26.04.2022 - 09:34 | Son Güncellenme:
Cyril Widdershoven,
Enerji Risk Danışmanlık Firması VEROCY kurucusu, Jeopolitik ve Ülke Riski Danışmanı
-Rusya’nın Avrupa’ya gazı kesmesi ya da Avrupa’nın Rus petrol ve gazına yaptırım uygulaması olasılığını nasıl görüyorsunuz?
+Bence oldukça olası. Ancak bunda Rusya’nın Donbas, Mariupol, hatta Odessa’da ne yapacağı çok etkili olacak. Hem halk hem de bazı politikacılar Avrupa Birliği (AB) ve ABD’ye Rusya’ya yaptırımları artırması için baskı yapacak, ki şu an konuşulan konulardan biri de enerji yaptırımları. Rusya, Suriye’deki bombalamalar gibi aynı yaklaşımı gösterirse, ya biz enerji yaptırımları koyacağız ya da Rusya, Ukrayna’ya silah gönderdiğimiz için erken davranıp gazı kesecek.
-Hangisi daha önce olur sizce?
+Şu an devam eden olaylara baktığımızda, Rusya kimyasal silah kullanırsa ve bunu ispat edebilirsek, AB’nin enerji yaptırımı kararı almasından başka seçeneği olmayacağını düşünüyorum. Bazıları, Macaristan ve belki Almanya’nın enerji yaptırımına katılmayacağı söylenecektir, böyle bir durumda da AB’nin diğer üyeleri tek taraflı olarak enerji yaptırım kararı alabilir.
Kimyasal, nükleer silahlar kullanılırsa enerji yaptırımları uygulanır
Ancak böyle bir karar için kimyasal ya da biyolojik silahların kullanıldığı yeni bir saldırı düzeyi olması gerektiğini mi söylüyorsunuz?
Kimyasal ya da nükleer silahlar kullanılırsa, ki umarım böyle bir şey olmaz, aynı zamanda Buça’da gördüğümüz vahşeti örneğin Mariupol’de de görürsek, Avrupalı ülkelerin başka bir şey yapamaz bence. Bu durumda iki seçenek var. Ya doğrudan savaşın bir parçası oluruz ya da elimizdeki en ağır yaptırımları uygulamaya koyarız. Bu da enerji. Rusya’nın şu an tek gerçek geliri, bugün Rusya’dan gaz ve petrol almak için her gün ödediğimiz yaklaşık 1 milyar Euro. Ben dahil Avrupa’daki insanları gittikçe daha fazla bu durum rahatsız ediyor. Peki ya Mariupol’de 35 bin kişi katledilirse ve Avrupa’da bu fotoğrafları görürse. Evet, Arap dünyasından bazı kişiler Homs ya da Hama’da sessiz kaldığımızı söyleyecek bu durumda. Haklılar da biz o zaman harekete geçseydik, olmazdı. Bazı askeri stratejistler Putin’in savaşı 9 Mayıs öncesinde bitirmek istediklerini söylüyor, ki ben de bu fikre katılıyorum, Putin bunun için de her şeyi yapacaktır. Umuyorum Türkiye hala dronelarını göndermeye devam eder çünkü çok iyi çalışıyorlar. Bununla birlikte, NATO ülkelerinin çoğunun medyada görünenden daha çok şey yaptığını biliyorum. Çoğunluğumuz Putin’in kazanmasını istemiyor, bu da her şeyi değiştiriyor. Avrupa ve Türkiye açısından olumlu anlamda değişikliklere sebep olabilir elbette, çünkü baskı altında her şey değişken olur.
Enerji krizinin en büyüğü olabilir
Böyle bir durumda AB enerji ihtiyacını nereden karşılayacak? Bir enerji krizi ile mi karşılaşırız ya da siz nasıl tarif edersiniz?
