16.07.2012 - 02:30 | Son Güncellenme:
DERYA SAZAK / okur@milliyet.com.tr / dsazak@milliyet.com.tr
Altındağ Belediyesi tarafından restore edilerek 17 Haziran 2011 tarihinde hizmete açılan, on binlerce insanın ziyaret ettiği Ulucanlar Cezaevi Müzesiyle ilgili röportaj Milliyet Sanat’ın Temmuz 2012 sayısında yer aldı. Cansu Çolakoğlu ceaevi izlenmlerini yazarken Deniz Gezmiş ve arkadaşlarını evinde saklayan ve THKO (Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu) davasından yargılanan ve Ulucanlar Cezaevi’de yatan Sevim Onursal’ı da anlatmış:
“Cezaevinde uzun bir koridor karşılıyor ziyaretçileri. Sol tarafta küçük hücre kapıları var, hepsi kapalı. Koridorun sonunda, cezaevine girmeden önce görmeyi en çok arzu ettiğim duraklardan biriyle karşılaşıyorum: Yıldırım Bölge Kadınlar Koğuşu.
Kapalı bir kapı, ardında koğuş gözükmüyor; ama kapıdan koridorun sonuna dek, yani kadınlar koğuşunun dış duvarında, koğuşun en meşhur isimlerinden ressam Sevim Onursal’ın yaptığı portreler var. Sevim Onursal, Deniz Gezmiş’leri saklamış evinde, sonra hapse düşmüş. Ulucanlar Cezaevi’ndeki tek kadın koğuşuyla ilgili yazılıp çizilenlere göre, mahkemesi olan koğuş arkadaşlarının resmini yapar, her mahkemeden önce, arkadaşı beraat edecek diye umarak hemencecik bitirmeye çalışırmış resimleri; ama hiç ulaştıramadığı olmamış, hep geri dönmüş koğuşa resimlerin sahipleri...
Kızı Berrin Onursal’ın müzeye bağışladığı resimlerin yüreğime su serpmesi, yani Ulucanlar’da insanı gülümsetebilen bir şey olması oldukça garip geliyor.”
Onursal’ın kızı: Biz hibe etmedik
Sevim Onursal’ın tiyatro oyuncusu kızı Berrin Alganer, röportajdaki maddi hatalara dikkat çeken bir açıklama göndermiş:
“Annemiz Sevim Onursal’ın resimleri Ulucanlar Cezaevi’ne hibe edilmemiştir. Cezaevini ziyaret ettiğimde kadınlar koğuşunun kapatıldığı ve bir iki isim dışında orada sanki hiç sanki kadın tutuklu olmamış izlenimi veren durumu; çağdaş müze anlayışından çok uzak olan sunumu ve eksiklikleri müze yönetimine iletmiştim. Ve annemin resim örneklerini içeren CD’yi de katkısı olur amacıyla kendilerine vermiştim. Sizin yazınızı okuyana kadar yönetimden bu konuda hiçbir şey duymadım. Anlaşılan yönetici kişiler CD’deki örnekleri bizi bilgilendirmeden resimlerin asılları gibi sergileyerek bunların bağışlanan resimler ve tümü olduğunu anlatmışlar. Bunu da saygısızlık olarak kabul ediyoruz.
İkincisi Sevim Onursal’ın “koğuş arkadaşlarını mahkemeden dönmemeleri umudu ile hızla” resmetmeye çalışma hikâyesi hangi kaynaktan alınmıştır? Biz çocukları olarak böyle bir hikâye bilmediğimiz için kaynağını merak ettik, lütfen bildirir misiniz?
Üçüncüsü bir konuyu daha düzeltmek isterim: CD’deki resimlerde siyasi tutukluların resimleri yoktur, sadece adi tutukluların resimleri vardır. Haberinize ilişkin eleştirimiz, CD kopyası olan resimleri orijinallerinden ayırt edememiş olmanızdır.
Belirttiğim gibi Sevim Onursal’ın resimlerinin orijinalleri çocuklarında olup, hiçbir yere hibe edilmemiştir. Son olarak, haberinizde adım Berrin Onursal olarak geçmektedir. Ancak Onursal annemin kızlık soyadıdır. Benim adım Berrin Alganer’dir.”
OMBUDSMAN’IN GÖRÜŞÜ
Bu tür haberlere konu olan bilgilerin tek kaynaktan yapılması ciddi maddihatalara yol açmaktadır. Bu bir izlenim yazısı da olsa haberde “Ulucanlar Cezaevi’ndeki tek kadın koğuşuyla ilgili yazılıp çizilenlere göre...” gibi ifadelerle konuya ilişkin bilgiler geçiştirilemez. Dolayısıyla Sevim Onursal’ın tablolarıyla ilgili ailesinden ya da cezaevi yönetiminden bilgi edinilerek yazılması yerinde olurdu.