VitrinTürkiye, uluslararası liderlik gösteriyor

Türkiye, uluslararası liderlik gösteriyor

31.05.2022 - 10:15 | Son Güncellenme:

Küresel enerji arz sıkıntısı devam ederken, nükleer enerji de tekrar bir kaynak seçenği olarak tartışılmaya başlandı. Dünya Nükleer Birliği (WNA) Genel Direktörü Dr. Sama Bilbao y Leon, küresel enerji güvenliğinde nükleer enerjinin hayati önemine dikkat çekerken, AB enerji politika araçlarının başarısızlıklarından bahsetti, ancak nükleerin AB taksonomisine dahil edileceğinin ilk sinyallerinin alındığını da aktardı. Dr. Bilbao y Leon, Türkiye’nin nükleer taahhüdünün, enerji arzını karbonsuzlaştırma konusundaki uluslararası liderliğini gösterdiğini de söyledi.

Türkiye, uluslararası liderlik gösteriyor

Ukrayna savaşından önce ve sonrasında nükleer enerjideki ivme nasıl bir değişime uğradı?

Haberin Devamı

Ukrayna’daki savaşın başlamasından önce, nükleer enerji için ivme zaten artıyordu. Son on yılda dünya çapında nükleer üretimde sürekli bir artış ve yeni yapılan nükleerde yüksek seviyeler söz konusuydu. Ayrıca Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Bangladeş ve elbette Türkiye gibi ilk nükleer üretim projelerine başlayan yeni ülkelerin eklendiğini de gördük. Daha yakın zamanlarda ise, İngiltere, Fransa ve Hollanda gibi ülkelerde nükleer enerji programlarının yeniden canlandığını, Kanada ve ABD’de de küçük modüler reaktör programları dahil yeni nesil nükleer reaktörlerin geliştirilmesine yönelik hareketler gördük. Nükleer enerji için bu yenilenen ivme dünya çapında karşı karşıya kalınan iki zorluk nedeniyle ortaya çıktı. Birincisi, bol ve uygun fiyatlı enerjinin nasıl sağlanacağı, ikincisi de aynı zamanda bu yüzyılın ortalarında net sıfır karbondioksit emisyonu konusunda küresel hedefine nasıl ulaşılacağı.

Haberin Devamı

Bağımlılık, büyük bir güvenlik riski

Ukrayna’daki çatışma, aynı zamanda hükümetlerin ilgisini enerji güvenliği ve enerji bağımsızlığına odaklamasına neden oldu. Bir ülkenin enerji ihtiyacının büyük bir kısmı için ithal enerji kaynaklarına bağımlı olmanın çok büyük bir güvenlik riski oluşturduğu çok açık hale geldi. Nükleer enerji, uranyumun bol ve dünyada farklı yerlerde çokça bulunması ve endüstrinin başlangıcından itibaren küresel olarak çeşitlendirilmiş bir tedarik zincirine sahip olması nedeniyle enerji güvenliğini artırabiliyor. Enerji arzındaki mevcut kesinti ve haneler ve endüstri için fiyatlardaki keskin artış, genellikle az sayıdaki ülkelerden ithal edilen fosil yakıtlara yüksek bağımlılığımız nedeniyle meydana geldi. Bu bağımlılığı azaltmak, küresel sera gazı emisyonlarını azaltma hedeflerine daha hızlı ulaşmamızı da sağlayacaktır.

Siyaset ve dogmatizm engelledi

AB henüz güçlü bir şekilde nükleer enerjiyi “temiz enerji” olarak saymaya ya da tam anlamıyla AB taksonomisine dahil etmeye karar vermemiş görünüyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Nükleerin, dünya çapında kurulmakta olan tüm farklı taksonomilerde (sınıflandırmalarda) ve yeşil fonlarda, diğer temiz enerji seçeneklerinin yanında yer alması çok önemli. Bu taksonomiler, teknolojiden bağımsız olmalı ve tüm enerji seçenekleri aynı kriterlere göre değerlendirilmeli. Bu açıdan, nükleer enerjinin Avrupa taksonomisine dahil edilmesi önerisinin böylesi çetrefilli bir yolla sağlanması, siyaset ve dogmatizm ile engellenmesi son derece korkutucu oldu.

Haberin Devamı

Aynı düzeyde çevreci

AB nükleer enerjiyi ayrı bir şekilde ele aldı ve çevresel özellikleri açısından diğer düşük karbonlu enerji kaynaklarından daha derin bir şekilde inceledi. Oysa Avrupa Komisyonu’nun Ortak Araştırma Konseyi, nükleer enerjinin diğer düşük karbonlu enerji kaynaklarıyla eşit düzeyde çevreci olduğu sonucuna net bir şekilde varmıştır. BM Avrupa Ekonomik Komisyonu, tüm enerji kaynaklarının yaşam döngüsüne dair son değerlendirmesinde de aynı sonuca ulaştı. Nükleer enerjinin değeri ve AB taksonomisindeki meşruiyeti konusunda hiçbir şüphe olmamalı.

