18.05.2017 - 13:25 | Son Güncellenme:
Onur Binay/milliyet.com.tr
Geçtiğimiz günlerde bir araya geldiğimiz Microsoft Türkiye CTO’su Onur Koç,Türkiye’de yapay zeka konusunda neler yapılabilir?, Microsoft bu konuda nasıl yatırımlar yapıyor?, Türkiye’den bunlara neleri örnek verebiliriz? ve Türkiye’ye ekonomik katkısı ne olacak? gibi soruların cevapları dışında merak edilen birçok şeyi bizlerle paylaştı.
“Şu anda yapay zeka alanında gördüklerimiz buz dağının görünen kısmı ileride daha fazlasını göreceğiz.” diyen Koç, “Yapay zekada bizim için dört ana konu çok önemli; insanlarla iletişimin değiştirilmesi, her uygulamanın çok daha akıllı hale gelmesi, yazılımcıların aylarca uğraştıkları şeylerin yazılım robotları sayesinde dakikalara indirilmesi ve bütün bunlara dünyanın her yerinden ulaşılabilmesi. ” dedi.
Yapay zeka son dönemde neden bu kadar popüler hale geldi?
Bundan 10 sene önce yapay zeka temalı şeyleri filmlerde görürdük ama şimdi 3-5 senedir epey bir farklılık var. İşin yazılım tarafından baktığında eskisi gibi yapay zekanın gelişmesinde engel olacak bir takım bariyerler ortadan kalktı.
Çoğu insan Deep Blue ile Kasparov’un satranç hikayesini bilir. Eskiden bu yapılar çok pahalı şeylerdi. Milyonlarca dolar yatırım yapılması gerekiyordu. Bu kadar pahalı olunca da her kurum, şirket, yazılımcı veya startup’ın alıp kullanabilmesi çok zordu. O yüzden çok fazla örnekleri çıkmadı. Çünkü yapay zeka dediğin şey çok yüksek miktarda veriyi analiz edebilen bir altyapı gerektiriyor. Çok yüksek miktarda veri, işlemci gücü, işleyebilme yeteneği ve algoritma olmalı. Bunların hepsi bir araya gelmeli. Ne yazık ki eskiden bunlar oldukça pahalıydı.
Peki şimdi?
Bulut teknolojilerinin hayatımıza girmesiyle bugün herhangi bir startup (girişim), petabaytlarca verisi olsa bile bunları işleyebilme yeteneğine sahip. Dolayısıyla veriyi depolama ve bunu analiz edebilecek işlemci artık bir sınır olmaktan kalktı.
Dünyada artık sınırsız veri depolama ve sınırsız veri işleme yeteneğimiz var. Bu da yapay zekanın önündeki engellerin kalkmasına ve birçok örneğin ortaya çıkmasını sağladı.
Bunun sonucunda neler oluyor?
İnsanlarla bilgisayar arasındaki iletişim değişiyor. Bizden önceki nesil klavye, biz klavye ve mouse, şimdiki nesil ise klavye, mouse ve dokunmatik cihazlarla iç içe. Bunun ilerisi bilgisayarın senin asistanın olduğu, mutlu olup olmadığını anladığı, bütün programını bildiği, sana önerilerde bulunduğu bir iletişime doğru gidiyor. Microsoft olarak bize göre bu yapay zekanın sadece bir parçası.
Yazılımcıların yazdıkları uygulamalar da bu doğrultuda akıllanıyor değil mi?
Evet hepsi akıllı hale geliyor artık. Bu zeka gittikçe de artıyor. Örneğin ileride bir uyglama, arabanı park ettiğin yerden senin evini, sıkça gittiğin yerleri öğrenip daha sonra sana önerilerde bulunabilecek.
İnsanlar artık akıllı üretimden bahsediyor. Üretim bandını nasıl kendine kendine üretir hale getiririm gibi. Bununla ilgili bir çalışmanız var mı?
Bu konuda Türkiye’den yerli bir şirketle çalışıyoruz. Şirket, akıllı çözüm üreten sensörleri üretim bandına takıyor ve daha sonra oradan bazı veriler öğrenilmeye başlanıyor. Üretimin çıktısı ne, üretimde hangi sıkıntılar yaşanıyor gibi. Daha sonra yaşanan sıkıntıları algılayıp size ‘Geçen sefer bunlar olduğunda üretim bandı 24 saat durmuştu. Dikkatli ol.’ gibisinden uyarı verebiliyor. En önemlisi de bunu bir Türk şirket yapıyor. Bu yüzden her uygulamanın zeki hale gelmesi çok farklı bir boyut aldı.
