Cevabı çok zor bir soru ve kişiden kişiye değişebilir.
Örneğin hasta olan biri için, hastalığından ve hastanelerin durumundan daha önemli bir şey yoktur.
Yıllardır atama bekleyen ya da iş arayan biri için ise en önemli sorun, kesinlikle işsizliktir.
Şehit ve gazi yakınları ile terörden ağzı yananlara bu soruyu sormak bile abestir.
Turizmciler için Rus ambargosu, Ortadoğu ile ticaret yapanlar için de komşudaki savaştan daha hayati ne olabilir ki!
TEOG, YGS, KPSS ve benzeri sınavlara hazırlanan adaylar ve aileler için diğer sorunların tümü önemli ama onlar için hayat memat meselesi olan, kesinlikle sınavlardır.
Akşam trafiğinde çılgına dönen sürücülere bu soruyu yönelttiğinizde alacağınız cevap kesinlikle trafik çilesi olacaktır.
Listeyi uzatmaya devam edersek, değil köşe, gazetenin tümü yetmez.
50 yıl önceki arabalar, telefonlar, kıyafetler ne kadar demode ise eğitim modeli de bir o kadar demode.
Son yüzyıldaki bilimsel ve teknolojik gelişmeler, tüm insanlık tarihindeki gelişmelerden çok daha fazla.
İnsanoğlu fiziki olarak belki fazla değişmedi ama yaşam ve düşünce tarzı dünle kıyaslanmayacak şekilde deforme oldu.
Eğitimin yarattığı boşluk, televizyon, internet ve sosyal medya üzerinden dolduruldu.
Sabah akşam dizi izleyen, elinden telefon düşmeyen, üretmekten çok tüketmeyi alışkanlık haline getiren kolaycı ve mutsuz nesiller yetişti!..
Bu durum bizde böyle de başka ülkelerde farklı mı?
Tehlikeyi görüp önlem alanlar dışında hemen her yerde aynı!
Teknoloji her şey deyip, sosyal bilimleri el birliğiyle yok ettik ve geldiğimiz nokta ortada!
Günü- müzde, en büyük zenginlik, eğitilmiş insan gücüdür.
Eğitimin hangi alanında ne kadar güçlü ve üretkenseniz, yarattığı katma değer de o kadar yüksektir.
ABD bilişim teknolojilerinde aldı başını gidiyor. En büyük kazanç kapısı da o.
Japonya, Çin, Güney Kore de bu yolda onun gerisinden geliyor.
Almanya otomobilde, Fransa havacılıkta öne çıkan ülkeler.
Daha pek çok konuda, farklı birikime sahip olan milletler var.
Başta Ar-Ge kuruluşları olmak üzere, üniversiteler, meslek yüksekokulları ve meslek liseleri de, sektörün lokomotifleri.
Cumhuriyet tarihinin en önemli öğretim kurumlarından biri olan klasik liseleri, bir gecede bitirdik. Tıpkı Köy Enstitüleri gibi.
MEB’in üzerinde fazlaca düşünmeden attığı adımlardan biri olarak tarihe geçen, klasiklerin yok edilişi ve yarattığı sancılar konusunda, işte gelinen son nokta:
Okulumu istiyorum
“Ben ortaokul 3. sınıf çocuğu olan bir veliyim. 14 yaşındaki çocuk fen lisesini kazanamadı diye bu çocuktan vaz mı geçelim?
Üniversiteye gitmesin mi? Ben de kazanamadım. Ama düz liseye gittim üniversiteyi bitirdim şimdi bir kariyerim var.
Ben bu devirde ortaokul öğrencisi olsaydım. Muhtemelen annem beni özel liseye gönderemeyeceği için ya meslek lisesine gidip asgari ücretle bir yerlerde çalışacaktım ya da annem kızım açıktan oku, konfeksiyonda çalış diyecekti.
Meslek liseleri de çeşit çeşit ve her yerde yok. Her yerde bir tek imam hatip lisesi var. Bir de özel olan temel liseler.
Twitter’da Atatürk olmasaydı, ne olurdu, hiç düşündünüz mü diye bir soru sordum.
Çok farklı yanıtlar geldi.
En çarpıcı olan:
“O olmasaydı, başkası olurdu”.
Benzeri cevapların sayısı hiç de az değildi.
Onlara göre, her boşluk doldurulur, o olmazsa, başkası olurdu.
Kim olduğu hiç önemli değil! Yaptıkları, yapacakları da...
Dershanelerin eğitimi sabote ettiğini çok uzun yıllardır yazıyoruz.
Cumhur- başkanı Erdoğan’ın da eğitimde gerçekleştirmek istediği en önemli hedeflerden biri buydu.
Gelen her Milli Eğitim Bakanı’na “Dershaneleri kaldırın” talimatı verdi.
Sonunda Nabi Bey, aklınca bu sorunu çözdü!
Nasıl mı?
Faiz yok, kâr payı var modeliyle.
Yani ismini değiştirdi.
Dershane gitti, Temel Lise, Etüt Merkezi ve Kurslar geldi.
Gerçeğin çok ötesinde şehir efsaneleri vardır.
Ne kadar öyle olmadığına inansanız da bir süre sonra siz de öyle düşünmeye başlarsınız.
Torpil de onlardan biri.
Muhtemeldir ki, az ya da çok, insanoğlu var olduğu sürece, torpil de vardı.
www.edutr.com’da yapılan ankete göre, torpil olduğuna inanların sayısı yüzde 90!
Sizi bilmem ama bana çok abartılı geldi.
Peki, böyle bir algının oluşmasına neden olan ne?
Ehliyet, liyakat ve sadakat gibi özelliklere değil de neden torpilin olduğuna inanılıyor?
Kiminle konuşsanız, sanki Karadeniz’de gemileri batmış gibi, tatsız, tuzsuz.
Yüzünden düşen bin parça.
Ağzını bir açsa, dur durak bilmiyor.
Bu yüzden de hiç konuşmamayı tercih ediyor.
Ülke olarak keyfimiz kaçık.
Moralimiz bozuk.
Gazeteleri okuyup, haberleri dinledikçe, içimiz kararıyor.