Kimse kusura bakmasın
Amacım Abdullah Avcı’yı “günah keçisi” ilan etmek değil elbette… Lakin konumu ve sahadaki dehşete yaklaşımı nedeniyle, tarihi futbol ayıbını onun kılavuzluğunda anlamaya/anlatmaya çalışacağım; kusura bakmasın.
Sayın hocamız, maç demeye dilim varmıyor, “hengamenin” ardından yaptığı açıklamalarına son derece derin, bir o kadar olgun, buram buram basiret kokan “sahanın içinde kalmak istiyorum” ifadesi ile başlıyor.
Adam derya… Biz “far görmüş tavşan” gibi kavga izlerken o arka plandaki bilim ve teknik kırıntılarını bulup çıkarıyor. Şu arbededen bile futbol ayıklayabiliyor; ne mutlu ona!
Hadi Abdullah Avcı teknik direktör, aynı zamanda skandalın olay mahalli kentin takımını çalıştırıyor… Dolgun maaşı da var! Biraz politik davranmak hakkı.Peki size ne oluyor?
Amacınız futbol konuşma bahanesiyle ‘etliye sütlüye’ karışmamaksa, kimi camia ve organizasyonlardan korkunuzu bilgiçlikle perdelemek istiyorsanız, pozisyonunuzu korumaya çalışmak için cambaza baktırmak niyetindeyseniz -ya da en acısı- giydiğiniz formaya zarar vermemek güdüsüyle laf kalabalığı yapmaya uğraşıyorsanız… Yani, egoist, korkak ve kötü niyetliden biri veya hepsiyseniz, size de uyar…
Ya da… Ayıptır söylemesi idrak ve algınızda sıkıntı varsa mazur görülebilirsiniz!Abdullah Avcı’nın tarihi beyanatına kafa sallayanlar bile bu kategorilerden birine dahildir… Çünkü başka şık yok. Ama üzülmesinler; kendilerini savunmak için ellerinde hazır şablon var:
Dilerlerse, “farklı yargıya varanlar Fenerbahçelidir” der işin içinden çıkarlar!
Paradoksa bakın… Bir de kendilerini azimli “Fenerbahçe düşmanı” sanıyorlar! Resmen yüceltiyorlar Fenerbahçelileri “kendi kategorilerinden” dışlayarak.
Neyse… Konuştu sayın Abdullah Avcı.İkinci devre “takımının gerçekleştirdiği geri dönüşten” memnun olduğunu söyledi… Ve kendisiyle kurmaya çalıştığım empatinin, uzmanlığına duyduğum saygının tümünü yerle bir etti.
Yahu ikinci devre geri dönen takım falan yok… Yaylım ateşle yumuşattıkları sahaya çıkartma yapan tribün ile onlardan korkup -ki insani bir tepkidir- duran, sinen top oynamak yerine kafasını gözünü korumaya çalışan rakibe karşı gol atan, baskın gözüken Trabzonspor var.
Olaya bakıp futbol konuşmak ayıp bu koşullarda… Diyelim ki, hocadır, mecburdur falan filan. Peki bu mudur Abdullah Avcı’nın futbol kriterleri? Adaleti, analizi böyle mi çalışır bir futbol bilgesinin?
Yani olay öyle bir boyuta gelmiş ki, sahada kalmak, futbol konuşmak takımlardan herhangi birinin hocası için bile olasılık dışı. İşin sonunda komik duruma düşmek var.
Hala gol, faul, penaltı falan gibi futbol terimlerini cümle içinde kullananlar ile hala futbola bir tarafından yapışıp sinekten çıkacak yağ miktarını arttırmak için kulağının üzerine yatan kulüplerin taraftarları, yöneticileri ve dahi futbolu yönettiği iddia olunan tüm kurul ve kuruluşları “kınamak lazım” diyeceğim; işe yaramaz.
Kadıköy’de kazanınca kalecisini “altı okka” yapanların, Trabzon’da “sevinip tribünü tahrik ettiler” tespitindeki çelişkinin altını çizdiğinizde bile Fenerbahçe taraftarı olduğunuz iddia edilecektir muhtemelen.
Oysa, önemli olan tuttuğunuz takım değildir... Çünkü, sadece insanlar “taraftar” olur. İnsan olmak ise omuzların ortasındaki çıkıntıyı sadece şapka takmak için kullanmamak, asgari adalet, merhamet, empati duygusu gerektirir.
Mevcut kötü niyetli, korkak ve sıkıntılı idrak stokuyla, bir adım öteye gitmek mümkün değildir.
Ancak insani davranış kalıpları düzelecek, insanlar fikir yürütürken karpuzun hangi yarısında olduğunu düşünmeyecek; o zaman düzelecek bu işler. Az da olsa torunlarınızın bir şansı var.