Türkiye’de bir bankayla çalıştığımız “emotional banking” adlı pilot bir projemiz var. Bir bankaya gidip işlem yapıyorsun ve sistem, işlem öncesi ile sonrası arasındaki ruh halini tespit edebiliyor. Toplanılan bilgilerle hangi işlemlerin müşterilerde ne tür bir ruh hali yarattığı yüksek miktarda doğruluk oranıyla tahmin edilebiliyor. Günün sonunda ise sisteme şunlar sorulabiliyor: Hangi şubede, müşteride, ne zaman sıkıntım var?
Buna benzer başka bir projeniz var mı?
“Next Press Action” ya da “Bir sonraki adımda ne olmalı?” adlı bir projemiz daha var. Bu da yine finans sektöründen ve şu anda bankalara sunuluyor. Bankaya gidip bir işlem yapıyorsun ve sistem bu arada senin ne yaptığını, hesabını vs biliyor. Daha sonrasında yapay zeka teknolojilerini kullanarak o anda size özel bir teklif sunuluyor. Alma olasılığınız yüksek kredi, bankacılık işlemi gibi. Bu teklif online, mesajla veya yüz yüz yani fiziksel olarak olabiliyor.
Yazılımcıların daha önce aylarca süren yaptıkları işler şimdi artık bir satır kodla dakikalar içinde mümkün...
Diyelim ki elinde petabaytlarca görüntü, fotoğraf var. Bunların içinde kim var, arkaplandaki ne, yaşı kaç, mutlu mu, mutsuz mu veya içinde yazı var. Bugün bir satırlık komutla petabaytlarca data analiz edilebiliyor.
Build 2017’de yazılımcılara yeni servislerimizi anons ettik. Bunların içinde yazılım robotları var. Bir görüntüyü mü analiz etmek istiyorsunuz? Bunu sisteme yüklüyorsunuz o da analiz edip size çıktısını alabiliyor.
Örneğin bitkileri tanıyan bir uygulama oluşturmak istiyorsunuz. Papatyayı tanısın mesela. Sisteme 100 tane papatya fotoğrafı yüklüyorsunuz ve sistem onu inceliyor. Daha sonra ise bu bir uygulama haline getiriliyor. Çektiğin bir fotoğrafı robota gösteriyorsun ve o da analiz ettiği 100 tane fotoğraftan elde ettiği bilgiyle fotoğraftakinin papatya olup olmadığını anlayabiliyor.
Bu tarz şeyleri yapmak eskiden çok zordu. Aylarca süren işlemleri kolayca yapan yapılar artık kullanıcılara açık...
Kullanıcılar bu tarz şeyleri oluştururken Microsoft teknolojileri kullanmak zorunda da değiller. Farklı teknolojilerle projelerini yazabilirler. Bu yapılar bütün küçük, orta, büyük yazılımcıların elinin altında.
Öte yandan bu robot servisleri veya yapıları, insanların çok miktarda veriyi tutabileceği, işleyebileceği servisleri tüm dünyada veriyor olabilmeniz lazım. Burada da akıllı bulut yapısı devreye giriyor.
O halde her şey akıllı hale geliyor. Daha farklı sektörlerden bunlara örnekler vermek mümkün mü?
Belediyecilikten de buna örnek verebiliriz. Temiz şehir temelli Evreka adlı bir proje var. Yaptıkları şey ise çöp konteynerlerine kendi geliştirdikleri sensörleri yerleştiriyorlar. Bu sonik sensörler ise çöpün doluluğunu tespit edebiliyor. Daha sonrasında hangi çöp kutusu nerede, dolu mu boş mu tespit edilebiliyor. Çöp kutusu boşsa eleman oraya gitmiyor. Böylece aynı sayıda araç ve insanla 4-5 kat daha büyük bir alan, üçte bir fiyata yönetilebiliyor.
Bu, Türkiye’de hayata geçmiş bir proje mi?
Bu proje Türkiye’de Tuzla, Kadıköy ve bunlara ek 3-4 belediye tarafından kullanılıyor. Bunu geliştiren çocukları ise şimdi yurt dışında proje kovalayıp, ürettikleri çözümü yurt dışına satmaya çalışıyor.
