O bir baba, o bir iş adamı, o bir köy çocuğu, o bir yenilikçi, o bir doğa sevdalısı, o bir yurtsever ama en çok da iyi bir eğitimciydi. En verimli çağında aramızdan ayrıldı. Oysa hayata geçirmek istediği daha pek çok hayali vardı. Önceki gün, ölümünün 4. yıldönümünde, kendisini bir kez daha rahmetle andık...
Arıkan, sadece eğitim alanında değil, hemen her alanda, karşımıza çıkan önemli isimdi. Demokrasiye olan inancı, eğitime olan sevgisi, doğaya olan saygısı, ülkesine ve doğduğu topraklara duyduğu hasreti, çocuklara olan güveni ve bitmez tükenmeyen enerjisi, onu, hep diğerlerinden farklı kıldı.
Hayata değer katmayı önemseyen, yetiştirdiği öğrencileriyle, yarattığı markalarıyla, yarım asır topluma hizmet ve öncülük eden İbrahim Arıkan’ın ticari faaliyetleri çok bilinmez. Oysa ticarette de eğitimde olduğu kadar başarılıydı.
Peki, ama niye ticaret?
Daha çok kazanmak, daha lüks yaşamak, daha çok okul açmak ve çok daha büyük bir güce sahip olmak için mi?
Hayır!
Ticari şirketleri, sadece ve sadece, açtığı eğitim kurumlarının sürdürülebilirliğini sağlamak içindi ve öyle de devam ediyor!
MEF Okulları, birçok özel okulun battığı ya da el değiştirdiği bugünkü kaygan zeminde, hâlâ dimdik ayakta durabiliyor ve güçlenerek yoluna devam ediyorsa, işte zamanında atılan bu sağlam temeller sayesindedir!
Tüm hayatını eğitime, bilime ve çocuklara adayan Arıkan, yaşıtlarından pek çoğu gibi okulsuz bir köyde doğdu, bulunduğu noktaya, adeta tırnaklarıyla kazıyarak geldi. Eğer okumamış olsaydı, “Ya Ankara’da kapıcı ya da Almanya’da işçi olacaktı…”
O bir girişimci olduğu kadar yenilikçiydi.
Eğitimde ve iş dünyasında kurduğu sistem ve yarattığı markalarda birinci önceliği oydu. Sıradan bir iş yapmaktansa, hiç yapmamayı yeğler, yapacaksa da iğneyle oya işler gibi projesini hayata geçirirdi.
Mütevazıydı. Ben demeyi sevmez, biz derdi. En kaliteli olanı yer, içer, giyer, gezer ama bunu hiç hissettirmezdi.
Sabırlıydı. Acele etmezdi. Bin yıl yaşayacak gibi plan ve programlar yapardı. Onun için önemli olan başlangıç değil, sonuçtu. Şaşalı törenleri, açılışları, kutlamaları sevmez, aldığı sonuçlarla gurur duyardı.
Kindar değildi. Yapıcı, birleştirici, uzlaştırıcı üslubu ve kolektif bilinciyle gerçek bir müzakere adamıydı. Kestirip atmayı sevmez ama tavır alması gerektiğinde de dik durmayı bilirdi. Esen rüzgâra göre yön değiştirenlerden hiç olmadı!
Dürüsttü. İşini en iyi şekilde yapmak, işi bir defada doğru yapmak, kimsenin canını yakmamak, rakiplerini kendinden çok düşünmek, onu, o yapan temel özelliklerinden biriydi.
Zengindi ama patron değildi. Şirketlerinde, en çok çalışan hep o oldu.
Mücadeleciydi. Asla sıradan işleri sevmezdi.
Üretkendi. Boş durmayı sevmez, herkesin doğaya, ülkeye, geleceğe borcu olduğu, bu yüzden çok çalışması gerektiğine inanırdı.
Cesurdu. Doğru bildiğinden şaşmaz, kimseye eyvallahı olmazdı! Hayatını eğitime adamış değerli öğretmen, girişimci iş insanı, doğa dostu, bilim insanı İbrahim Arıkan dünyanın en çok iyiliğe ihtiyacı olduğuna inanmış ve her şartta elinden geleni yapmıştı. Şimdi bu bayrağı, çocukları Ümit, Ebru ve Eda aynı coşkuyla dalgalandırıyor!..
Arıkan Ödülleri
Başta çocukları olmak üzere, kurum yöneticilerine önerim, İbrahim Bey anısına, tıpkı İbrahim Bey gibi yüreği eğitime, bilime, inovasyona hizmet için yanıp tutuşan ve bu konuda büyük hizmetleri olan kişilere verilmek üzere bir ödülün tahsis edilmesidir!
Bu bir hizmet ödülü olmalı ve biri eğitim diğeri bilim üçüncüsü de girişimcilik olmak üzere üç alanda verilmeli ve verildiğine de değmelidir!
Kiminin ödülü maddi, kimininki de onore edici olabilir.
Ölüm yıldönümlerinde verilmesi de hayallerinin devamlılığını sağlayacaktır.
Özetin özeti: Marifet iltifata tabidir ve Arıkan bunu fazlasıyla hak etti...