Gazi-antep’teki Hasan Kalyoncu Üniversitesi, kültürel mekânlar açısından, ülkemizin en büyük altyapıya sahip kurumlarından biri. Bin 500 kişilik kapalı salonun yanı sıra 3 bin kişilik göz kamaştırıcı bir açık hava gösteri ve sanat merkezi var.
Doluluk açısından bakıldığında haftanın hemen her günü olmasa da 3-4 günü çok farklı kültürel etkinliklere ya da konferansa ev sahipliği yapıyor. Kültür merkezlerindeki konferanslar, konserler, sergiler, gösteriler de sadece öğrencilere değil tüm Gaziantep’e açık...
Geçen mayıs ayında, Gösteri ve Sanat Merkezi’nin açılışı vardı. İlk gösterimde “Yunus Dilinden” konseri sergilendi ve tek kelimeyle muhteşemdi!
Kalyoncu Ailesi’nin bilime, sanata ve kültüre yaklaşımı, hep farkındalık çerçevesinde oldu.
Görülmeyeni gördüler, yapılmayanı yaptılar, cesaret edilmeyene cesaret ettiler.
Yaptıklarıyla övünmediler, gösterişten uzak kaldılar, yapılabileceğin en iyisini yapmaya çalıştılar.
Şovdan uzak yaşam tarzlarını, kültürel yatırımlarına ve etkinliklerine de yansıttılar...
Peki, bu kadar hatırlatmayı niye yaptık?
Hak etmeseler, tek kelime etmezdik ama yaptıkları son kültürel yatırım hem geçmişteki projelerini hatırlattı hem de Nişantaşı’na yeni bir zenginlik katacak olan Kalyon Kültür Merkezi’yle yakından ilgilenmemize neden oldu. Her şeyiyle çok özel bir proje. Binanın kendisi kadar tarihi de bir o kadar çarpıcı.
Taş bina
1889’da, Osmanlı dönemi devlet adamlarından Vezir Köse Mehmet Raif Paşa’ya tahsis edilen konak, uzun yıllar, Paşa’nın kızı İhsan Raif Hanım’ın (1877-1926) düzenlediği edebiyat ve sanat toplantılarına ev sahipliği yaptı.
İhsan Raif Hanım, bugün hâlâ dillerden düşmeyen pek çok şarkıyı bu konakta besteledi.
“Kimseye Etmem Şikâyet, Ağlarım Ben Halime”, o bestelerden sadece bir tanesi.
“Taş Konağın büyük salonu, İhsan Hanım’ın edebi toplantılarını yaptığı, edebiyatımızın, musikimizin, dilimizin ve bir devrin siyasetinin harmanlandığı bir mekândır...”
Eminiz ki, aynı bina, aynı salon, gelecekte övgüyle anılacak anılar biriktirecektir...
İhsan Raif Hanım’ın ölümünden sonra 1929’da konağa Mardin Ailesi yerleşti. Betül Mardin konakta bir süre yaşadı, müzik yapımcısı kardeşi Arif Mardin burada doğdu.
Yakın zamana kadar Şişli Kaymakamlığı olarak hizmet veren binanın tarihi, dönemin Kaymakamı Mehmet Öklü’yü öylesine etkiledi ki tarihi binayı restore ettirmekle kalmadı, İhsan Raif Hanım’ın hayatını anlatan ‘Kimseye Etmem Şikâyet’ romanını da yazdı.
Bina, 2013’te Şişli Valiliği tarafından restore edilerek Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne devredildi. Konak, Kalyon Kültür tarafından 2019’da kiralandı. Kalyon Kültür adıyla hizmet verecek konak, tarihine uygun biçimde bir kültür ve sanat merkezi olarak sanatseverlere ev sahipliği yapacak.
Binanın tarihi dokusuna dokunulmadan korunan mekân Barok dönem süslemelerine sahip ve beş kattan oluşuyor.
Kalyon Holding’in bugünün kültürel üretimini desteklemek amacıyla kurduğu Kalyon Kültür, bugün, Emine Erdoğan’ın da katılımıyla açılıyor. Kalyon Kültür, toplumsal buluşma mekânı olarak hizmet verecek ve sergilere, söyleşilere, müzik dinletilerine, sanatın her alanında etkinlik ve organizasyonlara ev sahipliği yapacak. Yazlık ve kışlık bahçesiyle de sanatseverlerin buluşma noktası olacak.
