TÜRKİYE, eğitimde yeni bir sayfa açıyor. Bu sayfa, şimdilik tertemiz. Ak pak. Yapılacak her icraat, bu sayfanın rengini belirleyecek.
Sekiz Yıllık Kesintisiz Eğitim Yasası, geçen yıl çıktı. Ama, fiili uygulaması ilk kez bu öğretim yılında, yani bufgün başlıyor.
Türkiye'nin, "bilgi çağı" olarak üzerinde hemfikir sağlanan "21. Yüzyıl"ı yakalayıp yakalayamayacağı da özellikle bu öğretim yılında gösterceği performansa bağlı. Aslında bu yıl, bir sınav yılı. Türk toplumu, aydınlık yarınlara mı koşacak, yoksa bitmek tükenmek bilmeyen kısır çekişmelerin esiri olmaya mı devam edecek? Hepsi bugünden itibaren atılacak adımlara bağlı...
Nasıl ki öğrencilerin yaşamlarına yön veren önemli kilometre taşları varsa, ulusların kaderini belirleyen kritik dönemeçler de vardır. Lise son sınıftaki öğrenci için iki seçenek vardır. Ya başarılı olup üniversiteyi kazanacak ya da hayat boyu eksikliğini hissedeceği diplomasız yaşamın kahrını çekecektir.
Türkiye şimdi bu dönemeçte. Ya kişi başına düşen 3.6 yıllık vasat eğitim eğitim koşullarının içinde çırpınıp durmaya devam edecek ya da daha uzun ve daha nitelikli eğitim arayışını, artık hayal olmaktan çıkarıp uygulmaya geçirecektir.
Sekiz yıllık kesintisiz eğitim yasası çıkartılırken Başbakan Yılmaz ve Milli Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay'ın Türk toplumuna verdikleri sözler vardı. Neydi bunlar?
* İkili öğretimden tekli öğretime geçilecek.
* 2-3 sınıfın bir arada eğitim yaptığı birleştirilmiş sınıf uygulamasına son verilecek.
* Sınıf mevcutları 70-80'den 30-35'e indirilecek.
* Her okuya bilgisayar ve internet ortamı sağlanacak.
* Her öğrenciye yabancı dil öğretilecek.
* 50 bin öğretmen ataması yapılacak.
* Sekiz Yıllık Temel Eğitim Müfredat Programları ve ders kitapları yeniden düzenlenecek.
* 5. sınıfı bitiren tüm öğrencilerin 6. sınıfa devamları sağlanacak.
Verilen sözlere inanılması güçtü. Ama tüm Türkiye kesintili - kesintisiz tartışmaları bir yana Sekiz Yıl'ı gönülden destekledi. Çünkü geleceğe bırakılacak en iyi mirasın eğitim olduğunu artık çok iyi biliyordu.
Başbakan Yılmaz, verilen sözlerin yerine getirilmesi için üç yıllık süre istemişti. 1 yılı geçti. Geçen bir yıl, uyum dönemiydi. Yasa yeni çıkmıştı, para da yoktu, zorunluluk da. Ama bu yıl atılacak her adım çok önemli. Mazeret değil, icraat beklenecek. Verilen sözlerin yerine getirilmesi istenecek. Hükümetin bu öğretim yılı sonundaki karnesi çocuklarımızın dolayısıyla Türkiye'nin kaderini de belirleyecek.
İyi bir karne için ortam fazlasıyla elverişli. Dünya Bankası'ndan sağlanan 10 milyar dolarlık teknoloji kredisi, yasal kesintilerden akan trilyonlar ve halkın bağışları bakalım yatırıma dönüşecek mi?
Siyasiler eskiden "para ve yasal destek yok" diye ağlarlardı. Bu yıl ikisi de fazlasıyla var. Üstelik kamuoyu da arkalarında...
Umarız bu zor sınavdan yüzümüzün akıyla çıkarız...
Yazara E-Posta: a.guclu@milliyet.com.tr