''Hayır'' Demeyi Öğrenin

7 Mayıs 2018

Oscar Wilde ''Sadık Arkadaş'' adlı hikâyesinde zengin bir değirmencinin en yakın arkadaşı talihsiz bahçıvan Hans’ı anlatır. Zavallı bahçıvan, değirmencinin kölesiydi aslında. Değirmenci ''rica'' ile durmadan bir şeyler talep eder, ''hayır'' cevabını da kabul etmez. Eh, sonuçta Hans da ''hayır'' diyebilen biri değildir. Her şeyini değirmenciye verir, tüm hizmetlerini de görmektedir. Değirmencinin karısı ve çocuklarının da isteyecek bir şeyleri hep olur. Ama fırtınalı bir havada gene değirmenci için koştururken Hans’ın başına bir sürü kaza gelir. Ve ölür. Kıssadan hisse: ''Hayır'' diyememek öldürmese de süründürür. Doktorunuza, sevgilinize, eşinize, patronunuza ve başkalarına “hayır” demekte zorlanıyor musunuz? Yalnız değilsiniz. Bu bir sorun; hem de en yaygınlarından biri.

''Hayır'' diyememek birçok insanın çok sık görülen özelliklerinden birisidir. Başkalarına hayır diyememek nazik bir davranış gibi görülse de aslında bir çeşit korkudur. ''Hayır'' demek yerine karşısındaki insanın beklentisine cevap vermek zorunda kalmaktır. Karşımdaki insan beni sevmezse ! ya da ilişkimiz biterse ! ya da aramız açılırsa, ya da bana kırılır ve arkadaşlığımız zarar görürse şeklinde bir

Yazının Devamı

Evliliği Bitiren Nedenler

9 Nisan 2018

1- YALAN: Güven duygusu, insanın en temel duygularındandır. Sağlıklı bir evlilikte eşlerin birbirine karşı güven duyması ve dürüst olması oldukça önemlidir. Eşlerden birinin yaptığı hatadan dolayı dürüst olup bunu en başında ifade etmesi o an için problem oluştursa da karşılıklı iletişim ile çözülebilir ancak hataların yalanlarla devam etmesi, söylenen yalanın ortaya çıkmasıyla birlikte ilişkide güven problemini ortaya çıkaracağından dolayı telafisi mümkün olmayan bir sürece çiftleri sokabilir ve evlililiği çatırdamasına sebep olabilir.

2- ALDATMA: Evlilik birlikteliği içerisinde eşlerden birinin gizli bir ilişkisinin ortaya çıkması yani sadakatsizliği evliliği bitiren en önemli sebeplerdendir. Bu süreç eşler arasında ciddi bir krize yol açar ve kriz iyi yönetilmezse güvensizlik ve kuşku çift ilişkisinin içine girip sonsuza kadar orada kalabilir ve boşanmaya zemin hazırlayabilir.

3- CİNSEL PROBLEMLER: Evlilikte cinsellik herşey değildir ama çok şeydir. Eşlerden birinin cinsellik konusunda isteksiz oluşu veya yaşanılan cinsel problemler sonucu tedaviye yanaşmaması evliliği temelinden etkiler ve ilişkiyi boşanma sürecine sürükleyebilir.

4- AŞIRI KISKANÇLIK: İlişkilerde dozajında olan

Yazının Devamı

Çocuğumuzu Cinsel İstismardan Korumak İçin Neler Yapabiliriz?

28 Şubat 2018

ÇOCUK CİNSEL İSTİSMARI NEDİR?

Çocuğun cinsel istismarı; çocuğun fiziksel ve ruhsal bütünlüğü bozacak şekilde mahremiyet içeren bölgelerine (genital bölge, anal, göğüs vb), zorla ya da ikna edilerek dokunma, öpme, okşama, pornografik cinsel görüntüler çekme, zorlayarak cinsel içerikli görüntüleri izletme, teşhircilik ve cinsel birleşme yaşama veya zorlama gibi çeşitlilik içeren süreçleri kapsamaktadır.

ÇOCUĞUN İSTİSMARA HAZIRLANMA SÜRECİ

İstismarcının, çocuğu cinsel olarak istismar niyeti ile, çocuğun güvenini ve sevgisini kazanmak için çabaladığı bir süreçtir. Bu hazırlama sürecinin zaman içerisinde dozu gittikçe artar, hatta; haftalar, aylar, yıllar sürebilir. Buradaki amaç istismarcının, hem çocuğun hem de çevresinin güvenini kazanarak, dikkat çekmeden hedefine ulaşmasıdır. Çoğu zaman, ailenin güven ve sevgisini kazanmakta başarılı olan istismarcı, şüphe unsurunu ortadan kaldırır. Bu nedenle aile; tehlikenin en yakınından geldiğini fark etmez.