Sizin de dediğiniz gibi yapay zeka hayatımızın her alanına giriyor. Microsoft olarak bu alanda sizin amacınız nedir?
Bizim amacımız bu örneklerin sayısını gittikçe arttırmak. Türkiye’den bir startup olan FitWell adında kişisel sağlık koçu hizmeti var mesela. Yapay zeka evet çok önemli, insanların yazılımla olan ilişkisini düzenleyip çok farklı bir hale getiriyor, her uygulama akıllı hale geliyor ve bulut teknolojileri sayesinde dünyanın herhangi bir yerinden erişilebiliyor. Önemli olan Türkiye’de hangi örnekleri çıkartıyoruz.
Bizim de bu konuda bellediğimiz beş farklı sektör var; üretim, finans, sağlık, otomotiv ve tekstil. Dünyada önemli teknoloji trendlerini kullanarak kendi inovatif çözümlerini üreten Türk şirketlerinin sayısını arttırmalıyız. Öte yandan yazılım geliştirebilen bir nesil yaratılmalı.
Yazılım üretim alanında çok büyük fırsatlar sunuyor..
Bahsettiğimiz şirketlerden her biri milyonlarca dolarlık değer üretiyor. Kimisi yüz binlerce, kimisi ise milyonlarca kişiye ulaşıyor. Örneğin FitWell’in 1 milyonun üzerinde kullanıcısı var. Dolayısıyla bunlar yarattıkları çözümlerle insanların hayatına dokunabiliyor. Çok büyük şirketler de değiller. 10-20 kişiler. Bankacılıkta ise 50-60 olabiliyorlar.
Asıl önemli olan bir diğer konu da ekonomik değerleri aslında...
Yarının şirketlerini şu andan üretebilen, yazılım ve inovatif şirketleri olan ülkeler başka ülkelere karşı ekonomik açıdan avantaj sağlayacak. Dünyanın en büyük ekonomilerinden birine sahip olabilmek için teknoloji gerekli. Teknoloji olmadan bu işin olma ihtimali yok. Üretip dünyaya satabiliyor olmamız lazım.
Teknolojiyi donanım ve yazılım olarak ikiye bölersek...
Donanım bizim için artık geçti. Düşük miktarda katma değer alanı sonuçta. Donanım üreticilerinin çoğu Çin’de aylık 100 dolara adam çalıştırıyor. O yüzden biz böyle bir ülke olmak istemeyiz. Yazılım tarafı ise teknoloji anlamında sınırsız.
Yurt dışındaki ofisinizde Türk çalışan var mı?
Microsoft’un Seattle merkez ofisinde ODTÜ, Boğaziçi, Bilkent veya Ege’den 500’den fazla Türk var. Biz kaliteli insan gücü yetiştirecek yeteneğe sahibiz. Bunu yazılım teknolojileriyle birleştirdiğimizde, bu çocuklara fırsat verdiğimizde, onları yazılımla tanıştırdığımızda, startup fikirlerini desteklediğimizde, neler yapılabileceğini Türkiye’den örneklerle gösterdiğimizde bu çocuklar belki de bir gün bir sonraki Yemeksepetini çıkarabilirler.
Sizin bu alanda çocuklara veya yetişkinlere verdiğiniz eğitimler var mı?
Big Data ve IoT teknolojileri üzerine Açık Akademi’de Bilim ve Sanayi Bakanlığı’yla ortaklaşa yaptığımız özel bir çalışmamız var. Bunu ilk başta meslek liselerinde yapıyoruz ama ilerleyen dönemde üniversitelere de açılacak.
Öğrencilere yönelik olarak düzenlediğiniz teknoloji yarışması Imagine Cup’tan bahsedelim biraz...
Imagine Cup’ta da bu senenin konsepti yapay zeka. Çocuklar küçük bir robot servisi yazabilir, şehircilikle ilgili veya elektrik tüketimini ölçen akıllı enerji projesi yapabilir. Bu Imagine Cup ile amacımız Türkiye’den dünya elemelerine giden birincinin yapay zekayla ilgili inovatif bir çözümle gitmesi.
Dijital kişisel asistanınız Cortana ile ilgili bir çalışma var mı?
Cortana ile ilgili çalışmalar devam ediyor. Türkçe dil desteği getirmek istiyoruz. Cortana sadece Siri gibi makinenizde sizinle konuşan veya arama yapan değil projelerde kullanabileceğiniz sizinle iletişime geçebilen bir servis. Bunu biz başka dillerde yazılımcılara veriyoruz ki onlarda projelerinde kullanabilsinler.