Haberin Devamı

Dayatma politikaları yanlış

AB taksonomisinde nükleer enerjinin diğer düşük karbonlu enerji kaynaklarından ayrı bir şekilde ele alınması bile başlı başına AB enerji politika araçlarının başarısızlığının bir göstergesidir. Bu durum da AB’deki az sayıdaki ülkenin kendi enerji tercihlerini, bir bütün olarak AB’ye empoze etmeye çalıştığı için meydana geldi. Elbette, her ülke kendi enerji politikasına karar verme hakkına sahiptir. Fakat, Almanya için örneğin, nükleer enerjinin reddedilmesi, yenilenebilir enerjiye büyük yatırımlara rağmen, daha yüksek fiyatlara, enerji güvenliğinde sorunlara, jeopolitiğe bağımlı olmaya, yüksek emisyonlara ve daha yavaş fosil yakınların daha yavaş bir şekilde kullanımdan kaldırılmasına neden oldu. Bu başarısız politikaları diğer ülkelere dayatmaya yönelik herhangi bir girişim kesinlikle yanlış.

İlk işaretlerini görüyoruz

AB taksonomi tartışmasından çıkan tek olumlu sonuç ise, nükleer enerjinin kullanımını destekleyen ve bundan faydalanan ülkelerin pozisyonunu harekete geçirmiş olması. Bu yüzden de nükleer enerjinin taksonomiye dahil edilmesinin ilk işaretlerini görüyoruz. Öte yandan, bununla ilgili hala bir soru işaretinin olması ve nükleer enerjiye ilişkin gerekliliklerin, diğer düşük karbonlu enerji opsiyonlarından daha meşakkatli olması gerçeği, AB’nin enerji ve çevre politikasına yönelik tutumunda hala iyileştirilecek çok şey olduğunu gösteriyor.

Haberin Devamı

Türkiye, uluslararası liderlik gösteriyor

Mevcut reaktörlerden maksimum fayda sağlanmalı

Sizce nükleer enerji AB’nin Rus gazına bağımlılığına çözüm olur mu?

Nükleerden üretim şu anda AB elektriğinin yüzde 25’ini karşılıyor, Avrupa’daki en büyük tek düşük karbonlu kaynak. AB’nin ithal gaza bağımlılığını azaltmak için zaten on yıllardır şimdiden büyük bir katkı sağlıyor. Bu bağımlılığı daha da düşürmek için Avrupa’da alınması gereken iki önemli eylem planı var. Birincisi, AB mevcut nükleer reaktörlerden maksimum fayda sağlamaya çalışmalı. Dünya çapında pek çok nükleer operatör reaktörlerinin faaliyet süresini 60 yıl, 80 yıla hatta daha da fazla uzatmayı planlıyor. Uluslararası Enerji Ajansı (UEA) mevcut nükleer elektrik santrallerinin işletim sürelerini uzatmanın düşük karbonlu üretimi sağlamanın en uygun maliyetli yolu olduğu sonucuna vardı. Elbette bu aynı zamanda ek “her zaman açık” üretim de sağlıyor, ki aksi taktirde bu fosil yakıtla çalışan elektrik santrallerinden karşılanacak. Nispeten düşük yatırımla, bugün AB’de faaliyette olan pek çok reaktör, Birliğin 2050 net sıfır hedefine ulaşmasına katkı sağlayacaktır.

Yeni nükleer kapasite hızlandırılmalı

İkincisi, AB’deki ülkeler yeni nükleer kapasitenin devreye alınması için planlarını hızlandırması gerekiyor. Fransa ve İngiltere, bu yönde kararlarını duyurdu, Hollanda da bu yönde planlarını açıkladı. Polonya gibi yeni bazı ülkelerden bu yönde taahhütler verdiğini gördük, aynı zamanda Orta ve Doğu Avrupa’da devam eden nükleer üretimin devam eden gelişimi var. Bu hükümetler, endüstri ve paydaşların bu gelişmeleri daha ileriye götürmek için birlikte çalışmaları gerekiyor, ki böylece Avrupa kullanım zamanı geldiğinde mevcut büyük nükleer reaktör filosunu değiştirebilir ve enerji güvenliği ve çevresel hedeflerinin bir parçası olarak nükleer üretimin rolünü daha da genişletebilir.

