Futbolun “arınma” fırsatı kaçtı asıl…
Bir kere, kerameti kendinden menkul “futbol ulemalarının” derin tespiti “futbol sahada oynanır” cümlesini kenara bırakın… Zamanımızda tespit değil, temennidir o laf… Futbol endüstri olduğundan beri tek motivasyonu rekabet değildir; olsa bile, “adalet ve ayıp” yoksa rekabete hile karıştırmayana saf denmektedir.
Yirminci yüzyılın en büyük futbolcularından aristokrat görünümlü Platini, UEFA başkanı oluyor, rüşvetten sekiz yıl men cezası alıyor. Alem bu!
Bizde “biraz” farklı!.. Her türlü “kötü” sıralamada zirve adayı olmamızı sağlayan “artılarımız” futbolda eksik kalacak değil ya!
Kuralları eğip esnetip işin içine entrikalar, kumpaslar eklemişiz, balçığa çevirmişiz futbolu. Ve siz çıkıp “şampiyonluk sahada kazanılır” diyorsunuz! Pollyanna bile kahkahadan kırılır bu at gözlüklü nahifliğe.
Yahu, maraton da parkurda koşulur. Checkpoint görevlileri kaynağı bilinmeyen bir emirle atletlerden bir tanesine sürekli çelme takmaya çalışıyor su , nasıl “sen parkuruna bak” dersiniz ona.
İşte Fenerbahçe de bu durumda… Hem de epeydir… İki ay sonra 13 yıl olacak!
Olay bu sezon ayyuka çıkmışsa, sebebin biri Fenerbahçe’nin hatayı kendinde aramasını gerektirmeyecek bir takım kurmuş olması, diğeri “antiFenerbahçe” güruhta cüretkarlığın, pervasızlığın doruğa çıkmasıdır.
Bunlar hezeyan değildir… Belgelidir. Özetini merak eden Levent Kalkan kardeşimin 24/04/2024 tarihli yazısına bakar, tarih ve olayları hatırlar. Zaten bir Allah’ın kulu da “Fenerbahçe sistematik haksızlığa uğramadı” demiyor ki… En fanatiği kendi takımına yapılan hatalarla kıyaslamaya kalkıyor, o da puana etki hesabında Fenerbahçe kayıplarının yarısını yakalayamıyor.
O zaman bir başkan olarak ilk ve en önemli ödevi bu sistemli düşmanlığı afişe etmek, elindeki tüm imkanları kullanarak hakkından gelmekti Ali Koç’un.
O da istedi… Niyetinden şüphe yok… Lakin, adamak başka, ödemek başka!
Ne yazık ki, “gürledi” ama “yağamadı” sayın Fenerbahçe başkanı. Çünkü önde bir “şampiyonluk havucu” sallanıyordu Fenerbahçe isyanı durulana dek. Yarım yamalak mücadele etti. Karşısındakiler direndi ve kazandı. Havucu da Sivas’ta kaldırdılar ortadan.
Hem de alay eder gibi; Galatasaray derbisindeki şansını bile yok eden uzatma dakikalarındaki uyduruk bir penaltı ile.
Eee… Yanlış sarı karta basın toplantısı düzenleyen Ali Bey’den “çıt” yok.
Demek ki… * İçinde bulunduğumuz koşullarda futbolun sahada oynanıp, şampiyonluğun sahada kazanılması, geçen yüzyıl ortalarında kalmış centilmenliğe nostaljiden öteye geçmeyen demode bir bilgiçlik cümlesidir.
* Fenerbahçe, Fetö terör örgütü ile başlayan, ardından niyeti bilinmeyen güç odaklarının devraldığı, Fenerbahçe dışındaki her futbol oluşumunun durumdan çıkar umarak görmezden geldiği örgütlü kötülüğün muhatabıdır ki, futbolumuzu amorf hale getiren bu bitmeyen kindir. Arınma olacaksa, Fenerbahçe başlatmalıdır.
* Sayın Ali Koç, Fenerbahçe’ye karşı oluşumu durdurmak, engellemek, yok etmek hatta futbolu kurtarmak için “Fenerbahçesiz bir ligin daralıp yok düzeyine inecek getirisinden” korkacaklarını umarak “ligden çekilme” isyanı ile işe doğru yerden başlamıştır.
* Ancak kullanmaktan çekindiği yetki, tam tersine bir işlev görmüş, Fenerbahçe’ye kumpas kuranlar kazanmış, bundan sonrası Fenerbahçe ve futbolumuz için daha karanlık bir meçhul haline gelmiştir.
* Fırsatı zamanında kullanıp -veya kullanacağı algısı yaratıp- karşısındakilere geri adım attıramayan sayın Ali Koç’un, artık “yeni hoca, mükemmel transferler” gibi temcit pilavı umutlarla yeni bir dönem talep etmesi, gereksiz yıpranmalardan öteye gidemez. Çünkü, güç, “mücadeleyi kazanan Fenerbahçe düşmanları” eline geçmiştir.
* Bizzat sayın Koç’un dile getirdiği gibi “kendisi varken Fenerbahçe’yi şampiyon yapmayacaklarını” doğru kabul edersek, kaybedilmiş savaşın bedelini ödeyen kumandan olmak vaktidir şimdi.