Turhan Tayan, eğitimde iz bırakan Milli Eğitim bakanlarımızdan biriydi. 8 yıllık kesintisiz eğitim onun döneminde Milli Eğitim Şûrası’nda kabul edildi...
Peki, geriye dönüp baktığında bu konuda bir pişmanlığı var mı?
Tam aksine, gurur duyuyor.
“Tevhid-i Tedrisat Kanunu’ndan sonra, eğitim adına gerçekleştirdiğimiz en büyük reformlardan biri” diyor.
“Neden? sorusunu beklemeden, gerekçelerini kendisi sıralıyor.
“Okullaşma oranı, eğitim süresi ve liseye giden kız öğrenci sayısı arttı. Eğitimini yarıda bırakanlar ve çocuk yaşta evlilikler azaldı. En önemlisi de zorunlu temel eğitim herkes için ulaşılabilir hale getirildi.”
Tayan, 8 yıllık kesintisiz eğitime öylesine inanıyordu ki partisi iktidardan düştüğünde, söz konusu yasaya, muhalefette olmasına rağmen evet oyu verdi. Hem de dönemin başbakanı, “İsterseniz, sizi bir yurt dışı göreve gönderelim” önerisi getirmesine rağmen.
4+4+4 şeklinde bölünmesine nasıl bakıyor?
“Doğru değil, yaptıkları hatayı eninde sonunda anlayacaklar” diyor!..
28 Şubat süreciyle ilgili bilgisine başvurulmuş. Hâkimlerin “İsterseniz cevaplamayabilirsiniz” dediği tüm soruları cevaplamış, hatta “Aklınıza sonradan gelenler olursa da mutlaka arayın” demiş...
Çekirdekten siyasetçi
Tayan Milli Eğitim Bakanlığı’nın yanı sıra Milli Savunma Bakanlığı da yaptı.
Ve sanki bu, Milli Eğitim’de bir gelenek halini aldı.
İsmet Yılmaz da önce Milli Savunma, şimdi de Milli Eğitim Bakanı!..
Tayan’ın sarı basın kartlı eski bir gazeteci olduğunu bilmiyordum.
Gazetecilik yaşamı, 19 yaşında hukuk öğrencisiyken Bursa’da yerel bir gazete çıkartarak başlamış ve çok uzun yıllar devam etmiş.
“Matbaamız vardı, ‘Neden olmasın ki?’ dedim, çok da hoşuma gitti karşılığını” verdi.
Ama görünen o ki aynı yıllarda, Adalet Partisi’nin (AP) gençlik kollarında başlayan siyasi serüveni, kendisine çok daha cazip gelmiş ki yoluna siyasetçi olarak devam etmiş!..
75’lik delikanlı
Tayan hâlâ 20’li yaşların heyecanı içerisinde.
Siyasete ara verse de siyaseti yakından izliyor.
Tam bir Demirel hayranı. En zor dönemlerinde hep yakınında olmuş. “Müthiş biriydi, hem siyasetçi hem de bir insan olarak ondan çok şey öğrendim” diyor ve peş peşe anekdotlar sıralıyor.
Tayan, “Siyasi hayatım boyunca hem kendim hem de çocuklarım akçeli işlerden hep uzak durduk” vurgusunu yaparken, kendisini örnek aldığını söyleyen hemşerisi bakanların, bunu pek de başaramadıklarına dikkat çekiyor...
Peki, geriye dönüp baktığında, en büyük pişmanlığı ya da eksikliği neydi?
Hiç beklemeden “İngilizce” cevabını veriyor.
“Yabancı dilim olsaydı, siyasette çok daha önemli yerlere gelebilirdim” diyor.
Milli Eğitim ve Milli Savunma bakanlıklarından daha önemli bir makam olsa olsa Başbakanlık ya da Cumhurbaşkanlığı olurdu ki bu konuda hiç yorum yapmadı. Sadece, laf arasında, DYP döneminde, bir ara isminin Başbakan olacaklar listesinde anıldığını söyledi...
Demirel-İnönü
Tayan ile çok uzun yıllar sonra, Ankara’da TED’in 90. kuruluş yıl dönümü töreninde karşılaşmış ve tekrar buluşmak için randevulaşmıştık. Yolumuz Bursa’ya düşünce de bu dileğimizi yerine getirdik...
Söz, eğitim ve siyaset ekseninde gitti geldi. Demirel’in 12 Eylül sonrası yaptığı bir tespit ise çok enteresandı:
İnönü ile ülke meselelerini oturup rahatlıkla konuşabiliyorduk ama Ecevit öyle değil!..
Özetin özeti: Eğitimde, siyasette, iş dünyasında, medyada, sanat ve spor dünyasında kimler gelmiş, kimler gitmiş. Geriye bakıp onları görünce, saygının yerini hiçbir şeyin doldurmadığını görüyorsunuz!..