Sanki hiçbirimiz o yaşlardan geçmemişiz gibi gençleri bir türlü anlamıyoruz, onlarla bir türlü anlaşamıyoruz.
Konu ne olursa olsun olaya hep yetişkin gibi bakıyor, o çerçevede değerlendiriyoruz.
Onların düşünceleri, beklentileri, hayalleri ve en önemlisi de moralleri hiç umurumuzda değil.
Oysa bizim yetiştiğimiz dünya ve koşullar ile bugünkü gidişat çok farklı. Görünen o ki yarın da bugünden çok farklı olacak. İşte bu yüzden şapkalarımızı önümüze koyup düşünmenin zaman geldi de geçiyor.
Kaç dakika konuşuyorsunuz?
Evde çocuklarınızla günde kaç dakika konuşuyorsunuz?
Evet, evet saat değil dakika?
Eminim ki yarım saati bulmuyordur.
Onun da ne kadarı bireysel konulara yönelik, o da ayrıca tartışılır.
Öğrenci ise dersler, ödevler, notlar sorulur.
Çalışıyorsa, işle ilgili soruların ötesine geçilmez.
Siyaset ve ülkenin geleceği konusuna ise hiç girilmez. Çünkü o noktada görüş birliğine varmaları, sinir katsayısı fazlasıyla yükseleceği için biraz zor olur.
Hayalleri?
Gençlerin büyük hayalleri var hem de çok büyük.
Çocukluk ve gençlik yıllarını yaşamadan gece gündüz demeden sınavların peşinde koşturmaları bu yüzden.
İstekleri bireysel mi?
Kesinlikle hayır.
Ülkeleri için, aileleri için, dünya için, insanlık için, başta doğa ve hayvanlar olmak üzere tüm canlılar için mücadele vermek istiyorlar.
Ömürle birlikte gençlik yelpazesi de bir hayli genişledi.
Ortalama yaşam süresi 80’e, gençlik yaşı da 30’lu yaşları da içine alacak şekilde uzadı.
Bu yüzden 30’lu yaşların başında doğru bir gelecek arayışı içinde olan gençleri çok fazla yadırgamamak ve “Biz senin yaşındayken…” diye başlayan nasihatlerde bulunurken çok dikkatli olmak gerekir.
Peki, nasıl bir gelecek, nasıl bir iş ve en önemlisi de nasıl bir moral ve motivasyon istiyorlar?
*Baskının her türlüsünden nefret ediyorlar. Bu yüzden daha çok inisiyatif istiyorlar.
*Daha esnek bir eğitim ve daha esnek bir çalışma hayatı peşindeler.
* Uçuk da olsa fikirlerine değer verilsin ve en azından dinlensin arzusundalar.
*Yönetilen değil, yöneten olmayı hedefliyorlar.
*Sıradanlığa razı değiller, yüksek bir yaşam standartları olsun iddiasındalar.
*Dünyanın her yerine gidebilir ve orada yaşam sürdürebilir donanıma sahip olmayı düşünüyorlar.
*Kendilerine, hobilerine zaman kalsın ama onları hayata geçirecek kadar da paraları olsun istiyorlar.
*Her şeyden önce de adam yerine konulmak istiyorlar.
Peki bu mümkün mü?
Gençlerin istedikleri aslında atla deve değil.
Önlerini açalım, her istediklerine hayır demeyelim, en önemlisi de yeterince dinleyelim, sonrası kendiliğinden gelecektir.
Aslında en büyük zenginliğimiz, kabına sığmayan dinamik gençliğimiz. Başka ülkeler gençleri bizimkiler gibi cevval olsun diye her türlü moral ve motivasyonu sağlıyor ama yine de istedikleri kıvama getiremiyorlar.
Bizimkiler ise çıtayı yükselttikçe yükseltiyor.
Bu durumu coşkuyla karşılayacağımıza, hayallerine destek olacağımıza, “Eski köye yeni âdet getirme” ya da “İcat çıkarma” veya “Boyundan büyük işlere karışma” diye her defasında ağızlarını açtıklarına pişman ediyoruz.
Onarın da kabahatleri yok mu? Adı üstünde genç onlar. Zamanla taşlar yerli yerine oturacaktır.
Özetin özeti: Gençler mutluysa, anne babalar, onlar da mutluysa ülke mutludur. Tersini düşünmek bile istemiyoruz.