Hepimiz yoğun bir mücadelenin içindeyiz.
Herkesin kendine göre hedefleri var.
Güç ve zenginlik bunların en başında geliyor.
İyi bir eğitim, iyi bir kariyer, hep bunun için!
Peki, en büyük zenginlik, güçlü ve varlıklı olmak mı?
Eğer öyleyse en güçlü ve en varlıklı insanlar, en mutlu olanlar mı?
Çevrenize baktığınızda bunun böyle olmadığını hemen görebiliyorsunuz!
O halde, güç ve maddiyat için verilen bu mücadele niye?
Kalıcı olan hangisi?
Dünyanın en büyük sermayedarlarına bakıldığında, üçüncü, dördüncü nesilde ayakta kalan yok gibi.
Yüzde 3-5 arası!
Türkiye’deki zengin ve güçlü profili de farklı değil.
Yani, varlık ve güce tapanlar şunu iyi bilsinler ki geriye hoş ya da boş bıraktıkları sedadan başka bir şey kalmıyor!
Peki o zaman, kişileri konuşulur, kurumları sürdürülebilir, ülkeleri de baki kılan ne?
Zengin olmakla, varlıklı olmak aynı şey mi?
Örneğin para biriktiren mi daha zengin yoksa insan biriktiren mi?
Milyar dolarları olan mı daha zengin yoksa candan dostları olan mı?
Atatürk’ü hâlâ parası çok olduğu için mi konuşuyor ve saygıyla anıyoruz yoksa entelektüel birikimi, kurduğu ülke ve yaptığı devrimler hâlâ geçerliliğini koruduğu için mi?
Ülkelere bakıldığında, zenginliklerin de gücün de göreceli olduğu kaçınılmaz.
Örneğin, Almanya ve Japonya, İkinci Dünya Savaşı’nda yerle bir olduğunda, onları yeniden ayağa kaldıran, kıyıda köşede sakladıkları altınlar mı oldu yoksa kültürel birikimleri mi?
Yani para ve güç mü daha büyük bir zenginlik yoksa bilgi, gelenek, görenek ve kazanılmış birikimler mi?..
Zenginlik kalıcı, varlık ise geçicidir.
Bunu anladığımızda, eminim ki dünyaya bakış açımız da değişecektir...
ODTÜ gecesi
Cuma akşamı Ankaralı ODTÜ’nün İstanbullu olma denemesi vardı!
Düzen ledikleri geceden kendileri memnun kaldı mı bilmiyorum ama tam bir fiyaskoydu!
İşte bu yüzden bu geceye bakıp, ODTÜ’yü değerlendirmek çok yanlış olur.
ODTÜ, bağışçılarını onurlandırmaya yönelik böyle bir geceyi niye Ankara’da değil de İstanbul’da yaptı?
Attıkları taş, ürküttükleri kurbağaya değdi mi?
Düne kadar yapılanların dışında, ne kadar bağış toplandı?
ODTÜ gecesinde konuşulanlar, hamaset, reklamlar, FB Başkanlığı için yapılan kulis ve gırgır şamata mı olmalıydı, yoksa geleceğe yönelik vizyon mu sergilemeliydi?
İki profesyonel sunucu, belli ki ne ODTÜ’yü tanıyordu ne de öğrenci ve mezunlarını!
Hiç susmadılar, oh be sohbet edecek bir an yakaladık derken bu kez Erol Evgin mikrofonu elinden hiç bırakmadı, aklına ne geliyorsa sıraladı, arada bir de şarkı söyledi.
Gecede ne İstanbul’u İstanbul yapanlardan bazıları dışında kimse vardı ne de öğrenciler.
Keşke her masaya bir iki öğrenci de davet edilseydi, eski-yeni mezunlar birbirleriyle tanışma fırsatı bulsa ve yaşanılan değişimi, hep birlikte görme olanağı yakalasaydık. En azından salon dolardı.
Benzeri gecelere yurt dışında da katıldım. ODTÜ çapında bir üniversitenin bağış gecesi kesinlikle böyle olmamalıydı...
Mezunlar Derneği, önceki rektörler, kurucular ve daha pek çok ayrıntı unutulmuştu.
Sanki herhangi bir holdingin bayi toplantısı gibiydi!..
Özetin özeti: ODTÜ sadece ülkemizin değil, hiç tartışmasız, dünyanın en iyi üniversitelerinden biri. Ama öyle zaafları var ki bundan hiç kurtulamıyorlar. Ankara’daki ODTÜ ile İstanbul gecelerindeki ODTÜ aynı ODTÜ değildi!..