Ahmet Kaya Paris’te geçirdiği kalp krizi sonucu yaşamını yitirdi
Hakkında açılan davalardan sonra yurtdışına çıkan protest müziğin ünlü ismi Ahmet Kaya (43), Fransa’nın başkenti Paris’teki evinde öldü.
Kaya, dün sabah 06.00 sularında kalp krizi geçirdikten sonra eşi Gülten Kaya’nın çağırdığı ambulans yetişemeden yaşamını yitirdi. Ahmet Kaya’nın ölümüyle ilgili bilgi veren sanatçının kayınbiraderi ve şarkı sözü yazarı Yusuf Hayaloğlu şunları söyledi:
“Kızkardeşim Gülten ve kızları Çiğdem ile Melis sömestr tatili nedeniyle evdeydiler. Ahmet’in belli bir kalp rahatsızlığı yoktu. Ancak ailesinde kalp hastalığı mevcuttu. Birçok kez kalp krizi şüphesiyle hastaneye kaldırmıştık. Ama belli bir teşhis konamamıştı. Dün geceyi normal geçirmiş. Sabah rahatsızlanarak uyanmış. Lavaboya giderken holde yere düşmüş. Kızkardeşim Gülten Kaya ambulans çağırmış ama ambulans gelene kadar Ahmet
son nefesini vermiş. Çok üzgünüz. Nerede toprağa verileceğine ailesi karar verecek. Ancak büyük olasılıkla Paris’te toprağa verilecek."
Ocakta dönmeyi istiyorduPKK çizgisinde yayın yapan Medya TV’deki son röportajlarından birinde yeni kaset hazırlığı içinde olduğunu, şiir kitabı çıkaracağını ve ocakta ülkesine döneceğini açıklayan Ahmet Kaya, bu arzularını gerçekleştiremeden öldü.
Kaya’nın röportajda dile getirdiği geleceği ilişkin planlarından bazıları şöyle:
Senaryoyu bekliyorum: Kaset için şarkılar yaptım, linç senaryosunun sonunu bekliyorum. 11 şarkıdan 1’i Kürtçe. Kaset ne zaman izin verilirse o zaman çıkacak. Avrupa’da basmayı düşünmüyorum. Avrupa’da yaşamak gibi bir hesabım yok. Burası bana çok dar geliyor.Yerim burası değil: Ahmet Kaya, en yanlız yıllarını yaşıyor. Hiç hak etmediği, yaşamak istemediği, asla hesaba katmadığı yalnız yıllarını yaşıyor. Kenar mahalle, şehrin varoşlarından çıkıp gelen biri olarak bugün böyle bu tür sürgünde yaşamayı hazmedemiyorum açıkçası.Dönmekten korkuyorum: Geri dönmekten korkuyorum. Çünkü Türkiye korkulacak bir ülke. Benim korkum cezaevine atılmak. 11 yaşındaki kızımı sevmeden arka kapıdan girip, cezaevinde çok uzun yıllar yatmak bana göre değil.Vay benim köpek yalnızlığım: Şu anda bir şiir kitabı hazırlıyorum. Adı “Vay Benim Köpek Yalnızlığım" diye. Ayrıca bir öykü kitabı yazıyorum: Korkuyu Halaya Dönüştürelim. Onları çok kısa sürede bitireceğim. Yanılmıyorsam ocakta bitiririm. Büyük ihtimalle ocak ayı ortalarında veya sonlarına doğru Türkiye’ye döneceğim. Çünkü artık tahammül edemiyorum açıkça.
Konser biletlerini kendi sattı
Kaya 10 Mart 1985’te Hodri Meydan Kültür Merkezi’nde gerçekleştirdiği ilk konserinin tüm hazırlıklarını kendisi yaptı. Hatta biletlerini bile kendi elleriyle sattı. Yıllar sonra bir röportajında “Korkmuştum ama polisten değil, çok tezahürat vardı ondan korkmuştum" dedi.