Bazı uluslararası liderler Ukrayna’daki savaşı “tüm savaşların en büyüğü” olarak niteliyor, enerji için de bu durum “Avrupa için enerji krizinin en büyüğü” olabilir. Bununla birlikte, kış mevsimini geride bıraktığımızı da hatırlatmak isterim. Önümüzdeki birkaç ay boyunca, doğalgaz talebi en düşük seviyelerde seyredecek. Bu bizim için bir avantaj. Bu yüzden önümüzdeki haftalarda bir enerji krizini hissetmeyiz. Evet, Rus petrol ve gazından oluruz, fakat aynı zamanda Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) koordinasyonu altındaki stratejik petrol rezervlerimiz de var, bu rezerv böylesi krizler için, bu da toplam tüketimin 3-4 ay miktarı kadar. Bununla birlikte, enerji piyasaları küresel, dolayısıyla Avrupa bir enerji krizi yaşarsa, ekstra petrol ve LNG almak için ne kadar gerekirse o kadar ödemeye gönüllü oluruz bence. Böyle bir kriz elbette Avrupa’ya zarar verir, GSYH’mız düşer, ekonomik krize gireriz.
Avrupa 30 yıldır konuşuyor
Avrupa son 30 yıldır enerji konusunda diğer seçeneklere hakkında konuşuyor, enerji arz güvenliği, enerji arzını çeşitlendirmek, bir strateji üstüne başka stratejiler koydu. Gerçekte ise, rüzgar ve güneş enerjisine para yatırmaktan başka hiçbir şeyi çeşitlendirmedi. Küresel ekonomiye baktığımızda, neredeyse dünyadaki her ülkenin ekonomisi petrol ve gaz temelli. Sadece elektrik ve ısınma için değil, ürünler anlamında da. Bu yüzden başka seçenekler bulmalıyız.
ABD yeterli değil
Avrupa doğalgaz ihtiyacını nereden karşılayabilir peki?
Doğalgaz içinse durum kolay değil. Cezayir bir seçenek ama kendi krizleri var. Mısır ve Doğu Akdeniz boru hattı (EastMed), ki Türkiyesiz olmaz, Orta Asya bir seçenek. Ama aynı zamanda buradaki gazın çoğu boru hattıyla gönderilmek zorunda ve 2022 için boru hatları kapasitesi yok. LNG bir diğer seçenek. LNG konusunda da üst üste raporlar görüyorum, ki çoğunluğu siyasi motivasyonlu analizler, her şey diledikleri gibi giderse yapılabileceklerden bahsediyorlar, ama öyle olmayacak. Doğalgaz ithalat sorunumuz var çünkü ABD Rusya’dan kaybedebileceğimiz miktarda ihraç edemeyecek. Kimse bundan bahsetmek istemiyor tabi ama birkaç ay içinde ABD’de senato ve kongre seçimleri yapılacak. Benzin ve ısınma fiyatları çok yüksek olduğunda, ülkeyi yöneten kişi suçlanır ve oylar diğer partiye geçer. Bu açıdan ABD’nin Avrupa’ya petrol ve gaz ihracatı ABD’deki benzin ve gaz fiyatlarını artıracak ki, Biden bunu göze alamaz. Katar ise üretebildiğinin maksimumunu zaten üretiyor ve 2024-2026’ya kadar daha fazla üretemez, ayrıca gazın çoğunluğu Asya’ya gitmek üzere kontrat altında. Olası bir enerji krizinden bahsediyorsak, işte bu, büyük olanı. Teoride bu bizi vuracak bir tsunami ve kriz. Gerçekte ise Rus petrol ve gazına yaptırım koyarsak, kaybedeceğimiz petrol ve gazın yerini dolduramayacağız. Özellikle de normalde yaz mevsiminde stokları Rus gazıyla doldururduk, fakat sonbahar ve kışın gaz olmazsa, tedarikin ilk kesileceği yer sanayi, ardından da konutlar. Bu yüzden karşımızda bir kaya var, biz de bir petrol tankerinin kaptanıyız, kayayı görüyoruz, tankerin yönünü çevirmeye çalışıyoruz fakat yapmamız gerektiği kadar hızlı çeviremiyoruz.
Ne tarafa dönmeli peki, tüm bu anlattıklarınız sorunun çıkmazda olduğunu gösteriyor?
