Hemen her konuda birbirimize olan güvenimizi yitirdik.
Birimiz ak desek, diğerimiz kara diyor.
Ortak değerler konusunda bile ayrışmalar var.
Sağlıktan ve çocuklarımızdan daha değerli olan ne var ki denildiğinde bile değişen bir şey yok.
Pandemiyle mücadele ve eğitimde de durum farklı değil.
Aşı, maske, yüz yüze eğitim gibi çok önemli detaylarda bile ortak noktada buluşamayanlarımız var.
Peki, bu daha nereye kadar devam edecek?
Daha da önemlisi, birbirimize ve kurumlara olan güveni yeniden nasıl tazeleyebiliriz?..
Maskeli yaşama devam mı?
Pandemi dönemi henüz sona ermese de pek çoğumuz maskeyi çoktan attı! Peki, bu doğru mu?
Kesinlikle hayır.
Sağlık Bakanı Koca, bu gevşemenin vaka sayısını artırdığına dikkat çekiyor ama takan yok!
Hatta tam aksini savunanlar bile var.
Okullarda da durum farklı değil. Bölünmüşlük ve güven erozyonu orada da var.
Okulların açılmasıyla birlikte öğrenci düzeyindeki vaka oranı yüzde 11’den yüzde 25’e çıktı.
Peki, bu yükseliş alarm verici boyutlarda mı?
MEB, okula devam oranının en üst düzeyde olduğunu söylüyor.
Sağlık Bakanı Koca’ya göre ise korkulacak bir durum söz konusu değil ama çok daha dikkatli olmak gerektiğini söylüyor ve ekliyor:
“5-17 yaş arasında bulunan çocuklarımız aktif vakaların yaklaşık dörtte birini oluşturuyor. Bu grubun önemli ölçüde aşı programında olmadığını dikkate aldığımızda çocuklarımızda görülen vakaların beklenen bir durum olduğunu ifade etmek isterim. Buna karşın, bu yaş grubundaki çocuklarımızın hastaneye yatışında ya da yoğun bakıma girişinde belirgin bir artış olmamıştır. Mevcut tabloda okula giden çocuklarımız virüsle karşılaşsa da hastanede tedavi görmesi gereken bir durum ortaya çıkmamaktadır.”
Gevşeklik!
Kış aylarına girmeden vaka oranlarını minimuma indirmeliyiz ki kapalı ortamlar risk yaratmasın.
Tüm uyarılar bu yönde ama yine de kurallara uyan kadar uymayan da var.
Bakan Koca, bu konudaki rahatsızlığını da şu şekilde dile getiriyor:
“Son günlerde tedbirlerdeki gevşeklik vaka sayılarına doğrudan yansımaktadır. Bu gidiş aşıyla toplum bağışıklığı sağlama hedefimize ulaşmak için süreyi uzatmaktadır. Mevcut tedbirlerden ve maskeden en kısa sürede kurtulmanın yolu şimdi tedbirlere uymak ve maskesiz kalabalıklardan uzak durmaktır.”
Peki, bu maskeli yaşama ne zaman veda edebiliriz?
İşte cevabı:
“Sabreder ve vaka sayılarını hedeflenen şekilde düşürebilirsek maskesiz günlerimiz başlayacak. Eski günlerimize daha erken dönmek istiyorsak aşı ve tedbirlere daha sıkı uymalıyız.”
Gelin de çıkın işin içinden. Zor bir kış bizi bekliyor.
Veliler de bıktı
Son yıllarda peş peşe gelen felaketler hepimizi bıktırdı ama sanki en çok da velileri perişan etti.
Öğrenci olmak zordu. Pandemi döneminde çok daha zor hale geldi.
Peki ya veli olmak?
İşte o çok daha fazla mücadeleyi gerektiriyor.
Hele ki bir de çocuğunuzun ve ülkenin geleceğini ciddiye alıyorsanız.
Ankara, yaşananları görmezden gelmeye bakalım daha ne kadar devam edecek?
Eğitimde yaşananları dile getirdiğinizde, eğitimin uzağında olanlar “Abartmayın” diye söze başlarlar ama içinde olanlar için ne anlatırsanız anlatın, “Dahası var” diye anında kendi hikâyelerini de paylaşırlar.
İşte içimizden birinin, hiç abartmadan dile getirdiği, sıradan bir yeni öğretim yılına başlama hikâyesi:
“...Gelelim derslere, çoğu uzaktan eğitim. Sınıflar kalabalık diyorlar, bunun böyle olacağı belli değil miydi?
Başka şehirden gelen çocuklar için 1+0 evlere 1.500 ile 2.000 TL vererek evler tutuldu, masraf yapıldı ve sonuç kızımın haftada 5 saat yüz yüze dersi var, diğerleri uzaktan eğitim.
Ailelere bu masrafı yapmadan, çocuklar bu kalabalığa girmeden bu planlanamaz mıydı?
Ben emekliliğime yaklaştım, sonrasında tabii ki çalışmaya ve üretmeye devam edeceğim, çocuklarımın rızkını kazanacağım. Ama benim bile eğitim adına, gençler adına umudum tükenmek üzere.
Siz zaten durumu biliyorsunuzdur ama ben gene de halktan ve sıradan bir ailenin eğitimde yaşadığı sıkıntıyı bildirmek istedim.”
Eminim ki pek çoğunuz, “Daha fazlasını biz de yaşadık, yaşamaya devam ediyoruz” noktasındasınızdır.
Bakalım yeni öğretim yılında, pozitif yönde yeni gelişmeler olacak mı?
Özetin özeti: Daha fazla ayrışmaya değil, daha fazla kenetlenmeye ihtiyacımız var. Özellikle de şu günlerde.