Örneğin biri vergi robotu oluşturacak. Vatandaş gidip Skype üzerinden vergi borcu var mı yok mu konusunda konuşarak bilgi alacak. Bunu yaratmak için bir dil tanıma teknolojiisi de olmalı. Bu alanda Sestek ile çalışıyoruz. Cortana şu anda Türkiye’de yok ama Türkçe’nin bu tarz robot yazılımlarında kullanılması için böyle bir şirket var.
Yapay zeka ve robotların önümüzdeki 10 yıllık süreçte bile milyonlarca insanın işini elinden alacağı tahmin ediliyor. Bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?
Dünyanın önemli trendlerinin başlangıcı ve bitişinde bunlar hep konuşulmuş. Eskiden atlarla ilgili birçok iş kolu varmış ama otomobiller çıkınca bunlar kaybolmuş. Ya da günümüzde fosil enerjiye bağımlılık var ama 15 sene sonra buna bağlı sektörler yok olacak. Çünkü alternatif enerji alanında yoğun bir çalışma var.
Fosil enerji sektöründe kaç kişi çalıştığını düşünün. Milyonlarca. Bazıları farklı sektörlere geçecek bazıları da kendini geliştirip devam edecek. Dünya tarihinde böyle geçişler hep olmuş. Yapay zekada böyle bir geçiş.
O halde insanoğlu olarak kas gücüne dayanan basit işlerden ziyade beyin gücü veya yaratıcılığa dayanan işlere yönelmeliyiz...
Yaratıcılık sadece yazılımla ilgili değil sanatla veya müzikle de ilgili. Yapay zeka bir Beethoven gibi bir şey besteleyemeyecek ya da Van Gogh gibi resim yapamayacak. İnsan ruhunu ileten sanat alanlarında yapay zeka, insanın yerini alamayacak. İnsan, yapay zekanın yardmıyla basit işlerden sıyrılıp daha farklı işler yapabilecek.
Yapay zekanın insanlığın sonu olacağına dair düşünceler mevcut...
Buna hep Terminatör filmi örnek veriliyor. Ancak biz nükleer teknoloji de ürettik ama bu enerji yerine bomba olarak da kullanıldı. Bunlar işin negatif tarafları. Pozitif yanları da var.
Bugün bu teknolojiler kullanılarak hayatında hiç MIT’ye gidemeyecek bir çocuğun sanal ortamda eğitim alması mümkün. Sağlık sektöründe ise herkesin profesöre gitme gibi bir olanağı ne yazık ki yok. Ama bir sanal robot, siz onunla konuşurken verdiğiniz cevaplara, semptomlara göre hastalığınızla ilgili teşhis koyabiliyor. Daha sonra ise çevrenizdeki en yakın hastaneden size gerçek bir doktordan randevu alabiliyor. Öte yandan buna benzer bir sistem bankacılıkta da var. Telefonunuzla herhangi bir işleminizin ödemesini kısa bir sürede yapabiliyorsunuz. Sonuç olarak bir insanla konuşuyormuş gibi işlemlerinizi halledebileceksiniz.
Yapay zekayla binalar akıllanıyor daha az enerji tüketir hale geliyor. Tarımda insanlar daha etkin üretim yapıp kapasitelerini arttıracak. Sağlık alanında ise profesörlerle konuşabileceğiz.
Dünyada açlığı teknolojiyle kaldırabilme gibi bir durum söz konusu mu?
Açlığı teknolojinin gücüyle ortadan kaldırabiliriz. Dünyada üretilen yiyecek, insan popülasyonunun 8 katını karşılayabilecek durumda. Problem ise üretmede değil bunun çoğunun çöpe gitmesi. Bir optimizasyonla bu sorun halledilebilir.
Türkiye veya Türkiye’den kişiler bu sektörde yer alabilmek için neler yapmalı?
Bu alanda çalışmalar yapmak, yaparken de Türk şirketleriyle yapabilmek, inovatif çözüm üreten şirketlerinde yurt dışına çıkmalarını sağlamak, gereken yeteneğin geliştirilmesi için çaba sarf etmek, küçük ve orta yaşlardaki startup’lara destek vermek gerek. Çünkü bu bir zincirin önemli parçaları. Biz Microsoft olarak bu konuda oldukça ciddi çalışmalar yürütüyoruz.
