28.01.1998 - 00:00 | Son Güncellenme:
OKULLARDA yarı yıl tatilinin başlayacağı günlerde öğrenci ve velileri uyaran psikolog Suna Tanaltay, "Bozuk karne gelebilir. Okul karnesi asla yaşam karnesi değildir" dedi. Zayıf karne getiren bir çocuğun, aile korkusu yüzünden intihara kadar sürüklendiğini belirten Suna Tanaltay, anne babaların çocuklarını koşulsuz sevmeleri gerektiğini söyledi.
İntiharın salgın bir hastalık olduğuna dikkat çeken Tanaltay bu konuda medyanın üzerine çok görev düştüğünü söyledi. Anne babanın çocuklarını koşulsuz sevmesi gerektiğini vurgulayan Tanaltay; "Aile çocuğuna `Seni karnen ve güzel notların için değil, seni sen olduğun için seviyor ve değer veriyorum. Sen kötü karne getirsen de bizim bir tanemizsin' şeklinde güven verirse, intihar gibi kötü sonuçlarla karşılaşılmaz. Bir karne uğruna çocuğun ruh sağlığı, sağlığı hatta yaşamı paramparça edilemez" dedi.
Tanaltay öğrencinin başarılı olması için karnenin şart olduğunu da sözlerine ekleyerek, "Karne, bir başarı ya da başarısızlık düzeyinin saptanmasıdır. Keşke olmasa diyorum ama çok kültürlü iyi eğitilmiş ailelerin öğrenmeyi notla denetlemeyen çocukları olmak gerek" diye konuştu.
Eğitimde ödülün cezadan daha iyi sonuçlar verdiğine dikkat çeken Tanaltay, "`Aferin' çok güzel bir ödüldür ama hemen onun yanısıra, önemli bir başarıdan sonra istediği bir şeyi armağan etmek de çok yararlıdır. Bu somut armağanlara alıştırmamalı diyenler var. Ama bir oyuncak, bir giysi çocuğu daha başarılı yapar. İmkan yoksa çocuk zaten istemez, istememeye de alışıktır" dedi.
Suna Tanaltay, öğrencilik yıllarında hiçbir zaman karne için çalışmadığını ve bir günün işini ertesi güne bırakmadığını söyledi.
Anne baba arasındaki kavga ve huzursuzlukların öğrencinin başarısını etkileyeceğini belirten Tanaltay, çalışma düzeni uygun olmayan, gürültülü ortamlarda ders yapmak zorunda kalan çocukların karnelerini çiçek çıkarmış hastaya benzetti.
Tanaltay, çocuklarının çalışkan, başarılı ve kendilerine güveni olmasını isteyen aileleri de uyardı;
* Çocuklarınızın yanlışlıkları ve rahatsızlıkları olabilir. Bunun için eleştirmeyin. O zaten kendi durumuna üzülür, sıkılır, içi daralır.
* Öğrencilere müfettiş gibi `Notların nasıl?', `Kırığın var mı?' gibi sorular sormayın. Unutmayın ki; bazı şeyler paylaşılır, bazı şeyler insanın kendisine kalır.
* Çocuğun zayıf olduğu derslere yardımcı olun, gerekiyorsa birlikte çalışın. Çocuğa kendiniz yardımcı olamıyorsanız ders almaya veya kursa göndermeye uğraşın.
* Annelerin ders yardımları çok verimli olmuyor. Çünkü hemen sinirleniyorlar, bağırıp çağırıyorlar. Oysa anne sevgisi koşulsuz sevgidir. Anne hem kızan, hem eleştiren, hem de yardım eden insan olursa ders başarılı olmuyor.
-Evin koşulları çocuğun çalışması için uygun değilse, koşullar düzeltilmeli.
-Kardeşler kesinlikle birbirleriyle mukayese edilmemeli, başarıları karşılaştırmamalı. Bu durum çocuğu başarıya götürmez, aksine zayıf getirmeye iter. Her insan özgür bir bireydir, öyle değerlendirilmek ister.