Çocuk Bayramı gibi Eğitim Bayramı olan ve bunu coşkuyla kutlayan ender ülkelerden birisiyiz. Besni Eğitim Bayramı’nın bu yıl 25’incisi kutlanıyor. Biz de o çerçevede iki gündür Besni’deyiz ve “İyi ki buradayız” diyoruz.
En son 10 yıl kadar önce bu şölene katılmıştım, o günden bugüne çok yol alınmış. Keşke ülke genelinde kutlansa ve keşke dünya geneline yayılsa.
Eğitim, mademki yaşam hakkından sonra gelen en temel hakkımızsa, bu konuyu gündemde tutmak için bir bayramdan daha güzel etkinlik olamaz.
Cumhuriyetimizin 100. yılını kutladığımız şu günlerde, bu konuda yeterince etkinliğin olmamasının üzüntüsünü yaşarken, Besni Eğitimi Bayramı’nın bu yıl, bu konuya odaklanması takdire şayan…
Umarız diğer kentlerimize ve sivil toplum örgütlerimize de örnek olur...
Cumhuriyet ve demokrasi
Cumhuriyet temalı eğitim bayramının ilk günü farklı etkinliklerle kutlanırken, ikinci gününde Cumhuriyet, demokrasi, hukuk, eğitim gibi olmazsa olmaz olan konular ele alındı. Konu başlıklarından bazıları şöyleydi:
Türkiye Cumhuriyeti’nin Kuruluşu ve Gelişimi
Cumhuriyet, Demokrasi ve Hukuk
Cumhuriyet, Eğitim ve İkinci 100 yıl
Cumhuriyetimizde Düş Kurmak Ciddi Bir İştir
Ankara Üniversitesi İnkılap Tarihi Enstitüsü eski Müdürü Başkanı Temuçin Ertan, Cumhuriyet ve demokrasi kavramlarının birbirinin alternatifi değil, birbirinin tamamlayanı olduğunu, Prof. Dr. Ersan Şen asıl hedefin “Cumhuriyetimizi demokrasi ile taçlandırmak” olduğunu, Ayşe Şule Bilgiç de, her şeyin bir düşle başladığını kaydetti.
Hocaların maaşı
Eğitimi, bilimi, öğretmeni, öğretim elemanlarını baş tacı etmeyenimiz yok gibi. Ama nedense maaşlar, özlük hakları, yetiştirme ve atama süreçleri söz konusu olduğunda ara ki onları savunan birisini bulasınız!
Mülakat dayatmasında verilen sözlere rağmen kim onlardan yana tavır aldı, kim üç maymunu oynadı?
Öğretim elemanlarının ve diğer eğitim çalışanlarının maaşları, hem diğer meslek mensuplarının hem de dün aldıkları kendi maaşlarının çok gerisinde.
Aldıkları ücretlerin günün koşullarına göre düzenlenmesi en son on yıl kadar önce olmuştu. Eriye eriye kül oldu ama hâlâ gören, duyan, ciddiye alan yok!..
Ne olur artık birileri onları da görsün.
Vakıf üniversiteleri ve özel öğretim kurumlarında görevli öğretmen ve diğer eğitim emekçileri de sakın ola unutulmasın.
Öğretenleri sevindirin ki onların da, öğrencilerin de, velilerin de, ülkenin de yüzü gülsün…
Sadece maaş artışı yeter mi? Elbette yetmez.
İtibarları ve donanımları da bir o kadar önemli.
Acaba son yıllarda hangi üniversitelerden kaç genç akademisyen eğitim ve araştırma maksadıyla yurtdışına gönderildi?
Kaç öğretim elemanımız, kaç öğretmenimiz yurt içi, yurt dışı kongrelere katılabildi? Kendilerine harcırah veriliyor mu; otel ücretleri, kongre kayıt ücretleri üniversitelerce karşılanıyor mu? Yoksa masraflarını kendi ceplerinden karşılamak zorunda mı kalıyorlar? Eğer kendileri karşılamak zorundaysalar, öğretim üyelerimizden, öğretmenlerimizden kaçı kongrelere katılıp da alanlarındaki bilimsel gelişmeleri takip edebilirler?
Üniversitelerimizin dünyanın en iyi 100 üniversitesi arasında yer almaları için stratejiler geliştirirken, insani önceliklerle işe başlansa; önce üniversitelerin geleceği olan genç akademisyenlerin sorunların çözümlenmesine biraz olsun kafa yorulsa daha iyi olmaz mı?..
Özetin özeti: Ülkemizin en ücra köşelerinde olsa da güzel şeyler oluyor. Ne olur onlara sahip çıkalım...