Çocuklarınız yazılımla tanışmazsa ileride inovatif fikirleri olmuyor. Startup kurmuyor ya da kurarken yapay zekayı nasıl kullanırım diye kafalarında düşünmüyor. Yapay zeka konusunda yenilikçi fikirleri olup destek bulamayınca da o fikirler hayat bulamıyor, bulsa da sürdürülemiyor. Tüm bunların bir araya gelmesi gerekiyor ki büyük şirketlerin oluşturduğu pazarda biz de pastadan payımızı alalım.
Biraz da nesnelerin internetinden bahsedelim. Bu konuda düşünceleriniz neler?
Yakında sensörler kamyonla gelecek. İleride sensör denilen şey çok ucuz olacak. İstediğiniz sensörü istediğiniz zaman yaratabilecek veya yarattırabileceksiniz. Asıl önemli olan bu sensörlerin topladıkları verileri yorumlayabilen yazılım. Asıl sihir orada. Endüstri 4.0’da da o teknolojileri ve projeleri hayata geçiren sensörler değil. Arkasındaki zeka ve yazılım.
Evreka’nın projesi de bir nesnelerin interneti projesi. Ancak sensörleri takmak tek başına bir şey ifade etmiyor. Günün sonunda oradan gelen veriyi analiz edip yorumlamak işin sırrı. Bunu yapan da yazılım.
Endüstri 4.0 ve nesnelerin internetindeki teknolojilerinin de bir araya gelmesini sağlayan yapıştırıcı yazılım. Veriyi analiz edebilme yeteneği her iki teknolojinin de önemli bir parçası olacak.
Nesnelerin interneti neleri değiştirecek ve kullanım alanları neler?
Nesnelerin interneti akıllı arabalar, trenler, enerji ve ulaşım konularında oldukça kullanılacak. Özellikle alternatif enerji konusunda epey bir sensör kullanıyor. Bu lojistik sektörü içinde geçerli. Diyelim ki bir gemi şirketiniz var ve yük taşıyorsunuz. Bunların planlanması, yönlendirilmesi, optimizasyonunda kullanılacak. Evlerdeki her şey ise bir süre sonra akıllı hale gelecek.
İnsanın, günün birinde kendi yarattığı yapay zekanın kölesi olma ihtimali var mı?
Yapay zeka dünyasında bunu adı kontrol problemi. İnsan seviyesinde bir yazılım ve robotun birleştiği humanoidin oluşması uzun soluklu bir oluşum. Bunun 2050 veya 2060 yılında oluşacağı söyleniyor.
Kendi kendine öğrenebilen yapay zeka konusunda ne durumdayız?
Kendi kendine öğrenen algoritmalar veya uygulamalar konusunda daha yeni çalışmalara başladık. Sınırsız miktarda veri depolayıp işleyebiliyoruz. Ama bunu kendi kendine öğrenen mekanizmayla, analiz yöntemleriyle yapabilmenin daha başındayız. 2-3 senelik olaylar bunlar. Çalışmanın daha başında olduğumuz için teknolojinin insan yeteneğinde bir seviyeye ulaşması 50-60 yıl sürebilir. Öte yandan inovasyonu yaparken bu kontrol problemini de çözmemiz lazım.
Bu alanda iş bulma durumunu nasıl değerlendirebiliriz?
Yüksek miktarda veriyi analiz etmeyi bilen, teknolojiler konusunda az da olsa bilgisi olan, bir proje yapmış herhangi bir kişinin iş bulamama ihtimali yok. O yüzden yeni alanlarda insan gücü yetiştirilmeli. Biz de bu yüzden Bilim ve Sanayi Bakanlığı’yla okullarda projeler yürütüyoruz ki çocuklar o yaşlarda teknolojilerle ilgili öğrenim kazansın. Eğitim ve inovasyon birlikte. Eğitimsiz inovasyon olmuyor, inovasyon olabilmesi için de eğitimli insan lazım.
Dünyada sihirbazlığa en yakın mesleğin yazılım geliştirme olduğunu söylüyor Bill Gates. 20-30 kişilik şirketlerin milyonlarca insana ulaşan çözümler ve yüz milyonlarca dolarlık değer üretebiliyor. Bu yüzden çocuklarımıza bu sihir ile küçük yaşlarda tanışmalarını sağlamak, girişimcilik ruhunu aşılamak ve desteklemenin çok önemli olduğunu belirtmek isterim.