28.12.2012 - 16:30 | Son Güncellenme:
Her zaman iyi gelir uzaklaşmak, rutini kırmak;
alınan derin bir soluk gibi
günlük koşuşturmaya devam etmeden önce .
Bambaşka bir coğrafyada,
hiç tanımadığım insanlarla hiç bilmediğim sokaklara sapacak olmanın heyecanı da cabası.
yudum.sasmaz@milliyet.com.tr
Milliyet.com.tr Kadın kategorisindeki köşesinde, yurtdışı turları ile ilgili bizi bilgilendiren Prontotour Pazarlama Müdürü Sarp Özkar’ın daveti ile katıldım FAS basın gezisine.
İlk durağımız Marakeş’ti, Fas denilince akla gelen ilk şehir… Nedenini artık biliyorum; tek renk yapılar içinde rengarenk bir karnavalmış bahsi geçen...
Tanrının Ülkesi olarak da anılan Marakeş’te tüm binaların toprak renginde olma zorunluluğu var, o yüzden en çok da ‘kırmızı şehir’ diye biliniyor.
Labirenti andıran ve ‘souk’ denilen çarşılara ev sahipliği yapan dar sokakların hepsi aynı meydana çıkıyor, Djemaa el Fnaa. Kıyamet meydanı! Gerçekten de kıyamet kopuyor ufak çaplı; maymun ve yılan oynatanlar, kına yakanlar, meddahlar, hokkabazlar, müzisyenler, açık hava restoranları, faytoncular, dilenciler arasında birbirine karışan kokular, sesler, renkler...
Fotoğrafçılığa ilgi duyanlara sonsuz malzeme sunsa da parayı veren basabiliyor deklanşöre!
Önce zorla size sarılıp resim çektiren insanlar hemen ardından aynı ısrarla ‘hizmet’inin karşılığını soruyor. Bir şey almaya niyetiniz olmasa bile cebinizde önceden bozdurduğunuz dirhemlerle dolaşmalısınız burada.
UNESCO’nun koruma altına aldığı ilk şehir meydanı olan Djemaa el Fnaa’dan ara sokaklara girdiğinizde göreceğiniz rengarenk kumaşlar, deri ürünler, lambalar, baharatlar, terlikler, takılar başınızı döndürüyor… Gördüğüm anda büyülendiğim yöresel kostümü ‘jellabah’ı hayatımda belki de ilk kez girdiğim koyu pazarlık sonucu, söylenen fiyatın dörtte birine aldığımı belirtirken tek amacım övünmek değil; 1 dirhem neredeyse 5TL olmasına rağmen yapacağınız tüm alışverişlerde pazarlık payının baki olduğunun altını çizmek.
Trafik kurallarının hükmünü kaybettiği Marakeş’te arabalara, bisikletler, faytonlar, motosikletler eşlik ediyor. Nereden hangisini çıkacağını tahmin edemiyorsunuz ama kendi içinde uyum yakalayan manevralar arasında bir süre sonra oldukça güvende hissediyorsunuz. Turistler şehir turu için fayton tercih ederken, yerli kadınların hepsi çok iyi motosiklet sürücüleri.
Şehrin ‘kış bahçesi’ tadındaki Jardin Majorelle’i, barındırdığı 5 kıtadan bitki türünü ve dolayısı ile kadrolu kuş korosunu, görmeden ayrılmamalısınız Marakeş’ten.
İkinci durak: Rabat. Gerek aklımın Marakeş’te kalması gerekse başkent olmasından dolayı önyargı ile yola çıksam da Atlas Okyanusu ile karşılaşır karşılaşmaz tüm soru işaretlerini us’umda asılı kaldıkları yerde unuttum.
Gösterişli dalgaların dövdüğü kıyılara kurulan kale ve yıpranmış da olsa dimdik ayakta duran surların sakladığı mavili beyazlı dar sokaklar. Hızlı adımlarla soluksuz tüketilmemeli bu sokaklar, gölgenizi büyütecek zaman dilimlerinde yürünmeli…
Rabat’ın mutlaka görülmesi gereken tarihi yerleri arasında Kral V. Muhammed’in Anıt Mezarı ve Hassan Kulesi var. Muhafızların koruduğu alan hem V.Muhammed ve iki oğlunun yer aldığı lahitleri içeren Anıt Mezar’a ev sahipliği yapıyor, hem de eski hükümdarlardan Yakub El-Mansur tarafından inşaatı başlatılan ve fakat yarım kalan Hasan Camii’nin minaresi ve kısa sütunlarına.
