Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

       Dünyanın ve Türkiye'nin bilgisayar devleri bütün dikkatlerini eğitime yönelttiler. Karşılarında öylesine dev bir pazar duruyor ki, ağızlarının suyunun akması çok doğal.
Dünya Bankası'ndan sağlanan milyarlarca dolarlık teknolojik kredi bir yana, Milli Eğitim ve okulların kendi olanaklarıyla bilgisayar ve internet için ayırdıkları para da katrilyonları buluyor. Öğrencilerin bireysel alımlarını da bu hesabın içine kattığınızda piyassanın çapı devasa boyutlara ulaşıyor. Bu yüzden yakında büyük fırtınalar kopabilir.
Bilgisayar devleri için bugüne kadar Türkiye'deki en büyük pazar bankalardı. Teknolojiye en hızlı uyum sağlayan onlar oldu. Ardından bölük pörçük de olsa medya kuruluşları ve üniversiteler geldi. Ama hepsi doyuma ulaştı...
Yeni pazarlar açılmıyor değil. Ama hiçbiri eğitim sektörü kadar büyük değil. Bunu ilk keşfeden ve uluslararası şirketlerin ağzını sulandıran Özal oldu. Bir milyon bilgisayar kampanyası başlattı. Türkiye'nin böyle bir alt yapıya hazır olup olmadığını hiç ama hiç düşünmedi. Hesap adamıydı ama, hesap ettiği tek şey işin parasal yönüydü...
Sandı ki, Türk toplumu nasıl çok kanallı televizyonlara dört elle sarıldıysa, bilgisayara ve internete de öyle sarılacak. İşin garibi rahmetli gibi düşenenlerin sayısı giderek artıyor.
Çep telefonuyla çağı yakaladığızı sananlar, şimdi hiç sıkılmadan bilgisayarla oyun oynayıp, internetten porno film seyretmeyi bunun bir devamı gibi yutturmaya çalışıyorlar. Üzücü yanı, "Her okula ve eve bilgisayar girsin"derken, işin pedegoijik yönünü değil, hep ekonomik yönünü düşünüyorlar.
Eğitimi borsayla karıştırmamak gerekir. Orda heba olan para, eğitimde ise insandır. Borsayı suni olarak da olsa pompalayıp, kaybedilen paraları yeniden kazandırabilirsiniz ama, kaybedilen yılları ve insanları yeniden kazanmak o kadar kolay değil!..
Eğitimde yeni reformlar konusunda siyasilerimiz sabıkalı. Hiç alt yapı hazırlanmadan kredili sisteme geçildi. Basamaklı kur sistemi uygulandı. Üniversiteye giriş sistemi altüst edildi. Şimdi aynı durum teknolojik eğitim için sökonusu. Hiçbir alt yapı hazırlanmadan okulların hepsini bilgisayarla donatıp, internete bağlasanız ne olacak?..
Madalyonun bir yüzü bu. İkinci yüzünde ise Türkiye'nin özellikle eğitimde, teknolojik gelişime, hiç zaman geçirmeden ayak uydurma zorunluluğu var. Bunun ilk adımı da, teknolojik alt yapı ve öğretmen yetiştirilmesi...
Teknolojik alt yapı konusunda önemli gelişmeler var. Fiber optik kablolarla Türkiye'nin dört bir yanı bir ağ gibi örülüyor. TÜBİTAK'ın ULAKBİM projesiyle de üniversiteler birbirine bağlandı. TÜRKSAT uydularıyla dünyayı iyice küçültük. Ama maalesef, bilgiye ulaşmadaki tempomuz, televizyon ve çep telefonlarının yaygınlaşma sürecindeki hıza hiç yetişemedi.
Türkiye'nin sanayileşme tarihi çok yeni. Teknoloji kültürümüz de yeni yeni oluşuyor. Hazım süremiz ise çok kısa. Daha yeni bir teknolojiye alışmadan, bir başkası geliyor.
Televizon kanal sayısı arttı ama, kişi başına izlenme süresi giderek azalıyor. Aynı durumun teknolojinin eğitime uyarlanmasında da yaşanmaması için, özellikle öğretmen yetiştirilmesine çok önem vermek gerekiyor. Örneğin, bilgisayar firmaları bu konudaki samimiyetlerini, tüm eğitim fakültelerini ve öğretmen odalarını bilgisayarla donatıp ve onları yetiştirerek gösterebilirler...





Yazara E-Posta: a.guclu@milliyet.com.tr