Dünya bilimine en fazla katkıda bulunan ülkeler, dünyanın en müreffeh ülkeleri.
Eğitim olmadan bilim, bilim olmadan da kalkınma olmuyor.
Eğitime, bilime, üretime dayalı topyekûn kalkınma olmadan da kuvvetler ayrımı olmuyor yani tam demokrasi gerçekleşmiyor.
İşte bu yüzden, Cumhuriyet’in ilk yıllarında olduğu gibi eğitimi en kılcal damarlarımıza kadar yaymalıyız. Kapalı olan köy okullarını ve yenilerini mutlaka açmalıyız.
Sonra da “Ülkemin her yeri benim vatanım ve ben oraya koşa koşa giderim” diyen öğretmenler yetiştirmeliyiz. Ama her şeyden önce, dünkü yazımızda da dikkat çektiğimiz gibi amaç ve hedeflerimizi belirlemeliyiz!..
“Zaten var” diyenler mutlaka çıkacaktır, peki o zaman nerede ve niye uyulmuyor?..
Köy okulları?
Köy okullarının ülkemizin kalkınmasında önemi büyüktür. Cumhuriyet’in ilk yıllarında, şimdiki gibi kent ağırlıklı bir nüfus dağılımı yoktu. Çoğunluk köylerde yaşıyordu ve aydınlanma orada başladı. Yeni Türkiye’yi hemen her alanda onlar inşa etti.
28 Şubat sürecinde köy okullarının pek çoğu bir gecede kapatıldı. Sonrasında daha da azaldı.
Bu da köylerin boşalmasına neden oldu. Köyler boşalınca da tarım ve hayvancılık yok olma noktasına geldi. Köy okulları sayesinde okuyup zirveye tırmanan köy çocukları, aileleri kentlere göç edince arada kaybolup gittiler.
Öğretmenin ve eğitimin meşalesiyle aydınlanan köyler, onlar gidince üretimden düştü. Topraklar paylaşıldıkça küçüldü, masraflar arttı, emek yoğun tarımın yerine makine girince, işler kolaylaştı ama borçlar artıkça arttı.
Köylerimizi yeniden canlandırmalıyız!
Nasılına elbette bu işin uzmanları karar verecek ama o uzmanlar mutlaka köy kökenli olmalı, köyün ne olduğunu bilmeli ve ona göre kararlar almalı.
Eskiden 40 binden fazla köy vardı. Şimdi köy okulu sayısı 13 binmiş, pek çoğu da muhtemelen aynı çatı altındaki okullar ve gerçek rakam daha da az!..
Köy yapılanmamız çok dağınık, o yetmezmiş gibi bir de alıp onları kentlere bağlayıp mahalle adını verdik, hepten bitirdik.
Yeni bir düzenlemeye gidip bir kısmı birleştirilmeli ya da farklı yönetim biçimleri geliştirilmeli ve köylerimiz yeniden yaşanılır hale getirilmelidir!
Bu sadece yeniden kendi kendine yeten, kendini doyuran ülkeler arasına girmemize olanak sağlamayacak, istihdamdan, mutluluğun ve huzurun artmasına kadar birçok pozitif gelişmeyi de beraberinde getirecektir.
Köy okulları ve köylerin yeniden hayatın merkezi haline gelmesi, kentlere olan baskıyı da azaltacak ve sosyal refahı daha yukarılara çekecektir.
Eskiden üç kuruş maaşla geçinemeyen köy kökenli kentli nüfusa en büyük destek erzak yoluyla köylerden gelir ve öyle ayakta kalırlardı, şimdi o da yok olmak üzere ve riski çok büyük!..
Ne olur bu konuyu el birliğiyle bir kez daha düşünelim, karar verelim ve ivedilikle hayata geçirelim.
Köye dönüş
Korona belasıyla mücadele ederken daha büyük bir felaketin olamayacağını düşünüyoruz.
Oysa konunun uzmanları çok daha büyük felaketin kuraklık ve açlık olduğuna işaret ediyorlar.
Hem de yakın bir zamanda kapımızı çalabilirmiş. Dünya için asıl felaket o olurmuş!..
Şimdi bütün bunları konuşmanın sırası mı demek sorunları halının altına süpürmektir! Bu nedenle, suyun, köyün ve üretimin önemini ve bunu destekleyecek eğitim modellerini şimdi değil de ne zaman sorgulayacağız, ne zaman hayata geçireceğiz?..
Özetin özeti: Sınav odaklı eğitimi ülkemizin ve insanımızın refahı için şekillendirme zamanı hâlâ gelmedi mi?..