İstismarcı çocuğu cinsel istismara hazırlama sürecinde, çocuk ile cinsel istismarı gerçekleştireceği güne kadar sahte bir duygusal bir bağ kurar, aile ile yakın ve samimi iletişim içerisinde bulunur. Çocuğun, ilgisini çekebilecek sevgi

Yazının Devamı

Ruhsal Travma

9 Şubat 2018

Travma, deprem, sel gibi doğal afetler, savaşlar, cinsel ya da fiziksel saldırıya uğrama, çocuklukta yaşanan cinsel taciz ve tecavüzler, trafik kazaları, bireyin fiziksel ve ruhsal bütünlüğüne yönelik; gerçek bir ölüm ya da ölüm tehdidi içeren olayları yaşaması, ağır yaralanması ve ya bu tür durumlara tanık olması, ailesinden ve yakın çevresinden birilerinin beklenmedik, ani ölümleri, şiddet ve şiddet dolu yaşantıların, ihmal ve istismar gibi yaşamı tehdit eden doğrudan yaşadığı aşırı derecede örseleyici durumların kişide yarattığı ruhsal etkilenmişliği ifade eder.

Travma yaratan olaylar, yaşamı ve fiziksel bütünlüğü, kişinin dünyadaki yeri ile ilgili ve kendisi hakkındaki değerlerini tehdit eder. Bu çerçevede kendini değerli ve güvende hissetme, dünyayı anlamlı ve kabul edilebilir görme, diğer insanları iyi ve yardımsever bulma, kırılmazlık ve incinmezlik gibi duygular tehdit altında kalır. Oluşan travma nedeniyle çocuk ve yetişkinlerin normal yaşam süreci engellenmekte ve kesintiye uğramaktadır. Bir çocuk ve yetişkin toplumda travma/travmalarla karşılaştığında güvenli ve şefkatli bir ortama her zamankinden daha çok gereksinim duyar. Zihni korkutucu ve kötü imgelerle dolar ve

Yazının Devamı

Günümüzün En Yaygın Sorunu: Stres!

2 Şubat 2018

Stres, bireyler üzerinde etki yapan ve onların davranışlarını, başka insanlarla ilişkilerini etkileyen bir kavramdır. Stres, durup dururken ya da kendiliğinden oluşan bir durum değildir. Stresin oluşması için insanın içinde bulunduğu ya da hayatını sürdürdüğü ortam ve çevrede meydana gelen değişimlerin insanı etkilemesi gerekir.

Stres, aslında günlük yaşamın bir parçasıdır. Günümüzde çoğu insan, farkına varmasa bile yoğun bir stres yüküne sahiptir. İyi ya da kötü ne olursa olsun yaşamımızdaki zihinsel değişiklikler, stresli durumlardır. Günlük rutin yaşamımızda değişikliğe neden herhangi bir şey, stres vericidir. Vücut sağlığımızda meydana gelecek bir değişiklik de strese yol açar. Zihinsel değişiklikler de gerçek, somut değişiklikler kadar strese yol açarlar. Günlük hayatımızdaki şahit olduğumuz iddialar, yorumlar, anlaşmazlıklar ve çatışmalar da stres yaşamamıza neden olurlar.

Stresin Belirtileri

Stresin kendine özgü bazı belirtileri vardır. Bu belirtiler; gerginlik hali, sürekli endişe duyma, aşırı derecede alkol ve sigara kullanımı, uykusuzluk, işbirliğine girmede yaşanan zorluklar, yetersizlik duygusu, duygusal dengesizlik, sindirim sorunları, yüksek tansiyondur

Stresle ilgili

Yazının Devamı

Çağımızın Vebası Narsisizm

18 Ocak 2018

Kernberg narsisizmi kişinin kendi benliğine karşı duyduğu hayranlık ve özseverlik olarak tanımlamaktadır. Kişilerde hem bireysel anlamda ruhsal problemlere hem de ilişkisel sorunlara yol açmaktadır. Narsizm kendini diğer insanlardan üstün görmekle, diğerlerini önemsememek/aşağılamak ve empati kuramamakla karakterize bir kişilik bozukluğudur. Tüm kişilik bozukluklar gibi narsizminde oluşmasını sağlayan pek çok faktör vardır. Yapılan araştırmalara göre narsizmin oluşma nedenleri; genetik faktörler, kültürel etkiler, anne-baba tutumları ve çocukluk yaşantıları olarak belirlenmiştir. Son dönemde bu listeye medya/sosyal medya etkisi de eklenmektedir. Zira medya/sosyal medya aracılığıyla iletilen narsistik mesajlarda en az anne-baba kadar çocukları etkilemektedir.

