Zor hem de çok zor bir dönemden geçiyoruz. Allah bir daha böylesi felaketler yaşatmasın. Kaçınılmaz olduğunda ise böylesine hazırlıksız yakalanmayalım.
Felaketin gümbür gümbür geldiğine yönelik olarak hemen her gün yeni belgeler ortaya çıkıyor. Benzer felaketler de kapıda. 17 Ağustos’a hazırlıksız yakalanmıştık. Peki ya 6 Şubat ve daha sonrası?
Hiçbir mazeretimiz olamaz. Olmamalı. Hiçbir saniyemiz artık boşa gitmemeli. Bir an önce yaralarımızı nasıl sarar, geleceğe nasıl hazırlanırız ona bakmalıyız.
Ülke olarak moral ve motivasyonumuz zaten dibe vurmuş durumda, bunu daha fazla zorlamaya hiç kimsenin hakkı yok. Hiçbir şey yapmayanlar, yapamayanlar, ne olur artık sussunlar daha iyi. En azından öfke katsayısını yükseltmezler!..
Çocuklar perişan
Elbette ateş düştüğü yeri yakıyor ama sadece 10 ilimizdeki yurttaşlarımız değil tüm ülke perişan. Özellikle de çocuklarımız.
Yaşadıkları travmanın üzerlerinde derin etkiler yaratacağı kesin. Bu yüzden bir an önce onları normal yaşama döndürmeliyiz. MEB, depremden etkilenen 10 ilde 1 Mart’a kadar eğitim öğretime ara verildiğini, 1 Mart’tan sonra da ilçe ve okul temelli kararlar alınacağını; 71 ilde ise okulların 20 Şubat’ta açılacağını duyurdu.
Bu noktada okulların açılması çok önemli bir karar. Okullar açılsın derken amaç ders yapılsın değil. Çocukları en azından günün belli saatlerinde güvenli, hijyenik, kendi yaşıtlarıyla düzenli olarak karınlarını doyuracakları sağlıklı bir ortamda, bir arada tutarak moral ve motivasyon kazandırmayı kastediyoruz.
“Ortada okul mu, öğretmen mi kaldı, nasıl gidecekler?” diye mazeret aramamalıyız. Evet binalar hâlâ riskli olabilir. Bu yüzden tıpkı sahra hastaneleri gibi dev çadırlarda ya da konteynerlerde bu işi çözmeliyiz.
Okulların yanı sıra aynı şekilde ihtiyacı olan öğrenciler için yurt ve barınma yerleri hayata geçirilmeli. Eğer kentte ayakta kalan sağlam ve güvenilir binalar varsa onlar da okul ve yurt için düşünülebilir. Bu dönemde ailelerinden koparılıp eğitim için başka kentlere gitmeleri hiç doğru değil. Yakın ve güvende olsunlar yeter.
Bölgedeki öğretmenlerimiz içerisinde bu işi canı gönülden yapacaklar elbette çıkacaktır ama şu an için gönüllü öğretmenlerden yararlanmak sanki daha doğrusu. YÖK, ÖSYM ve MEB sınavlar kadar keşke eğitimin devamlılığını ve öğrencilerin moral, motivasyonunu da düşünüp, bu konuda da düzenlemeler yapabilseler. İşte o zaman geleceğe yönelik olarak çok daha güçlü adımlarla yol alabiliriz.
Ve bu arada ne olur artık hayata dönük bir eğitime yönelelim. Sınavlar için değil yaşam için eğitim verelim!..
Sağlıklı ortamlar
Deprem bölgelerine her gidişte ya da olup bitenleri ekranlarda her izleyişimde ayrıntılara takılır kalırım.
Onca insanın tuvalet ihtiyacını, banyosunu, çöplerini ve hiç önemsiz gibi görünen ama çok önemli sıkıntılar doğuran diğer gereksinimlerini nasıl karşıladıklarını düşünürüm ve afakanlar basar.
Bu konuda da acilen yeni modeller yaratılmalı ve ciddi önlemler alınmalı. Enkaz altındakiler için elimizden geleni yapmaya devam etmeliyiz. Tek bir kişiyi daha hayata geri döndürebilirsek bu en büyük mutluluklarımızdan birisi olur ama ne olur bu cehennemden kurtulanları da görelim ve onlara da el uzatalım. Yaşama bir an önce yeniden tutunmalarına olanak sağlayalım….
Özetin özeti: Yılmak, demoralize olmak, öfkenin esiri haline gelmek yok. Daha güzel yarınlar için yola devam…