Yılmaz Güney de Paris’te ölmüştü
Ahmet Kaya’nın çok sevdiği Yılmaz Güney ile yolları Paris’te ölümle kesişti. Türk sinemasının “Çirkin Kral"ı Yılmaz Güney de tıpkı Ahmet Kaya gibi Fransa’da öldü. Mesleğinin zirvesindeyken ‘Silahlı sol örgütlerine yataklık yapmak’ iddiasıyla 12 Mart 1971’de tutuklanan Güney, 1974 Mayıs’ında hapisten çıktı. Eylül 1974’te ‘Endişe’ adlı filmini çekmek için Adana’nın Yumurtalık ilçesine gitti. Çıkan tartışmada Yumurtalık hakimini öldürdü. Mahpusluk serüveni Ankara’da başladı ve sırasıyla Kayseri, İzmit, İmralı, Isparta cezaevlerinde devam etti. 1981 yılında Isparta Yarıaçık Cezaevi’nden firar edip, Fransa’ya kaçtı. 1983’te Türk vatandaşlığından çıkarıldı. Son filmi Duvar’ı çekerken yakalandığı kanser hastalığını yenemeyerek 9 Eylül 1984’te Paris’te öldü.
Başı beladan kurtulmadı
Şubat 1999’da Magazin Gazetecileri Derneği’nin (MGD) ödül töreninde “Artık Kürtçe okuyacağım. Kürtçe klip çekeceğim. Bu klibi yayınlmayanlar Kürt halkına hesap vermek zorunda kalacak" şeklindeki sözleri nedeniyle “Halkı din, dil, ırk ayrımı gözeterek kin ve düşmanlığa açıkça tahrik ettiği" iddiasıyla bir günlüğüne cezaevine giren Ahmet Kaya, yurtdışına çıktı ve bir daha geri dönmedi. Birçok davadan yargılanan ve mahkumiyeti bulunan Kaya’nın seyir defterinden bazı notlar şöyle:
MGD’de yaptığı konuşma nedeniyle 6.5 yıldan 13.5 yıla kadar hapis istemiyle yargılanıp beraat etti.Temmuz 1999’da Münih’te verdiği bir konserde “Arabamı şerefsizlerin memleketinde bıraktım" dediği iddia edildi.Frankurt’ta PKK’yı öven konuşması nedeniyle İstanbul 3 No’lu DGM’de 10 Mart 2000’de hakkında gıyabi tutuklama kararı çıkarıldı.1993’te Almanya’da Abdullah Öcalan’ın posteri önünde konser verdiği gerekçesiyle 3 yıl 9 ay ağır hapis cezasına mahkum oldu.Kasım 1993’te Berlin’de verdiği konserde “Dağdaki adamın paraya ihtiyacı var" dediği için yasadışı terör örgütüne yardım ve yataklık etmekten 4.5 yıl ağır hapisle cezalandırıldı.Nisan 1999’da, Almanya’daki konserinde, “Beni de İmralı’ya o saygı değer şahsın yanına koyun" dediği için hakkında soruşturma açıldı.Mart 1999’da Hollanda’nın Rotterdam kentinde verdiği konserde Öcalan’ı kastederek, “Vallah bir dostu özledik. Kürdüz ölene kadar. Barışı özledik. Vatansızlıktan üşüdük" diyen Kaya, Haziran 1999’da Hamburg’daki konserde, “Türkiye’yi çok seviyorum. Andım var Dersim Dağı’nın tepesine ev kuracağım. Bu savaşı durduracağız" diye konuşuyordu.Geçen haziranda Fransa’da verdiği konserde aldığı 4.5 milyar lira ile PKK krizine yol açtı. PKK’lılar ‘örgütün adını kullanıp lüks içinde yaşıyor’ diye Kaya’ya tepki gösterdi. Yanlış anlaşıldığı yönündeki söylemleriyle dikkat çeken Kaya, her fırsatta Türkiye özlemini dile getirdi.