İnşası uzun zaman almıyor

Nükleer elektrik santrallerinin inşa edilmesinin çok zaman aldığı fikrini de ortadan kaldırmak istiyorum. Küresel düzeyde yeni nükleer santral yapımı ortalama 7 yıl sürer. Bugüne kadar en hızlı yapılmış büyük nükleer reaktör Japonya’daki KashiwazakiKariwa reaktörüydü ve 6 üniteli, 1315 MW’lık ileri kaynar su reaktörüydü. Bu reaktörün inşası ilk beton dökümünden üretime kadar üç yıldan biraz fazla sürdü. Fakat başarısız nükleer projeler bile özellikle yavaş değil. Olkiluoyu 3 projesini yapmak örneğin, başından sonuna 16 yıl sürdü, ki bu bile benzer bir zamanda herhangi bir ülkede rüzgar ve güneş enerjisi birlikte değerlendirildiğinde, kişi başına hesaplandığında daha hızlı olmuştur. Dolayısıyla başından sonuna bir nükleer reaktörün inşası birkaç yıl alsa da, getirisi muazzam ve beklemeye değer.

21. yüzyıla uygun bir üretim karması

Rusya dünyadaki reaktörler için gerekli zenginleştirilmiş uranyumun yüzde 35’ini sağlıyor ve nükleer teknolojide de önemli bir aktör. Bu durum, nükleer enerjideki bu yeni ivmeyi nasıl etkiler?

Rusya-Ukrayna çatışmasının Rus nükleer endüstrisinin rolünü küresel düzeyde nasıl etkileyeceğini görmek için henüz çok erken. Rus nükleer endüstrisi, zenginleştirme ve dönüştürme gibi başlangıç aşaması yakıt hizmetlerinde ve ayrıca denizaşırı yeni reaktörlerin inşasında önemli bir rol oynuyor. Ancak bu, bazı ülkelerin fosil yakıt ithalatına bağımlı olmasından çok daha farklı. Genel olarak, Ukrayna-Rusya çatışmasına karşılık olarak son birkaç aydır gördüğümüz şey, ülkelerin kendi kendine yeterli olmaları için nükleer enerji kurmaları yönünde bir ivme artışı ile birlikte, uygun maliyetli ve güvenilir, temiz elektrik sağlayabilecek, 21. yüzyıla uygun bir üretim karmasına yönelik ilerleme kaydetmek oldu.

Ukrayna’daki santraller sağlam

Ukrayna savaşı devam ederken, bazı Doğu Avrupa ülkeleri de savaşın kendi topraklarına sıçrayacağından endişe ediyorlar. Böyle bir durumda nükleer santraller hala güvenli kabul edilebilir mi?

Genel çatışma bağlamında, Ukrayna’daki nükleer elektrik santralleri sağlam ve dayanıklı olduklarını gösterdiler. Mümkün olan yerde elektrik tedariki sağlamaya dair hayati görevlerini yerine getirmeye devam ettiler, en azından birçoğu çok zor şartlarda görevlerini sürdürmeye devam eden iş gücünün özverisi sayesinde bunu yaptılar. Yine de Uluslararası Atom Enerjisi kurumunun çalışmalarını tamamıyla destekliyoruz ve Genel Direktör Rafael Mariano Grossi’nin nükleer güvenliğin yedi ayağını sağlamak için ve Ukrayna’da emniyetin sürdürülmesi için yaptığı önerileri destekliyoruz. Bunlar içinde reaktörleri işleten personelin emniyet ve güvenlik görevlerini yerine getirebilmesi ve baskı altında olmadan karar verme kapasitesine sahip olması dahil.

Türkiye, uluslararası liderlik gösterdi

Türkiye gibi nükleer enerjiye yeni geçecek ülkelerle ilgili ne düşünüyorsunuz? Örneğin farklı ülkelerden farklı nükleer teknolojiler kullanması fizıbıl mıdır?

Türkiye’nin nükleer üretimi geliştirme taahhüdü, küresel fayda sağlayan ulusal bir eylem olarak enerji arzını karbonsuzlaştırma konusundaki uluslararası liderliğini gösteriyor. Türkiye bir süredir, farklı ülkelerle ortaklık kurarak, farklı yerlerde yeni nükleer santraller geliştirme seçeneğini araştırıyordu. Bir dizi benzer reaktörlerin kurulmasından elde edilecek faydalar var, bu sayede ilk santrallerin inşasından öğrenilenler sonraki santrallerin inşasındaki verimliliği artırmaya yardımcı olabilir. Bu öğrenilenlerin çoğu farklı tasarımdaki sonraki santrallerin geliştirilmesinde avantaj sağlayacaktır. Yeni nükleer inşası için gereken bir tedarik zinciri geliştirme ve yüksek standartlarda çalışma becerisine sahip bir işgücü geliştirmek, belirli bir reaktör modeliyle sınırlı olmayan bir kapasite geliştirme biçimidir. Benzer şekilde, nükleer mühendislikte eğitimler kurmak ya da ulusal düzenleyici kuruluşun kabiliyetlerini ilerletmek gibi ulusal yetenekler geliştirmek, hangi model reaktör kurulursa kurulsun bir ülkenin nükleer endüstrisinin büyümesine destek verecektir.