Narsizmin izleri çocukluk yıllarına dayanır ancak erişkinliğin erken dönemlerinde belirgin hale gelir. Yaygınlığına bakıldığında erkeklerin kadınlara göre daha yüksek oranda narsistik yapılanmada oldukları görülmektedir. Özellikle bizim toplumumuzda erkeklere atfedilen tüm güçlülüğün ve liderlik rolünün erkeklerde narsizmi beslediği düşünülmektedir. Diğer yandan son dönemde bu rolden (erkek egemen toplum yapısı son yıllarda

Yazının Devamı

Boşanıyorum, Çocuğum Ne Olacak?

3 Ocak 2018

Boşanma, ailenin bölünmesine, dağılmasına yol açan, tüm bireylerini derinden sarsan ve hiçbir zaman istenmeyen yıpratıcı bir olaydır. Boşanma söz konusu olduğunda, en çok yıprananlar çocuklardır. Çocuklar için yaşamlarındaki en önemli olgu, anne ve babasıyla aynı ortamı paylaşmaktır. Ancak, ailedeki ilişkiler soğuk, gergin ve huzursuz bir hal aldığında, çocuğa boşanmadan daha fazla zarar verebilir. Boşanma, bazen çocuk ve ebeveynlerin ruh sağlığını olumsuz yönde etkileyen aile içi iletişimsizlik ve çatışmalardan daha iyi bir çözüm yoludur. Boşanmanın, aile içindeki iletişimsizlikler sonucu çocukların uzun vadede olumsuz yönde etkilenmesini engellediği, yadsınamaz bir gerçektir. Yine de, ebeveyn ve çocuklar boşanmadan sonra psikolojik anlamda etkilenirler ve gerek kişilik özellikleri, gerekse içinde bulundukları sosyoekonomik koşullara göre boşanma olayına farklı tepkiler geliştirebilirler. Bazılarının olaylarla başa çıkabilme yetilerinin daha yüksek, bazılarının ise daha düşüktür.

Boşanmanın etkilerine hem çocuk yönünden, hem de boşanan anne baba yönünden bakmak gerekir. Çocuk yönünden baktığımızda üç temel sorun ortaya çıkmaktadır. İlki, boşanmanın çocuğun günlük yaşamına

Yazının Devamı

İlişkilerde Ayrılık

5 Aralık 2017

Önemli bir ilişkinin bitmesinin ardından yaşanan acı ve kayıp duygusu sürecin doğal bir parçasıdır ve bu süreçte kişi, sevilen kişinin kaybına ilişkin “yas”ını yaşamalıdır. Çünkü, sağlıklı bir şekilde tamamlanan yas süreci, kayıp yaşantısının ardından kişinin yaşamının yeniden yapılanmasına ve doğal dengesine dönmesine imkan tanıyan bir süreçtir. Bu süreçte, sıklıkla kişilerin düştüğü hata, “çivi çiviyi söker” mantığı ile sırf o kişiyi unutabilmek veya yaşadığı acı ile başa çıkabilmek için kişi için önemi olmayan, günü birlik ilişkiler yaşamaktır. Bu durum, kişinin acısını dindirmeyeceği gibi suçluluk, pişmanlık gibi ekstra negatif duyguların yaşanmasına, daha da ötesinde kişinin dürtüsel bir şekilde kendine zarar verebilecek ilişki ağları içersine girmesine neden olabilir.

Genel olarak bakıldığında, kişi için önemli bir ilişkinin bitmesi, kadın-erkek farkı olmaksızın, ilişkinin kişi için anlamına ve yaşanan ayrılığın şekline göre değişen yoğunlukta yas tepkilerine neden olabilmektedir. Bununla birlikte, kadınların bu süreçte daha çok duygularını gösterdikleri ve başkalarıyla paylaştıkları, erkeklerin ise, daha çok kendi içlerine kapandıkları gözlenmektedir.

Ayrılıkta

Yazının Devamı