Teorik olarak, şu an Asya ülkelerinin ödedikleri fiyatın iki katını ödemeye razı olursak, Asya’ya gidecek ekstra LNG’nin bir kısmını alabiliriz. Ama bu ancak Asyalı ülkeler tamam derse olur. Çin, Rusya’nın arkasında, Hindistan Rus petrolünü çok daha ucuza alıyor. Avrupa’nın da şu an Asya’da gazın yarısını isteyeceği pek bir dostu yok. İşte bu da şu ana kadar enerji yaptırımları uygulamadığımızın nedeni. Bir yanda Avrupalı bazı politikacılar enerji yaptırımı uygularsak bunun bize ne kadar zarar vereceğini anlıyor. Ama aynı zamanda Ukrayna’da neler olduğunu sosyal medyadan görebiliyoruz ve nihayetinde işler daha kötüleşirse, buna izin veremeyiz, bunları görerek yaşayamayız. Bu yıl gerçek kara senaryo durumunda, enerji tüketimimizi daha düşük seviyeye indirmek, şu an çalışan tüm nükleer santralleri tam kapasite çalıştırmak, alabileceğimiz neresi varsa oradan kömür, petrol ve gaz ithal etmek dışında yapabileceğimiz pek başka bir şey yok.
Türkiye de seçenekler arasında
Peki işler iyiye gitmezse, AB yeni boru hattı projelerini desteklemeyi düşünür mü?
Kendimizi Rus petrolü ve gazından kurtarmak istiyorsak, ki AB’nin 2030’a kadar değil daha da uzun süre petrol ve gaza bağımlı olacağı gerçeğini de dikkate alınca, petrol ve gazı başka yerlerden nasıl alabileceğimizi düşünmeliyiz bence. Bu açıdan Kuzey Afrika’ya daha fazla erişim sağlamalıyız. Evet, bazı boru hatları veya uzatılarak Türkiye üzerinden gelecek, özellikle de Doğu Avrupa için, çünkü çoğu kişi Doğu Avrupa’nın çoğunluğunun Rus gazına bağımlılığını unutuyor, ki buradaki pek çok ülkenin denize erişimi yok bu yüzden boru hattıyla enerjiyi almak zorundalar. Bu boru hatları da genellikle daha uygun maliyetli, EastMed haricinde tabi, ki bu da olası görünmüyor. Dürüstçe söylemem gerekirse, şu an en uygun maliyetli en fizıbıl proje olsa da İsrail-Türkiye boru hattını da olası görmüyorum.
Yeni bir enerji karması bulmalıyız
LNG kısa dönemde önemli bir çözüm olarak ortaya çıkıyor fakat Avrupa’nın LNG terminali ve FSRU sayısı dikkate alındığında LNG bir çeşit geçiş çözümü mü yoksa kalıcı bir çözüm mü olur?
Avrupa uzun yıllardır boru hatlarına ana tedarik aracı olarak baktı çünkü kolaydı ve Rusya, Norveç ve Hollanda gibi yerlerden geliyordu. LNG’yi ise, ihtiyacı olduğu zaman kullanabileceği bir kaynak olarak gördü. Şu an ise, ana tedarik aracını kesme ihtimali olunca, diğer opsiyon hızlıca LNG’yi artırmak. Çünkü bir boru hattı inşa etmek için gerçekten hızlı olursanız en iyi ihtimalle 2025’te bitirebilirsiniz, ayrıca finansman ve ortakların da anlaşmış olması gerekiyor. Şu an ise, eğer yeterince ödemeye razıysanız, yeterli LNG var. Bugün ABD LNG’de size yardım edeceğiz diyor, Kanada LNG gönderebiliriz diyor. Katar bir şey söylemiyor ama hayır da demiyor. Avrupalı politikacılar Cezayir’e, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Umman ve Katar’a gidiyor, MOU’lar imzalıyor ancak bugün ne imzalarsa imzalasınlar, LNG’yi ancak 2025-2026’da alabilir Avrupa. Bu açıdan AB ve Türkiye LNG’nin ana gaz tedarik kaynağı olduğu yeni bir enerji karması bulması gerekiyor. Spot piyasaya değil, uzun dönemli kontrata odaklanmalıyız. Çünkü işler burada yanlış gitti. Ayrıca Avrupa’ya hangi olası boru hatlarını ulaştırabiliriz buna bakmalıyız. Türkiye üzerindense öyle, bu durumda Irak ve Orta Asya alınabilir. Teoride İran gazı da olabilir ama bu yıl veya 2023’te olası görünmüyor. Cezayir’den boru hattı uzatılabilir veya LNG alımı artırılabilir ama bunun için Cezayir’in ekstra üretim yatırımları yapması gerek. Mısır’ın da öyle. Tam da bu yüzden, piyasaya bel bağlayacağız fikrinden kurtulmalıyız. Her şey iyi giderken, piyasa ana unsurdur. Ama ortada yeterli gaz yoksa, piyasanın arzın Avrupa’ya gelmesini sağlayacak gücü yoktur. Bu yüzden boru hatlarının uzun dönemli parçası olduğu bir enerji karması oluşturmalıyız. LNG’de de spot piyasadan çıkarım uzun dönemli kontratlarla yapılmalı, Asyalıların yaptığı gibi. Örneğin Çin 20 yıllık kontrat imzaladı. Aynı zamanda enerji dönüşümünü daha da artırırken, hala petrol ve gaza ihtiyacımız olduğunu da artık anlamalıyız. Ukrayna krizi, tüm ekonomi büyük oranda petrol ve gazla çalışırken, yenilenebilire trilyonlarca yatırımın aldığımız hidrokarbon akışını zayıflattığını gösterdi bizlere.