İlk sergi!
Kalyon Kültür’de düzenlenen ilk sergi ‘Kökler’ olacak. Serginin hikâyesi de tıpkı, binanın hikâyesi gibi, ilginç mi ilginç!
Dünyaca ünlü Gaziantep kökenli Hollandalı fotoğraf sanatçısı Ahmet Polat’ın yaşamından kesitler yansıtıyor.
Polat, “Babam 50 yıldır, doğup büyüdüğü Antep’e gitmemişti. Ben de neden gitmediğini anlamıyordum. Onu Antep’e götürmeye ikna ettim. 40 yıldır beklediğim sorular oraya gidince cevaplandı. Antep’in tarihini, dedelerimi, kültürümü öğrendim. Baba-oğul bağımız güçlendi. Köklerimi orada buldum” diyor ve siyah beyaz fotoğraf karelerinde onları yansıtıyor. Her kareden bir roman çıkar tarzı fotoğraflar dünya turuna çıkan Ara Güler fotoğraflarını anımsatıyor.
Neden Nişantaşı?“Tarihi eserler, bizlere döneminin dokusu, kültürü hakkında ipuçları verir. Geçmişten geleceğe armağan niteliğindedirler. Tarihi eserlerle yüzyıllar öncesine kadar gidip, yaşamları, dinleri, giyim şekillerini, şehirleşme özelliklerini görebiliyoruz. Bu yüzden de tarihi eserlerin ortaya çıkması, korunması gelecek nesillerimiz için büyük önem taşıyor.
Tarihi binaların sanat için kullanılması, sanatın boyutlarını, ihtişamını daha bir gözler önüne serer ve ziyaretçilerini çok etkiler. Kamu için kullanılması ise ayrı bir keyiftir. Hele ki böyle özenle korunup, kullanılıyor ise!” Benzeri bir kültür merkezi herhangi bir yerde olsaydı bu kadar dikkat çeker miydi? O hiç belli olmaz ama Nişantaşı’nda hak ettiği değeri fazlasıyla bulacağına inanıyoruz.
Neden mi işte cevabı:
“Nişantaşı, günümüz İstanbul’unun en gözde semtlerinden biri. Özellikle moda, sanat ve lüks alışverişin merkezi konumunda. İstanbul’u hiç görmemiş çoğu insanın bile en azından “Avrupa Yakası” sayesinde kulaktan dolma bilgilerle tanıdığı semt, aslında şehrin gelişimini bizzat özetleyen özel bir tarihe sahip.
Bölgeye ilk olarak 1791 yılında III. Selim, bugünkü Teşvikiye Camii’nin bulunduğu yere ilk nişantaşını diktiriyor. Daha sonra Abdülmecid döneminde bölge iskâna açılıyor. Teşvikiye Camii ve Harbiye Karakolu inşa ediliyor (Teşvikiye ismi de insanları buraya yerleşmeleri için “teşvik etmek”ten gelmekte). Hanedanın Topkapı Sarayı’ndan Dolmabahçe Sarayı’na ve daha sonradan Yıldız Sarayı’na taşınması sebebiyle, hanedan üyeleri, yüksek devlet görevlileri ve soylu misafirler (Ör: Akaretler, saray konuklarının konaklaması için yapılmış lojmanlardır) tarafından tercih ediliyor. 1920’lerde Konaklar semti olarak anılan Nişantaşı, bundan sonraki dönemde ise şehrin gelişimine paralel olarak hızla apartmanlaşıyor. Ancak bu süreç sırasında belli bir mimari özen ve tertibe bağlı kalınmaya çalışılmış. Çarpık kentleşme süreci sırasında, şık konaklar ve 3-4 katlı lüks apartmanlardan sadece birkaç cadde öteyi mesken edinen çingenelerin kurdukları evlerin, kapattıkları dutlukların çevresine tenekeler dizmesi sebebiyle ‘tenekeli mahalle’ olarak anıldığı da bilinir...”
Özetin özeti: Nişantaşı, İstanbul’un sadece bir vitrini değil, geçmişle geleceğin harmanlandığı güzide bir semtimizdir ve Kalyon Kültür’le daha da zenginleşecektir!.