Adana’yı görmeden, Adana’yı yaşamadan, Adana’nın dinamiklerini bilmeden Anadolu Kaplanları’ndan söz etmek mümkün değil!
Kaplanlar kaplan değilken o kaplandı. Çukurova’nın, tarımın, sanayinin, kültürün, kebabın ve en önemlisi de bölgesel eğitimin başkentiydi.
Çukurova Üniversitesi, kampüsüyle, öğretim kadrosu ve araştırmalarıyla, dünya standartlarında bir üniversitemiz. Çölde vaha gibi, bozkırda cennet yaratıldı. O yetmedi, Akdeniz, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki onlarca üniversitenin kuruluşuna öncülük etti. Akılla, bilimle, Ar-Ge ile bölgesel kalkınmanın lokomotifi oldu.
Eski ve Yeni Adana, dün ile bugünün, eskiyle yeninin, yoksullukla zenginliğin, gelenekle inovasyonun, milli değerler ile çağdaşlığın bir arada harmanlandığı yaşam dolu bir kentimiz...
O bir Kaplanlar Kaplanı ama korku salan değil, koruyan, kollayan, paylaşan bir Kaplan!..
Sıra onlarda mı?
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “İnşallah mümkün olan en kısa sürede, diğer eğitim öğretim kademelerinde olduğu gibi yükseköğretimde de yüz yüze eğitim öğretimi başlatmayı hedefliyoruz” şeklindeki açıklamasından sonra, tüm dikkatler üniversitelere yöneldi.
Peki, bu yönde akademik bir takvim ve yol haritası var mı?..
Şu ana kadar yoktu ama Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu açıklamasından sonra eminiz ki, hız kazanacaktır!..
İlk ve orta dereceli okullar açıkken, üniversitelerin kapalı olması, sadece öğrenciler arasında değil, veliler arasında da sorgulanır hale gelmişti.
Öğrenci ve öğretim üyeleri gibi Ankara da üniversitelerin bir an önce açılmasını istiyor. Çünkü öğrenciyle ayakta duran kentler, sosyoekonomik açıdan adeta tıkanmış durumdalar.
YÖK’ün bu yönde çalışmaları var.
Görünen o ki topyekûn bir açılma yerine, kademeli ve hibrit bir eğitim söz konusu olacak.
Seyrekleştirme nedeniyle, yurt ve yemekhanelerde ciddi sıkıntılar var.
Ulaşım konusu da yine aynı şekilde, büyük ve uzaktaki üniversiteler için hâlâ risk unsuru!
YÖK, giderek artan bir şekilde üniversiteleri daha bir özerk hale getiriyor. Kendileriyle ilgili kararları, kendileri alsın istiyor.
Uzaktan eğitim konusunda daha esnek ve sanal laboratuvar benzeri projelerle de daha interaktif rol oynuyor.
Peki, üniversiteler açılma konusunda Ankara’dan bir talimat bekleme yerine kişisel inisiyatiflerini kullanabilecekler mi?
İsteyen ya da hazır olan üniversiteler, akademik takvimini ve nasıl bir yol haritası izleyeceğini, senato kararıyla açıklar mı?
Keşke bunu yapabilseler.
İşte o zaman üniversite olurlar!..
Risk var mı?..
Pandemi riski Avrupa’yı hatta dünyayı kasıp kavuruyor. Bizde de önemli gelişmeler var. Örneğin son bir ayda İstanbul’daki vaka sayısının yüzde 50 arttığı söyleniyor!
Bir anda, Türkiye’nin dört bir yanından yüz binlerce öğrencinin İstanbul’a akın ettiğini düşünün!
İyi mi olur, kötü mü?
Çok iyi sorgulanması gerekir.
Kent yöneticileri ve sağlık birimleri ne der?
Açık açık konuşulması gerekiyor...
Küçük kentlerde ya da öğrenci sayısı az üniversitelerde çok daha kolay çözümler üretilebilir ama büyük kentler konusunda dersimizi çok iyi çalışmamız ve her türlü olasılığı göz önünde bulundurmamız gerekiyor!..
Çok zor bir süreçten geçiyoruz ve birbiriyle ilişkili o kadar karmaşık bir pandemi riski var ki hiçbiri göz ardı edilemez.
Rektörlerden bazılarının sorumluluktan kaçması da bu yüzden.
Ama risk almadan zafer kazanılmaz!
Koronayla mücadelede, başarı destanlarına, rol modellere ihtiyacımız var.
Bunu da üniversiteler başaramazsa, hiç kimse başaramaz!..
Üniversitelerimize bu konuda fazlasıyla güveniyoruz.
Eminiz ki hem kendileri hem de ülkemiz için en doğru kararı alacaklardır.
Özetin özeti: Anadolu Kaplanları gibi üniversite kaplanlarına da ihtiyacımız var!..