İsrail'in kendi tarihindeki soykırım trajedisine neredeyse mistik bir "biriciklik" atfedişi, İsrail'i ve ona tam destek verenleri, nasıl Filistinlilerin trajedisine "kör" kalmasına yol açabilir? Gazeteci - yazar Vivet Kanetti yorumluyor,
İsrail bugüne dek
dünya Yahudilerinin büyük bölümünden ya kayıtsız şartsız bir destek, veya ancak dikkatli eleştiriler aldı. Bunun esas nedeni siyonizminin aşılamayı başardığı şu iki fikirdi:
1- İsrail tüm Yahudilerin tek "hayat sigortası"dır.
2-Bu nedenle İsrail'e "göç" etmeyen Yahudiler de, bir şekilde İsrail'e "borçlu"durlar...
Yahudiler'in, suçluluk duygusuyla beslenmiş bu gözü kapalı desteği, kendi hükümetleri üzerine yaptıkları baskı (özellikle ABD'de), İsrail'in en güvenilir jokerlerinden biri oldu, ama Ortadoğu'da herkes için insani, hakkaniyetli bir gelecek kurulmasında kimi vicdan ve bilinç alarmlarından mahrum kalmasını da birlikte getirdi. Ve bugün, İsrail devletinin, sadece "kuvvet"e dayalı çılgın bir politikayla akıl almaz bir çıkmaza sürüklenişine kadar vardı....
İsrail'in bu resmi ideolojisinin bu kadar meyve verebilmesi, dışarıdaki çok farklı kesimden, sınıftan, dini duruştan Yahudiler'in "cemaat" refleksleriyle hareket etmelerinin sağlanması, fışkıran bireysel ve sorgulayıcı seslerin "yalnız" bırakılışı, denebilir ki çok uzun yıllar, esas gücünü, hayat suyunu 2. Dünya savaşındaki soykırımın anısından aldı....
Soykırımı yaşamamış Doğu'lu cemaatlerde bile(örneğin Türkiye'de), Varşova gettosundaki, paltosuna sarı yıldız asılı, Nazi askeri karşısında iki elini havaya kaldırmış küçük çocuk resmi 20. asrın ikinci yarısında belleklere kazındı... O günler geri dönmesin diye İsrail yaşamalı ve "güçlü" olmalıydı. Ne pahasına olursa olsun... Bu iradeyle Filistin halkının yurdundan sürülüşü, o topraklar üzerindeki en meşru hakkı, neredeyse tümden görmezlikten gelindi.
Şimdi 21. asırdayız ve bu asrın hemen başında, bir başka çocuk resmi bizi yakmaktadır. İsrail kurşunlarının vurduğu, babasının arkasına gizlenmeye çalışan, o müdafaasız ve "naklen" can veren Filistinli çocuk Muhammed....
Bu görüntüyü ve hayatını kaybedecek, hƒlƒ kaybeden nice Filistin'li çocuğu unutmak mümkün olamaz. Elbette Yahudiler içinde de... Bugünün Varşova gettosu çocukları, işte onlardır... Bu görüntülerle hesaplaşacağız, buna mecburuz. Ve sorular soracağız.
Kendi tarihindeki trajediye(soykırım) "kapanış", ona neredeyse mistik bir "biriciklik" atfediş, İsrail'i ve ona tam destek verenleri, nasıl yanı başlarındaki bir trajediye bu kadar uzun süre "kör" kalmaya, bu uzun işgali, Filistin halkının kamplara mahk–m edilişini "normal" bulmaya kadar götürebildi?
Yeryüzündeki Yahudiler, en "insan haklarcı" aydınlar dahi, yıllarca İsrail'i açıkça ve yüksek sesle kınamak konusunda, istisnalar hariç, nasıl bu kadar tutuk kalabildiler?
Ve, İsrail'in
son olaylara getirdiği, "Filistinliler çocuklarını öne sürüyor" açıklaması nasıl tercüme edilmeli? "Filistinliler herkese benzemez, çocuklarının hayatlarına değer vermezler" şeklinde mi? Yoksa, "En değerli varlıkları çocuklarını bile ölüme koşmaktan alıkoyamayan bir halk, nasıl bir çaresizliğe itilmiş olmalı" diye mi?
Bu sorular sorulacaktır. Yahudiler tarafından da. Artık her zamankinden çok soruluyorlar.
Filistinlilerin haklarıİsrail, bugün meşruluğunu, kuruluş ideolojisi haklı bulunsun veya bulunmasın, esas bugünkü "de facto" konumundan, orada milyonlarca insanın bir hayat kurmuş olmasından alır. Ancak bu meşruluk Filistin halkının tarihi haklarının ve haysiyetinin çiğnenmesini, hala "apartheid" koşullarında yaşatılmasını, topraklarında Yahudi yerleşimciler tarafından ısrarla, inatla tehdit edilmesini, tümüyle bağımsız bir devletten ve Doğu Kudüs'te bir başkent kurmaktan mahrum edilmesini içeremez.
İsrail'in öyle bir hayali varsa eğer, Yahudi kimlikler ona arka çıkmaya yetemez, yetmemelidir.
Yahudi soykırımı din haline getirildiABD'de John Hopkins üniversitesindeki sosyoloji profesörü James Ron birkaç ay önce bu sayfada da(Entellektüel Bakış) okuduğumuz yazısında, gözlemlerini ailesinin yaşadığı Kudüste'ki Ein Karem köyüne dayandırarak, "İsrail ancak apartheid türü baskılarla bu topraklarda varlığını sürdürebildi" diyordu...
Fransa'da Ecole Pratique des Hautes Etudes'deki Çağdaş Yahudi Tarihi kürsüsünün başkanı Esther Benbassa, 11 Eylül günü Liberation gazetesinde, Yahudi soykırımının bir "din" haline getirilmesine karşı çıkarak şunları yazıyordu: "Kendini kurban konumuna sokma, her Yahudi'yi eleştiriye karşı güvence altına alıyor ve böylelikle İsrail'i de eleştirilere karşı güvence altına alıyor".... Norman Finkelstein'ın "The Holocaust İndustry"si(Yahudi Soykırımı Sanayii) ve Peter Novick'in "The Holocaust in American Life"ı(Amerikan hayatında Yahudi Soykırımı) ise, ABD'de büyük polemikler yaratıyordu... Faslı yazar Edmond Elmaleh ise şöyle yazıyordu, "Bir Yahudi olarak, Filistin dramına lakayt kalamazdım. Kendimi bu konunun içinde görüyorum".
Ve nihayet "Filistin'de 1948 savaşı" adlı kitabı İngiltere ve Fransa'da çıkan(ama henüz kendi ülkesinde değil) İsrailli tarihçi İlan Pappe, resmi tarihten çok farklı bir bakışla, Filistin halkının sürülüşünde siyonistlerin oynadığı rolü artık çok açık bir şekilde sergiliyordu.