LGS ve YKS’ye 4 milyondan fazla öğrenci girdi. Aileleriyle birlikte 10 milyondan fazla kişi için şu günlerde okul ve meslek seçiminden çok daha önemli bir şey yok.
İyi bir okul ve iyi bir mesleğin gelecek için öneminin fazlasıyla farkındalar ama sayıları o kadar az ki! Dar alanda kıvranıp duruyor olmaları bu yüzden. Diplomayla bu işin çözüleceğini sandık. Adeta diploma koleksiyonu yaptık. Hiçbir işe yaramadıklarını anladığımızda ise iş işten çoktan geçmişti!..
Şu anda diplomalı işsiz ve öğrenim gördüğü alanın dışında üç kuruşa çalışan genç sayısının on milyondan fazla olduğu söyleniyor. Eksiği vardır, fazlası yoktur.
Bırakın lise üniversite diplomasını, master ve doktora yapanlar bile aradığı işi bulamıyor!..
Peki bu noktada istihdam odaklı eğitime ve insan gücü planlamasına gerektiği önemi veriyor muyuz? Evet demek mümkün değil.
Sınav odaklı eğitimin adeta köleleri haline geldik ve gözümüz ondan başka bir şey görmez oldu… Her yere üniversite açtık, barajları kaldırdık, isteyen herkesi üniversiteli hatta üniversite mezunu yaptık. Bu durum, önceleri hoşumuza gitti ama önemli olanın diploma değil yetkinlik yani diploma ötesi kazanımlar olduğunu anladığımızda tren çoktan kaçmıştı!
Önceki nesilleri bu sınav ve diploma illüzyonundan kurtaramadık, hiç olmazsa bundan sonrakiler için gayret göstermeliyiz.
İşte bu noktada mesleki eğitim ve meslek liseleri ile meslek yüksek okulları karşımıza çıkıyor. Peki onlar böylesi bir sorumluluğu ve yükü omuzlamaya hazırlar mı? Asıl önemli olan bu!..
Ne kadar hazırız?
Bizim gibi eğitimin çok zor koşullarda gerçekleştiği ülkelerde, kazanılan her mesleğin ve alınan her diplomanın bir karşılığı olmalı ve bu kesinlikle işsizlik olmamalı. Bunun yolu da insan gücü planlamasından ve alanında yetkin meslek elemanları yetiştirmekten geçiyor.
İstihdam, çok önemli ve bir o kadar karmaşık bir konu. Günün koşullarına göre değişkenlik gösteriyor. Bugünün ya da geleceğin gözde meslekleri bir anda cazibesini yitirebiliyor. Bu yüzden üzerinde titizlikle çalışılması, kafa yorulması ve her türlü değişikliğe hazır olunması gerekir.
İstihdam konusunda karar verici olarak devlet ve işverenler gözükse de çok daha fazla değişken söz konusu. Örneğin ekonomik gidişat, örneğin göçler, örneğin istihdam değil de diploma odaklı eğitim, örneğin sektörel öncelikler, örneğin korona benzeri salgın hastalıklar ve doğal felaketler, örneğin küresel değişimler…
Anlayacağınız eğitim ve özellikle de yetişmiş insan gücü, sadece eğitimcilerin değil hepimizin kafa yorması gereken bir konu.
Pek çok kavramda olduğu gibi yetişmiş insan gücü konusunda da büyük değişiklikler yaşandı. Eskiden işin ehli kalifiye elemanlar aranırdı, şimdi çok daha fazlası isteniyor.
Yeni sihirli kelime “Yetkinlik!”. İçerisinde birbirinden çok farklı özelliği ve donanımı barındırıyor:
Örneğin işini çok yapıyor olmak,
Örneğin yaratıcı olmak,
Örneğin girişimci olmak,
Örneğin Kaynakları en efektif şekilde kullanıyor olmak,
Örneğin sorun çözücü olmak,
Örneğin kollektif çalışmaya açık olmak,
Örneğin milli, manevi, evrensel değerler konusunda donanımlı olmak…
Peki bunlar öğrenim kurumlarında yeterince kazandırılıyor mu? Sınavlar için günde yüzlerce test çözmekten onlara sıra geliyor mu?..
İstihdam konusunda en stratejik karar, yüzbinlerce işgücü fazlası olan alanlara, demode mesleklere ve sınavlara “yorgun” nesiller yetiştirmekten vazgeçip, bir an önce “aranan eleman” yetiştirme kararı almaktır…
Bakalım bunu başarabilecek miyiz?..
Yanlış yanlış üstüne!
Popüler mesleklere yönelme konusunda YÖK ve üniversitelerimiz pek marifetli. Aman onların tuzağına düşmeyin!
Bir ara isimlerle oynayarak jeodezi ve fotogrametri mühendisliğini, mekatroniği, gen ve yazılım mühendisliğini popüler hale getirdik puanlar önce fırladı, sonra dibe vurdu.
Şu anda ise mevcut bilgisayar mühendisliğine öğretim üyesi bulamazken onlarca yapay zekâ bölümü açılmış! Meslek liseleri ve meslek yüksekokullarında da hiçbir altyapısı olmayan üç, beş popüler bölüm açarak mesleki eğitimde çağ atladık havası verilmeye çalışılıyor. İçlerinde çok iyi olanlar yok mu? Elbette var.
İşte onları arayıp bulmak da size düşüyor.
Özetin özeti: İyi bir gelecek, çok uzakta değil ama onu bulmak çok da kolay değil!..