Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

       Tek ders yüzünden yaşama dört elle sarılan bir gencin öğrenim hayatı sona ermeli mi, yoksa son bir şans daha verilmeli mi?
Son günlerde tek ders mağdurlarından öylesine haykırışlar geliyor ki, aynı ızdırabı bizde yüreğiniz parçalanarak yaşıyorsunuz...
Size binlerce tek ders mağdurlarına yönelik iki örnek vermek istiyorum. Okuyunca böyle öğretmenler de varmıymış diyeceksiniz.
Birinci örneğimizin kahramanı Serdar. Sıradan bir liseden mezun oldu. Dersaneye gidecek gücü yoktu. ÖSYS'ye ikinci girişinde, zor da olsa bir meslek yüksekokulunu kazandı. Dünyalar onun olmuştu. Çok çalıştı. Bölüm birincisi oldu ve dikey geçiş hakkından yararlanarak okuduğu bölümün 4 yıllığına geçiş yaptı. Bir yıl boyunca okuyacağı bölümle ilgili telafi dersleri aldı. 10 dersten 9'unu başarıyla tamamladı. Kaldığı 10'uncu ders, en iyi derslerinden biriydi. Ama en iyi bildiği konuları cevaplayamadı ve en az 70, 80 alacakken 50'nin altında kaldı.
Tek dersten de olsa kaldığında okuldan atılacak olması, bütün gece uykusunun kaçmasına neden oldu. Uykusuzluğa, aşırı heyecan ve atılma korkusu da eklenince, göz yaşları içinde sınavdan çıktı. Basireti tutulmuş, bildiklerini yapamamıştı. Onca emeği, onca hayali boşa gitmişti...
İşte tam bu aşamada hocası devreye girdi. Zaten kendi dersinden nasıl kaldığına o da şaşmıştı ve şimdi kendi dersi yüzünden, gelecekte başarılı olacağına inandığı bir öğrencisi üniversiteden atılmak üzereydi. Çağırdı, konuştu, bilgisini yokladı ve insiyatifini kullanarak 50 vererek öğrencisinin 3. sınıfa devamını sağladı.
Serdar, sonraki yıllarda da meslek yüksekokulunda olduğu gibi başarısını sürdürdü ve fakülteyi ilk üç içerisine girerek bitirdi...
Eğer o tek ders yüzünden atılmış olsaydı, sadece üniversiteye ve hocalarına küsmekle kalmayacak, coşkusuyla birlikte yaşama olan bağlılığını da kaybedecekti. Oysa şimdi çok mutlu. Çok başarılı bir iş yaşamı var. Yaşamının en kritik döneminde kendisine bir şans daha tanıyan hocasının da en yakın dostlarından biri...
İkinci örneğimizin kahramını Ayşe ise bir lise öğrencisi. O da çok başarılı bir öğrenci olmasına karşın, tek ders yüzünden, öğrencilik hayatı sona erdi ve adeta yaşama küstü. Kendisi perişan, ailesi perişan...
Başarısız bir öğrenci değildi. Ama öğretmenlerin kaynaklanan nedenler yüzünden Edebiyat'ı bir türlü sevemedi. Ortalması 3.5 olduğu için Edebiyat'ın dışında birkaç dersten bile kalsa bir üst sınıfa geçebilirdi. Ama, Edebiyat'tan kalan sınıfta kaldığı için ve ikinci yılda da aynı akıbete uğradığı için öğrenim hayatına son verildi. Yaşı 18'in altında olduğu için akşam lisesine gidemedi. Önündeki tek seçenek Açık Lise'ydi ona kaydoldu. Ama bütün keyfi kaçtı...
Eğer Edebiyat öğretmeni, birinci örnekteki öğretim üyesi gibi öğrencisini harcamak için değil de, kazanmak için çaba gösterseydi, Ayşe için herşey çok daha farklı olacaktı...
Bir genç için de olsa kazanmak için çaba gösterenlere gönülden teşekkürler...





Yazara E-Posta: a.guclu@milliyet.com.tr