların süperi...
İlk yarının kısa bir özetini geçecek olursak; görev aldığı karşılaşmalarda takımını bir eksik oynatan Djaniny ve yine birçok maçta olduğu gibi hakemin ve de VAR’ın görmezden geldiği ‘oyna devam’ dediği pozisyon. Ekuban’ın şutunda top Ponck’un eline çarpıyor, işin ilginç yanı VAR’da incelenmesine gerek duyulmuyor!
İlk yarı tartışmalı pozisyonda başrol oynayan Ponck, ikinci yarının hemen
Mevcut oyuncu kadrosuyla devre arasına dek ne toplanırsa “Allah bin bereket versin!” demiştik.
Lafı uzatmanın gereği yok; onca eksiğe rağmen Trabzonspor’daki bu çıkışın mimarı Avcı’dır. Gerisi hikâyedir, masaldır!
Teknik adamdan da bir yere kadar. Eldeki malzeme sınırlı-kısıtlı olursa… Her maç işler yolunda gitmeyebilir zira.
Dememiz o ki, eksik bölgelere transfer yapmak için bu kadar beklemenin anlamı yoktu. Hem birkaç oyuncu ile yollar ayrılmışken hem yukarıdaki takımlarla ara daha fazla açılmamışken hem de hafta içi ‘Süper Kupa’ maçı sırada beklerken…
Gençlerbirliği’nin son üç haftada yediği gol sayısı bir düzine, fazlası var eksiği yok, attığı da sadece bir. O anlamda Trabzonspor’un ne kadar şanslı olduğunu düşünün.
Pasa dayalı oyuna sığınan takımlar ve teknik oyuncular için zeminin önemini anlatmaya gerek yok. Zemin Ankara’nın kuru ayazından, kardan nasibini almış; bazı bölümler çok kötü.
Avcı’nın takımı insan yorulur, top yorulmaz anlayışıyla her geçen
Sakatlığı tamamen atlattı… Kendine geliyor, eski günlerine dönüyor…
Abdullah Avcı, onu futbola ilk başladığı yerde de oynatmaya başladı, iyi de oynuyor derken… Şanssızlığın da bu kadarı!
Hep söylerdin ya çocuk “ Ayağım kopsa da Trabzonspor’um için oynarım..!”
Bunu da atlatacağını, yeniden ayağa kalkıp, kaldığın yerden devam edeceğini biliyoruz Abdülkadir.
Çünkü sen çok güçlüsün!
Geçmiş olsun, bir an evvel sahalara dönmen dileklerimizle…
**