Son gece ve günümüzü de Kazablanka’da geçirdik. Çekimler boyunca filmin sonunu yönetmenden başka kimsenin bilmediği, meşhur aşk üçlemesini konu alan kült film ile aynı adı taşıyan ve belki de sırf bu yüzden tanınan Fas şehrinde. Film setini misafir edemeyen ama izleyiciyi hiç durmadan davet eden Kazablanka...
Ülkenin modern yüzü olarak lanse edilen Kazablanka’nın 20 yy.da yaşadığı mimari değişiklik, Fransız Güzel Sanatlar Akademisi mezunu mimarların öğrendiği modern mimari teorilerini şehrin üzerinde denemiş olmasından kaynaklanıyor.
210 metrelik minaresi rekoru elde tutarken, kendisi dünyanın en büyük ikinci camisi olan Hassan II Camii, aynı anda 25.000 kişinin içeride 80.000 kişinin avluda namaz kılabileceği kapasitede. Rivayete göre, Kral Hassan rüyasında okyanusun üzerinde seccadesini serip namaz kıldığını görür ve Atlantik kıyısında denizin doldurulması ile elde edilen bir alan üzerine bu yapının inşaatına başlanmasını buyurur.
Denize nazır bu caminin tüm görkemi ile hüküm sürdüğü sahil boyunca yürümeye devam ettiğinizde ise karşınıza balık restoranları ve kapalı plajların sıralanmadığı Kordon Boyu’nu anımsatan bulvar çıkıyor. Okyanusa girmenin her baba yiğidin harcı olmadığını fark ettikten sonra kumsalda farklı boylarda pek çok havuz görmek bizi şaşırtmıyor.
Kazablanka’nın eski kent sokakları ve tüm şehirlerindeki büyük meydanlara verilen ortak ismi ile V.Muhammed Meydanı dışında Adalet Sarayı, Valilik, Ville des Artes (Sanat Müzesi), Sacre Coeur Katedrali de turistlerin ilgisini çeken yerlerden. Ve elbette eski kent ve Marakeş’tekilere göre sönük kalan sokak çarşıları…
44 yıl boyunca Fransız sömürgesi altında kalan Fas’ta halk Fransızca’yı ana dilleri olan Arapça kadar iyi konuşuyor ve büyük kısmı İngilizce de biliyor. Hatta Türk olduğumuzu fark eden ve bizi ‘merhaba’larla karşılayanlar oldu. ‘Merhaba’dan hemen sonra ise Taksim’in hatırı soruluyor.
Kuskus ve tajin en meşhur yöresel tatlar… Açık hava restoranları ilgi çekici, eğer salyangoz ya da kelle yemek isterseniz. Genel olarak biraz fazla baharatlı ve yağlı yemekler. Ama isteyenler farklı dünya mutfaklarından örneklere kolaylıkla ulaşabilir. Deniz ürünleri bol ve taze. Tadı kadar kokusu ile de zihnimize kazınan mandalina ve portakal ise ağır tatlılara en güzel alternatif. Bir de hava ile ne kadar çok temas ederse o kadar lezzetli olacağı düşünülen nane çayı var ki, sunumu ayrı bir şova dönüşse de şeker oranı fazla gelebiliyor çoğu bünyeye.
Bir masal diyarı Fas, tekrar tekrar dinlemekten hoşlanabileceğiniz.
Bir varmış bir yokmuş...
---------------
Sarp Özkar, Prontotour olarak düzenledikleri Kazablanka - Marakeş turları için şu bilgileri veriyor:
"Nisan ayına dek sürecek turlarımızda misafirlerimize Fas'ın sahip olduğu zengin kültürel birikimi sunmayı hedefliyoruz. Air Arabia işbirliğiyle gerçekleştirdiğimiz turlarımız 6 Ocak'tan 31 Mart'a dek her pazartesi yapılacak. Dört yıldızlı otellerde yarım pansiyon konaklama seçeneğinin sunulduğu turumuzun 549 €'luk ücretine Türkçe rehberlik, panaromik şehir turları, transferler, havalimanı vergileri ve sigortalar dahil.”