03.03.2020 - 13:05 | Son Güncellenme:
AA
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Almanya İçişleri Bakanı Horst Seehofer ile 19 Şubat'ta 10 kişinin öldürülmesi ve 5 kişinin yaralanmasıyla sonuçlanan Hanau'daki saldırıya ilişkin telefon görüşmesi gerçekleştirdi.
Görüşmenin ardından taraflar, Hanau'daki saldırıya ilişkin ortak bildiri hazırladı.
Korkunç saldırıdan ötürü büyük bir şok ve üzüntü içerisinde olunduğuna işaret edilen bildiride, "Failin ırkçı ve İslam düşmanı nedenlerden hareket ettiği açıkça ortadadır. Saldırının kurbanları arasında Türk kökenli birden fazla kişi bulunmaktadır." ifadeleri yer aldı.
Almanya ve Türkiye'nin İçişleri bakanlarının tüm mağdurların ve ailelerin acısını yürekten paylaştıklarına değinilen bildiride, şöyle denildi:
"Mağdurların korunmasından sorumlu görevliler ve tüm devlet makamları, mağdur kişilere ellerinden gelen tüm desteği verme çabası içindedirler. Soruşturma makamları ise bu olayın tamamen açıklığa kavuşturulması, olayın kendisi ve failiyle ilgili net ve eksiksiz bir tablonun elde edilmesi için ellerinden geleni yapmaktadırlar. Bunun bir parçası da, failin eylemi tek başına mı gerçekleştirdiğinin yoksa aşırı sağcılar ve teröristlerle iletişim içinde mi olduğunun tamamen ve eksiksiz bir şekilde ortaya çıkarılması olacaktır."
Saldırının Almanya'da ırkçı ve aşırıcı bir zihniyete dayanan birkaç ay içinde gerçekleşen üçüncü sağcı terör saldırısı olduğunu vurgulanan bildiride, bu durumun, aşırı sağcılık ve yabancı düşmanlığıyla mücadelenin kararlı bir şekilde devam ettirilmesi gerektiğini açık bir şekilde ortaya koyduğuna dikkati çekildi.
Bildiride şunlar kaydedildi:
"Failler işledikleri suçlarla, topluma düşmanlığı ekmeyi, karşılıklı önyargılarını beslemeyi ve halk gruplarını bütünüyle birbirine düşürmeyi hedeflemektedirler. Biz buna hiçbir şekilde izin vermeyeceğiz. Mağdur grupların, özellikle Türklerin ve Türk kökenli Almanların olaya verdiği ölçülü tepkiler, terörün aramıza girmesine müsaade etmeyeceğimizin cesaret verici bir göstergesidir. Almanya ve Türkiye, atılan nefret tohumlarının büyümesine izin verilmemesi gerektiği konusunda hemfikirdir.
Aynı zamanda dinler ve dünya görüşleri arasında çatışmaların önlenmesinin en iyi yolunun yakın iş birliği olduğu konusunda da hemfikiriz. Bunun için oluşturulan tüm kanalları yoğun bir şekilde kullanmayı hedeflemekteyiz. Zira barış içinde birlikte yaşamanın yolu, karşılıklı olarak birbirini tanımak ve birbirine değer vermekten geçmektedir."