MEB’in on binlerce öğretmen açığı var ve yüz binlercesi atama bekliyor.
Peki, o zaman bu kadrolar neden asil öğretmenlerle değil de ücretli öğretmenlerle doldurulmaya çalışılıyor?
Kim çocuğunun pedagojik donanımı olmayan ellerde okumasını ister?
Birileri bu sorunun cevabını mutlaka vermeli!
Öğretmen ataması çok zor bir konu.
Maliye kadro vermiyor, MEB kıvranıyor, öğretmenler isyan ediyor.
Veli ve öğrencilerin ise hiçbir şeyden haberi yok.
Kimi bulurlarsa, onunla yetiniyorlar.
Hangisi, bir okul müdürünün karşısına dikilip de, ben öğretmen gibi öğretmen istiyorum diyebilir ki!..
Bu, böyle gelmiş, böyle gitmemeli.
Daha iyi öğretmen herkesin öncelikli hakkı olmalı.
Çünkü her şey iyi bir öğretmenle başlıyor.
Şansınız varsa, iyi bir öğretmene düşerseniz, hayalleriniz, yol haritanız, kat ettiğiniz yol bir anda değişiyor.
Geriye dönüp bir bakın, hangi birimizin hayatında, öğretmenlerin rolü yok ki!
Hayata tutunmamızı sağlayanlar gibi her şeyden soğutan, hayattan kopartanlar da olmadı değil ama bir dokunuşla, sihirli dünyaların kapılarını açan da hep onlar oldu.
İşte bu yüzden okulların açılacağı şu günlerde, öğretmen konusunu, sadece MEB değil, hepimizin enine boyuna düşünmesi gerekiyor.
Geçen hafta Harvard’ın Nobel ödüllü efsane hocasıyla konuşurken, aklımda kalan en önemli ayrıntı, Macar matematik öğretmeniydi. Sık sık ona vurgu yaptı:
“Geleceğime o yön verdi ve hep onun gibi öğrencilerimin hayatına dokunan birisi olmak istedim.”
Öğretmen her şeydir!
Öğretmen deyip geçmeyin.
Peygamber-lik mesleğidir.
Bana bir kelime öğretenin kulu, kölesi olurum diye boşuna denilmemiştir.
Mustafa Kemal’in hayata yeniden başlasaydım öğretmen olurdum demesi, Başöğretmenlik görevini kabullenmesi, Milli Mücadele’nin en sıcak günlerinde öğretmen kurultayları düzenlemesi, Cumhuriyet’i biz kurduk, siz yaşatacaksınız sorumluluğu vermesi boşuna değildir.
Öğretmenler geleceğin mimarlarıdır, gözbebeğimiz çocuklarımızın her şeyidir.
Onlara vereceğimiz değer, aslında çocuklarımıza ve ülkemizin geleceğine verdiğimiz değerden başka bir şey değildir.
Onlar ne kadar mutluysa o kadar mutlu, onlar ne kadar vizyonerse o kadar vizyoner, onlar ne kadar başarılıysa o kadar başarılıyızdır.
Hani bir söz var, eğer bir ülke ile oynamak istiyorsanız, öğretmenlerle oynayın, gerisi gelir diye.
İşte buna, fırsat vermemeliyiz...
Onları yıpratmayalım!
Atanan, atanmayan, tüm öğretmenlerin çok sorunu var.
O kadar çok eğitim fakültesi açıldı ki yüz binlerce öğretmen fazlası oluştu.
Şimdi de kontenjanlar boş kalıyor.
Sözleşmeli ve taşeron yani ücretli öğretmenlik hiçbir sektörde yokken, eğitimde giderek artıyor.
Mülakatlarda ehliyet, liyakat, ülkeye sadakatin yerine, başka şeyler aranıyor.
Çok az atama yapılan alanlar var, kadrolar adil dağılmıyor, moraller sıfırlanıyor.
Parçalanmış öğretmen ailelerinden biri Kars’ta, diğeri Edirne’de ve söylenen tek şey sabır!..
Hangisine bir dokunsanız, bin ah işitiyorsunuz.
Özetin özeti: Öğretmeni donanımlı, iddialı, mutlu olmayan bir ülkede huzuru ve geleceği yakalamak çok da kolay olmuyor!..