Balodan gözaltına
Ahmet Kaya’nın yurtdışına gidiş süreci 10 Şubat 1999’da Magazin Gazetecileri Derneği’nin Princess Hotel’de gerçekleştirilen balosunda başladı. Dernek tarafından “Yılın Müzik Yıldızı" seçilen Kaya, “Artık Kürtçe şarkı söyleyeceğim, Kürtçe şarkıma klip çekeceğim" deyince büyük tepki topladı, balo salonundan zorlukla çıktı. Kaya daha sonra polis tarafından gözaltına alındı.
Müziğe curayla başladı
Müziğin protest sesi Ahmet Kaya 1957’de Malatya’da dünyaya geldi. Sümerbank Mensucat Fabrikası’nda işçi babayla ev hanımı bir annenin oğlu olan Ahmet Kaya, ilkokulu Malatya’da okudu. Müziğe başladında takvimler 1978’i gösteriyordu. Ama onun müzikle tanışması babasının küçük bir çocukken hediye ettiği, üzerine vesikalık fotoğrafının yapıştırıldığı bir curayla oldu. Ortaokulda İstanbul’la tanışan Ahmet, Fikirtepe Eğitim Enstitüsü öğrencisiyken 1984’te ruhsatsız silah taşımaktan cezaevine girdi. Kaya’nın, demir parmaklıklarla ilk tanışması ise izinsiz afiş açmak suçundan 16 yaşındayken oldu. Çıktığında işsiz güçsüz, kendine güvenini yitirmiş bir gençti. Saatlerce evine kapanıyor ve bağlama çalıyordu. Bu dönemde yaptığı bestelerin çoğu, yakın gelecekte dillere düşecekti.
Anneden 100 bin
Kaset için canından çok sevdiği annesi 100 bin lira verdi, müzisyen arkadaşı Hasan Hüseyin Demirel ise fotoğraf makinesini sattı. Kaset çıktı ama hayal kırıklığıyla. Sanatçı bunu bir röportajında şöyle anlattı: “Kaseti çıkardığımızda Unkapanı’nda herkese verdik. Dinleyip atıyorlardı. ‘Yok kardeşim bu ne arabesk ne halk müziği’ diyorlardı. Kimse almıyor kaseti. Bir gün bir söz yazarı geldi. ‘Bunu bir de Taç Plak’a götürelim. Orada Siirtli arkadaşlar var. Bunlar macerayı da rizikoyu da seviyorlar’ dedi. Gittik. ‘Biz kaseti çıkarırız, fakat sadece masraflarınızı veririz’ dediler."
İlk kaseti rekor kırdı
Nevzat Çelik’in kitabının 1985 sonlarında gündeme gelmesiyle sanatçı “Şafak Türküsü’nü besteledi. Ahmet Kaya’nın bilinen ilk albümü “Ağlama Bebeğim - Acılara Tutunmak" bir ay içinde 60 bin sattı. Toplatıldı fakat bilirkişi heyeti kasette suç unsuru bulamadı. Tekrar piyasaya dağıtıldı ve 325 bin sattı.
İkinci evliliğini Gülten Hayaloğlu ile yaptı. En çok sevdiği varlıkları olan kızları Çiğdem ile Melis ve annesi Zekiye Hanım’dı.
“İnsanlar para kazanınca değiştiğimi sanıyor. Oysa ben bir duble rakı içince yine kederleniyorum. Bir cezaevi arabası görünce yine kederleniyorum" diyen Kaya en çok mal varlığıyla ilgili söylentilere kızardı. Herkes villalarından, lüks arabalarından söz ederdi ama Kaya’nın Levent’teki üç katlı eviyle Mersedes marka arabası plakçısına aitti. Sanatçının Paris’teki evi ise kiralıktı.