ANKARA Milliyet
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ile hükümet arasında bunalıma neden olan memur kararnamesi, eşi görülmemiş uzunlukta bir gerekçeyle dün ikinci kez Köşk'e gönderildi. Kararnamenin imzalanmamasının "keyfi bir davranış" olacağı ve "
devlet krizi" doğuracağını vurgulayan hükümet, Sezer'in, memur ihracına olanak sağlayan üç kanun hükmünde kararnameyi (KHK) imzalamasına karşın
son tasarıyı geri göndererek "çelişkiye düştüğünü" kaydetti.
Bölücü, yıkıcı ve irticai faaliyetlere karışan memurların görevine son verilmesini düzenleyen KHK'yı ikinci kez Sezer'e gönderen hükümetin, Başbakan Bülent Ecevit'in imzasını taşıyan sunuş yazısı dışında 15 sayfaya yayılan 10 maddelik gerekçesi özetle şöyle:
İşte 15 sayfa, 10 maddelik gerekçe
* Yıkıcı ve bölücü faaliyetlerde bulunan kamu görevlilerine verilen disiplin cezalarının yetersiz kalması üzerine çeşitli MGK kararlarıyla disiplin suçlarının ağırlaştırılarak kamu görevlerinden çıkarılmaları için mevzuat değişikliği öngörülmüştür. Bu kararlar 54, 55, 56 ve 57. hükümetler tarafından benimsenmiştir.
* (Sezer'in) İade gerekçesinde suç ve cezalara ilişkin düzenlemelerin KHK ile yapılamayacağı, Anayasa Mahkemesi'nin 1988 / 8 ve 1991 / 7 sayılı kararlarıyla da bu görüşü benimsediği belirtilmektedir. Ancak Anayasa Mahkemesi'nin 1987 / 1 sayılı kararında hakim ve savcılara verilecek disiplin cezalarına ilişkin KHK'nın iptal istemini reddetti. Bu karara iade yazısında değinilmemektedir. Anayasa Mahkemesi'nin aynı konuda birbirine zıt ve bağlayacılık anlamında eşit düzeyde iki ayrı karar vardır. Bu durumda hangi kararın esas alınacağı önem kazanmaktadır.
* O halde, öncelikle önceki hükümetlerin bu konudaki kanun hükmünde kararname uygulamalarına bakılması gerekir. 1984 yılında, iade edilen KHK'nın değiştirdiği Devlet Memurları Kanunu'nun 125; 1989 yılında, Hakimler ve Savcılar Kanunu'nun meslekten çıkarmaya ilişkin fıkrası; 1991 Uzman Jandarma Kanunu; 1993 yılında, TSK Personel Kanunu'nun ilişki kesmeye ilişkin maddeleri KHK ile düzelenmiştir. Yani 57. Hükümet'ten önce görev yapan 4 ayrı hükümet ve 3 ayrı Cumhurbaşkanı'nın memurluktan çıkarma şeklindeki disiplin cezalarının KHK'larla düzenlenmesinin Anayasa'ya uygunluğu konusundaki görüşleri, hükümetimizle aynı olmuştur.
* İade edilen KHK ile yapılan düzenlemenin aynısı 1998 yılında akademik personel için yapılmış ve bu düzenlemenin yasa ile yapılmamasının Anayasa'ya aykırı olduğu itirazı Danıştay tarafından 5 ayrı karar ile reddedilmiştir.
Siz de imzaladınız* TSK Personel, Vakıfbank ve Gülhane Askeri Tıp Akademisi yasalarındaki görevden alma halleri, açığa alma, ilişik kesme gibi suç ve cezalara ilişkin düzenlemeler 20 Temmuz, 26 Temmuz ve 4 Ağustos 2000 tarihli ve 604, 606, 607 KHK'lar ile değiştirilmiştir.
