Bir ülkeyi yönetenler için vatandaşlarının o ülkede yaşamktan gurur duymalarından daha güzel birşey olabilir mi?..
Eğer amaçları hizmetse, kesinlikle olmamalı. Ama koltuk hırsıysa, umurlarında bile olmazsa hiç şaşırmamak gerekir.
Eğitim sistemindeki yozlaşma, daha çoçuk yaşlarından itibaren vatandaşın devlete olan saygısını köreltiyor. İşin garibi de bunun dozunun giderek artmasına rağmen, devleti yönetenlerin bu konuda hiçbir önlem almadığı gibi, rahatsızlık da hissetmemesi.
Öyle bir nesil yetişiyor ki, hiçbir şeyi sevmiyor, hiçbir şeyden tatmin olmuyor. Gülmüyor üzülüyor. Çalışmıyor, daha fazlasını istiyor. Vasata razı oluyor, kaliteyi aramıyor.
Haksız da sayılmaz. Daha okula başladığı andan itibaren hasızlığın her türlüsüyle karşılaşıyor. Göz göre göre hakları gasbediliyor. Hakkını aradığında ise hep kaybeden kendisi oluyor.
Yapılan haksızlıklar, adaletsizlikler ise hukuk devletine olan güvenini daha da sarsıyor. Torpil, rüşvet, keyfi uygulama en çok karşılaştığı örnekler oluyor.
Anne babasına bakıyor mutsuz. Öğretmenine bakıyor çaresiz. Politikacılara bakıyor kavgacı...
Çocuk ve gençler için, örnek alabilecekleri birini bulmak gerçekten çok zor. Televizyonda izledikleri tipler ya da yakın çevresindeki örnekler, yaşamını daha da karartmaktan öte bir işe yaramıyor.
Onlardan hep daha iyi olmaları isteniyor. Ama iyi oldukça kaybeden hep kendileri oluyor. Kötü oluyorlar, bu kez kötü olmanın faturası sanki kabahatlisi kendileriymiş gibi yine onlara çıkıyor.
Hangi okula giderseniz gidin, yüzler gergin ve mutsuz. Adeta gülmeyi unutmuşlar. Herşeyi kendilerine çok görüyorlar...
Eğitim sistemini, aptalca bir sınav yarışına oturtup, her yıl milyolarca öğrenciye başarısız damgası vurursanız, olacağı buydu.
Devlet olarak eğitim sistemini yaz boz tahtasına çevirip kazanılmış hakları gasbederseniz, yasalara uymayan bir nesil yetişmesini de göze almanız gerekir. Son yıllarda bir yasa ya da yönetmelik çıktığında, ne öğretmen ne de öğrenci, onun kalıcı olacağına inanıyor. Bir süre sonra mutlaka değişecektir anlayışı hakim...
En doğru kararlar alındığında bile altında bir bit yeniğinin aranmasının nedeni de, alınan her kararda bir kesimin ya da birilerinin açıktan açığa korunması...
Özetin özeti: devletle vatandaş arasındaki bağlar çok ama çok zayıfladı. Bu kutsal bağın hiç zaman geçirilmeden güçlendirilmesi gerekir. Bu konuda en iyi "kuvetlendirici" eğitimdir. Okullardan başlayarak devlet / vatandaş arasındaki ilişkilerin düzeltilmesi konusunda devletin en tepesindekilere çok önemli görevler düşüyor. Vaatandaşı devletten soğutan pürüzleri yaratanları ve çözmeyenleri uyarmanın zamanı geldi de geçiyor...
Devlet, vatandaşına sahip çıkmama konusunda inat etse de, o herşeye rağmen pek çok ülke vatandaşı gibi ülkesiyle gurur duymak istiyor. Bunu da çok görmemek gerekir!
Yazara E-Posta: a.guclu@milliyet.com.tr