LNG tesisleri yanlış yerde, yeterli değil
Avrupa’nın yeterli LNG tesisi var mı?
Teoride evet ama gerçekte bunlar yanlış yerde. Çoğu İspanya’da, ancak burada depolar zaten dolu ve daha fazla alamaz. Ayrıca İspanya ile Fransa arasında neredeyse hiç ara bağlantı yok. İspanya’dan örneğin Hollanda ya da Almanya’ya LNG getirmenin tek yolu başka bir gemiyle göndermek. Kuzeybatı Avrupa’daki LNG sıvılaştırma tesislerinin hemen hepsi de dolu. Bu yüzden Avrupa 100 milyar metreküp LNG getirmek istese, bunu yapamaz. LNG için yeni bir sistem kurulmalı AB’nin uzun dönemli LNG kontratlarına yönelmesiyle de LNG’nin önümüzdeki on yılda enerji piyasalarının rock yıldızı olacağını söyleyebilir miyiz? LNG konusunda AB, tıpkı ABD gibi piyasaya gidip, toplamda 10 ya da 50 milyar metreküp gaza ihtiyacımız var ve bu anlaşmayı yapmak için Avrupalı firmaları destekleyeceğiz diyebileceği bir sistem kurmalı bence. Daha önce AB aldığı kararla, şirketlerin enerji değer zincirine sahip olmasına izin vermedi, ancak diğer her şeyi şirketlere bıraktı. Örneğin Hollanda’da 3 bağımsız enerji hizmetleri şirketi var, bunlar tek başlarına piyasaya giderek arz aradı. Öte yandan Çin ya da Hindistan piyasadan bu kadar arza ihtiyacımız var deyip alıyor. Bu açıdan Avrupa’nın enerji stratejisini tamamen yeniden şekillendirmesi gerek. Enerji güvenliğini sağlamak istiyorsak, enerji arzına AB’nin tamamının güvenlik meselesi olarak bakmalıyız. Artık tek başına ülkelerin değil.
Almanya’nın Gazprom Germania’ya el koyması nasıl bir fayda sağlayacak peki?
Ana soru bu. Ticaret ve depolama kısmına el koymak asıl fikir burada. Böylece Avrupa ve Almanya’daki şirketlerin ne yaptığını kontrol etmek. Fakat Gazprom, Rostneft ya da Lukoil’i ihtiyaç duyulan miktarı tedarik etmeye zorlayabilirler mi? Çoğu siyasetçi Rusya’nın paraya ihtiyacı olduğu için gaz tedarik etmeye devam edeceğini düşünüyor. Fakat gaz depolama veya sahip oldukları petrol varlıklarını yönetemiyorlar, bu şekilde yönetime ve bu stratejik depolama tesisinde neler yapıldığını yönetebiliyor. Ama eğer buradaki stratejik depo boşsa, bir şeyi de yönetemiyorsunuz anlamına gelir. Rusya’ya baskıyı artırıyor mu, teoride evet, ama gerçekte bence Moskova u duruma, “ok, artık bana ait değil, ama günde 1 milyar Euro aldığım sürece, bunu halledebilirim” şeklinde yaklaşıyor. Bu şirkete el konulması Rus muhasebeciler için anlamlı çünkü bu varlığı silmek zorunda, ama Rusya’nın şu an petrol gazdan elde ettiği kar marjına bakıldığında, bunun çok da zarar vermediğini söylemek gerek. Öte yandan eğer başka yerden gaz alınabilirse, Rusya’ya sormadan bu şirketin depolama tesisine konulabilir. Tabi eğer konulacak başka gaz olursa.