* 604, 606 ve 607 sayılı KHK'lar ile disiplin ve görevden uzaklaştırmaya ilişkin konuların KHK ile düzenlenmesine (tarafınızdan) olur verilirken; "irticai ve bölücü faaliyette bulunan kamu görevlilerinin disiplin hükümlerinin yasayla düzenlenmesi gerekir" gerekçesiyle iade edilmesi bir çelişki olarak değerlendirilmektedir.
* Devlet Memurları Kanunu'nun disiplin cezası gerektiren suçlara ilişkin 125. maddesinde "yıkıcı ve bölücü faaliyetler ile cumhuriyetin temel niteliklerine aykırı faaliyetler" şeklinde bir suç bulunmamaktadır.
* İdarenin PKK veya Hizbullah gibi "ülke bütünlüğünü ve cumhuriyetin temel ilkelerine aykırı" faaliyet gösteren örgütlere mensup olduğu belirlenenlere verdiği memurluktan çıkarma cezalarının "fiile uygun ceza verilmediği" gerekçesiyle yargı organlarınca iptal edilebildiği görülmektedir. Hükümetimiz mevcut hukuki boşluğun giderilmesi için KHK'yı düzenlemiştir.
* Bakanlar Kurulu Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanarak sıkıyönetim ve olağanüstü halin gerekli kıldığı konularda KHK çıkarabilmektedir. Cumhurbaşkanı'nın bu hallerde çıkarılan KHK'daki iradesi, şekli bir unsurdan ibaret olmayıp işlemin kurucu unsudurur. Olağan dönem KHK'ları ise Başbakan başkanlığındaki Bakanlar Kurulunca çıkarılmakta olup, Cumhurbaşkanı'nın bu konudaki iradesi şekli bir unsurdan ibarettir. Bu nedenle, Cumhurbaşkanı'nın olağan dönem KHK'larını imzalamaması söz konusu olamaz.
İmzalamamak keyfi olur* Cumhurbaşkanı'nın Anayasa'nın 104. maddesinde olmayan bir "iade" yetkisi kullanması "hukuki" değil "keyfi" bir tutum olur ve en başta "hukuk devleti" ilkesine ter düşer. KHK'nın imzalanmaması, hükümete KHK çıkarma yetkisi veren TBMM'nin iradesinin dikkate alınmaması anlamına gelir
* Anayasa'ya aykırı olduğu gerekçesiyle Cumhurbaşkanı'nın bir KHK'yı iade etme yetkisi var ise, o takdirde Anayasa ile Cumhurbaşkanına Anayasa Mahkemesine başvurma yetkisi verilmesinin anlamı kalmamaktadır.
Devlet krizi çıkar* Cumhurbaşkanı'nın, KHK'nın Anayasa'ya aykırı olduğu düşüncesi bir "kişisel görüş" niteliğindedir. Bu KHK'yı iptal ederek yürürlükten kaldıracak olan organ Anayasa Mahkemesi'dir.
* Anayasa'da olmayan bir yetkiyi kullanmak şeklindeki aksine bir tutum, herşeyden önce yasama, yürütme ve yargı organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını engelleyecek bir devlet kırizi çıkması sonucunu doğuracaktır.
* Alınan kararla ilgili Cumhurbaşkanı'nın sorumluluğu bulunmamaktadır. Oysa bütün sorumluluk Başbakan'a, ilgili bakana ve Bakanlar Kurulu'na aittir. Başbakan ve bakanların siyasi sorumlulukları yanında cezai sorumlulukları da bulunmaktadır.
* Cumhurbaşkanı'nın kararnameleri imzalaması şekli bir onay niteliğindedir. KHK iade edilerek yasalarla ilgili süreç başlatılmıştır. O halde, iade edilen bir kanunun ikinci kez reddedilmesi nasıl mümkün değilse, bu KHK'nın da ikinci kez iadesi söz konusu olamaz. Bilgilerinize saygılarımızla arz ederiz.