2023 eğitim bütçesine yönelik rakamlar çok çarpıcı.
Her ne kadar genel bütçeden en büyük pay eğitime ayrılsa da yine yetmiyor, yetmiyor, yetmiyor…
20 milyonu aşkın öğrencimiz var.
Bizimle eşdeğer nüfusa sahip en gelişmiş ülkelerin bile böyle ağır bir yükün altından kalkması hiç de kolay değil.
Cumhuriyet tarihi boyunca gelen her iktidar eğitime hep en büyük bütçeleri ayırdı ve büyük yol kat edildi.
Eğitimde erişilebilirlik sorunu ortadan kalktı. Okul öncesinden üniversiteye okullaşma oranlarımız 100 yıl öncesine göre neredeyse 100’e katlandı.
100 yıl önce diplomalı birini bulmak mümkün değilken, şimdi diplomasız olan yok gibi!..
Sorunlar yok mu, elbette var.
Nerede ve hangi sektörde yok ki?
Başta kalite olmak üzere pek çok konuda daha iyi olabilirdik ama elbette onlara da sıra gelecek.
Gelmeli de…
Sosyal statüsü, siyasi görüşü, yaşadığı kent neresi olursa olsun, çocuklarımız ve onların geleceği, hepimizin ortak paydası.
Eğitimleri ne kadar iyi olursa, onların ve ülkemizin geleceği de o denli güçlü olur.
Ekonomik krizin bütün dünyayı salladığı bir dönemden geçiyoruz. İşte bu nedenle eğitim için ayrılan her kuruşun en iyi şekilde değerlendirilmesi gerekiyor. 2023 bütçesine de bu çerçevede bakmakta yarar var.
Eğitim-Sen’in 2023 bütçesine yönelik analizleri ve önerileri, beğenelim beğenmeyelim çarpıcı ve dikkate almakta yarar var.
İşte bazı satır başları:
Para artıyor ama…
*2022 yılı için ek bütçe dâhil 211 milyar 200 milyon lira olarak belirlenen MEB bütçesi, ülke ekonomisinde yaşanan ağır ekonomik kriz koşulları ve Türk lirasında yaşanan değer kaybının da etkisiyle 2023 yılı için 435 milyar 351 milyon liraya yükselmiştir. MEB bütçesi her yıl olduğu gibi rakamsal olarak artmış ancak genel bütçe içindeki oranı azalmıştır. 2022’de MEB bütçesinin Merkezi Yönetim Bütçesi’ne oranı yüzde 10.79 iken, 2023 bütçesinde yüzde 9.64’e gerilemiştir.
*MEB bütçesi, büyük ölçüde personele yapılan zorunlu harcamalardan kaynaklanmaktadır.
*Bütçenin büyük bir bölümü personel giderleri (yüzde 68.32) ve sosyal güvenlik devlet primi giderlerine (yüzde 10.38) gitmektedir. Yani 78.70’i zorunlu olarak personel harcamalarına ayrılıyor.
*2023 MEB bütçesi içinde mal ve hizmet alım giderlerinin payı yüzde 8.95; sermaye giderleri yüzde 9.18; cari transferler (aralarında dini vakıf ve derneklerin de olduğu kâr amacı gütmeyen kuruluşlara yapılan transferler, hane halkına yapılan transferler) yüzde 3.09’dur.
*Bütçeden eğitim yatırımlarına ayrılan pay 2002 yılında yüzde 17.18 iken, eğitim hizmetlerinin sunumu açısından çok önemli olan bu rakam 2009’da yüzde 4.57’ye kadar gerilemiştir. 4+4+4 sonrasında zorunlu olarak kısmen de olsa artışa geçen eğitim yatırımlarına ayrılan bütçe oranı, 2014 sonrasında yeniden azalmaya başlamıştır.
*Türkiye ile diğer OECD ülkeleri arasında kademeler düzeyinde yapılan eğitim harcamaları arasındaki farklılıklar her geçen yıl artmaktadır.
*Son 20 yıl içinde devlet üniversitesi sayısı 53’ten 129’a, toplam üniversite sayısı ise 76’dan 204’e çıkmıştır. Aynı dönemde öğrenci sayısı 1.9 milyondan 8 milyona ulaştı.
*2022 yılında 57 milyar 740 milyon lira olarak belirlenen yükseköğretim bütçesi 2023’te 134 milyar 693 milyon liraya çıkarılmıştır. Ancak tıpkı MEB bütçesinde olduğu gibi, bütçenin önemli bir bölümünü personele yapılan harcamalar oluşturmaktadır. Yükseköğretim kurumları bütçesinin yüzde 74’ü zorunlu giderler arasında yer alan zorunlu personel harcamalarına (personel giderleri (yüzde 64) artı sosyal güvenlik kurumu devlet primi giderleri (yüzde 10)) ayrılmıştır.
Yeni kaynaklar şart
Eğitim sorunlarımızı çözmeden, bilim toplumu olmadan geleceğe damga vurmak mümkün değil.
Bu nedenle, eğitime yeni kaynaklar bulmalıyız.
Anne, babalar da tıpkı devlet gibi gelirinin en büyük bölümünü çocuklarına ayırıyor ama yetmiyor.
İşte bu yüzden eğitime yeni kaynaklar bulmalıyız. Hem de acilen.
Cumhuriyet demek başta eğitim olmak üzere bizi biz yapan değerler demekse, 100. yılda taşın altına hep birlikte el koymalı ve geleceğe hep birlikte yürümeliyiz.
Özetin özeti: 10. yıl ruhunu, 100. yılda da yakalarsak, yarın bugünden çok farklı olacaktır.