Seçim havasına çoktan girdik. Seçime sayılı günler kaldı. Vaatler havalarda uçuşuyor.
Peki, eğitime, bilime, işsizliğe sınav ve diploma odaklı eğitim yerine üretime ve istihdama yönelik proje üreteni gören, duyan var mı?
Yeterince yoksa neden?
Eğitim sektörünün, gençlerin, velilerin, hiç sıkıntısı yok ondan mı, unutuldu mu yoksa kimsenin umurunda değil mi?
Eğitimde yaşanan sıkıntıları biz sorun olarak görmez ve oyumuzun rengini ona göre belirlemezsek, onlar da görmez ve çözüme yönelik kafa yormazlar.
Eğitimde ciddi sıkıntılarımızın olduğunu dile getirmeyen yok.
Sayısal anlamda çok yol aldık ama maalesef altını dolduramadık.
Bir milyona yakın öğretmen atama bekliyor.
Kalite yerlerde sürünüyor.
Mahallede gidecek okul bulunamıyor.
Özel okul fiyatları uçtu gidiyor ama hâlâ üç kuruş maaşa öğretmen çalıştırıyorlar. Özlük haklarından rahatsızlık duymayan yok gibi. Öğrencileri sınav bataklığından kurtaralım derken öğretmenleri de bu bataklığa sürükledik. Ve daha neler neler...
Peki, bu durumdan en çok kim etkileniyor?
Elbette öğrenci, öğretmen ve veliler.
Sayıları 50 milyondan fazla.
Üniversiteleri de işin içerisine katsanız 60 milyona yaklaşır.
Neden ille de eğitim?
Peki, başka hangi konu bizleri daha çok etkiliyor ki o konularda vaatlerden geçilmiyor da eğitim unutuluyor?
Görünen o ki derdimizi politikacılara yeterince anlatamıyoruz.
Daha da önemlisi, ülkemizin ve çocuklarımızın geleceği için önce eğitim diyemiyoruz.
Eğitimin tüm paydaşları, “Oyumuzun rengini eğitim konusunda atacağınız adımlar ve projeler belirleyecek” deseler, görün bakın, sabahtan akşama eğitim konuşurlar.
14 Mayıs öncesinde, eğitim, bilim ve gençlik adına çok daha fazlasını umuyor ve bekliyorduk. Hemen her parti arada bir şeyler söyledi ama saman alevi gibi geldi, geçti.
İşsizlik konusu bile yeterince konuşulmadı.
Oysa kim ne derse desin Türkiye’nin en büyük sorunu işsizlik!..
Peki, bu konularda somut bir öneri getiren var mı?
Ara ki bulasınız!..
Gençlere, eğitim, bilim ve işsizlik konusunda ciddi anlamda mesaj vermek isteyenler için hâlâ zaman var.
Ne olur bu işe biraz daha kafa yoralım. Böylece hem aynı sözleri kırkıncı defa söylemekten kurtulur hem de gençleri, anne babaları, öğretmenleri, bilim insanlarını sandığa çekmiş ve kararsız olanların oyunu almış olursunuz.
Bu mümkün mü?
Elbette mümkün.
Bekleyip, göreceğiz.
Bakalım kim bir adım öne çıkacak?
Kim, akıl tutulması dediğimiz bu durumdan kurtulup, son dakika golüyle maçı kurtaracak?..
Bilişim çağı
Napolyon para, para, para demişti. Bugünün dünyası da bilişim, bilişim, bilişim diyor. Gerisini artık siz düşünün.
Bilişim teknolojisinin ürünleri hayatımızın vazgeçilmez bir parçası haline geldi.
Daha önceki çağları yakalamamız gerçekten de çok zordu ama Bilişim Çağı’nı hâlâ bir yerden yakalayabiliriz.
Ama keşke bu konuyu biraz daha ciddiye alabilsek...
Üniversitelerin siyaset bölümleri bunun için var ama tıpkı diğer konularda olduğu gibi bu konuda da sanki onlar da kafalarını kuma gömmüşler.
En azından siyasetçilere geleceğe yönelik ipuçları verebilirler.
Bunu şimdi yapmayacaklar da ne zaman yapacaklar?
Özetin özeti: Eğitim, bilim ve üretim olmadan kalkınamayacağımızı, refah toplumu olamayacağımızı ne zaman anlayacağız?..