Üniversiteler bir bir yeni öğretim yılına başlıyor. Açılışları da tıpkı mezuniyet törenleri gibi sönük geçiyor.
Moraller bozuk.
Kazanamayanlar gibi kazananlar da mutsuz, mezunlar da.
Oysa sonuçlar açıklandığında ne de çok sevinmişlerdi.
Bu tablo ülkemizde böyle de diğer ülkelerde farklı mı?
Artılarıyla, eksileriyle hemen hemen aynı.
Günümüz gençleri daha fazlasını istiyor ama sistem kendilerine yetişemiyor.
Örneğin, öğrenim süreleri çok uzun, müfredat programları hayatın çok gerisinde, meslek yelpazesinin değişmesi ve genişletilmesi gerekiyor ama bu kimsenin umurunda değil.
YÖK ve ÖSYM kurulduğundan bu yana kendisini yenileyemedi.
Kurulduklarında 19 üniversite vardı, şimdi 219!
Bu elbise artık gençlere dar geliyor, kırk yamalı bohçaya döndü ve artık dikiş tutmuyor.
Üniversite öğrenimi görmek her gencin olduğu kadar her ebeveynin de en büyük hayallerinden biri. Başvuruların hemen her yıl artması bunun en büyük göstergesi.
Baraj nedeniyle önceki yıllarda kontenjanlar dolmuyordu.
Barajların kalkmasıyla tablo değişir gibi oldu. Tüm üniversiteler, bu yıl, bu hayalini gerçekleştirmek isteyenler tarafından tıka basa dolduruldu ama memnun olan yine de çok az.
Niye mi?
Kazananların kaçı girdiği üniversiteye devam eder, kaçı bitirir ve kaçı mezun olduğu alanda iş bulur?
Hiç belli değil.
Memnuniyetsizliğin nedeni de zaten bu değil mi?
Başvuruların ayrıntılarına bakıldığında hemen her yıl yüz binlerce üniversite öğrencisi ve mezunun yeniden sınava girmesi, aradıklarını bulamamanın en önemli göstergesi.
Yine aynı şekilde sınava birçok kez girenlerin oranı da inanılmaz boyutlarda. İşte bu yüzden üniversite sınavlarını ve üniversite öğrenimini umut tacirliği noktasından kurtarıp gençlere ve ülkeye katma değer sağlayacak bir yapıya kavuşturmalıyız. Yoksa ileride yaratacağı sosyal problemlerin yükü bugünkünden çok daha ağır olacaktır.
2023 Sınav Maratonu’na hazırlananların da ileride derin pişmanlıklar yaşamamak için “Neden üniversite?” sorusuna samimiyetle cevap verip, ona göre bir yol haritası çizmelerinde sonsuz yarar var.
Neden üniversite?
Bu soruyu kendimize bir değil, belki de onlarca kez sormalıyız.
Üniversite diploması eskiden altın değerindeydi. Hemen her kapıyı açıyor, alana büyük itibar kazandırıyordu.
Peki ya şimdi?
Mezunların kaçı mutlu, kaçı mutsuz?
Kaçı aynı süreci bir kez daha yaşayacak olsa aynı yolu izlerdi?
Daha da önemlisi, kaçı kardeşine ya da çocuklarına gittiği üniversiteyi, seçtiği mesleği canı gönülden önerir?
Üniversiteyi kazanmak, hele ki istediğiniz bir üniversitenin istediğiniz bir bölümünü kazanmak hem maddi hem de manevi olarak çok büyük fedakârlıklar gerektiriyor. Bu yüzden ödülü de büyük olmalı ki yaptıkları onca fedakârlığa değmeli.
Bu noktada başkaları sizi düşünmüyor olsa da siz kendinizi ve geleceğinizi düşünmek zorundasınız. Çünkü faturası size çıkıyor.
Özetin özeti: Üniversiteli olmak, üniversiteyi bitirmek eziyet değil, keyif olmalı.