02.01.2018 - 13:18 | Son Güncellenme:
DHA
Bölge İdare Müahkemesi HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş hakkındaki yereml mahkemenin kararını bozdu.Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın avukatları, Ankara 2'nci Asliye Hukuk Mahkemesi'ne başvuraruk, HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın 27 Şubat 2016 tarihinde Mersin'de düzenlenen mitingte yaptığı konuşmasında, Erdoğan'a hakaret ettiği ve kişilik haklarına saldırıda bulunduğunu belirterek 50 bin liralık manevi tazminat davası açtı.
Mahkeme verdiği kararda, davacının Cumhurbaşkanı, davalının ise siyasi parti başkanı olduğunu belirterek, 'Her iki tarafın da siyasi kişiliğe sahip olup dava konusu konuşmanın da mitingde yapılan seçim konuşması olup davacı Cumhurbaşkanının kişiliğini doğrudan hedef alan tarzda beyanatların olmaması, değer yargıları ile ilgili açıklamaların olması, sorular sorulmak sureti ile tespitlerin yapılması esasen Yargıtay'ın yerleşmiş uygulamaları doğrultusunda, siyasi kişiliği olanların bu tarz söylem ve ağır eleştirilere katlanma yükümlülüğünün bulunması nedenleriyle, davacının kişilik haklarını ihlal eden şeref ve haysiyetine yönelik olarak doğrudan yapılmış hukuka aykırı itham ve açıklamaların olmadığı kanaati' ile davanın reddine karar verdi.
BAM, YEREL MAHKEMENİN KARARINI KALDIRDI, HÜKÜM KURDU
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın avukatları yerel mahkemenin kararına karşı Ankara Bölge Mahkemesi'ne (BAM) başvurdu.Bölge Adliye Mahkemesi 25'inci Hukuk Dairesi kararında, davanın bir tazminat davası olup, ifade özgürlüğü ile bireyin şeref ve itibarının korunması hakları arasında adil denge kurulmaya çalışılırken uygulanacak yaptırımın hürriyeti bağlayıcı ceza veya adli bir para cezası olmadığını, bir miktar para ödetilmesi biçiminde ki manevi tazminata ilişkin olduğunu belirtti. Kararda, davalının, davacının inancı ile ilgili beyanlarının çoğunluğu müslüman bir toplumda yaşandığı düşünüldüğünde toplumun sahip olduğu düşünceleri sarsıcı nitelikte olup Cumhurbaşkanı olan davacının sosyal değerini ihlal ettiği, şahsi olarak da kişilik haklarına saldırı niteliğinde bulunduğu sonucuna varıldığı belirtirek, şöyle denildi:
"Şu durumda, dava konusu 27.02.2016 tarihli konuşmanın ulusal, yazılı ve görsel medya organlarında yayınlanmış olması nedeniyle ulaştığı kitlenin genişliği, davacının Cumhurbaşkanlığı sıfatıyla Türkiye Cumhuriyetini ve Türk Milletinin birliğini temsil etmesi, davalının isnatlarının gerçek ve güncel olmaması, davacının inancına yönelik ifadelerinin toplumun ortak değerine aykırılığı nedeniyle yaratacağı sarsıcı etkisinden dolayı kişisel değer yargısı olarak nitelendirilemeyecek oluşu, bunun yanında davalının da siyasi bir kişi olması, ekonomik ve sosyal durumu, paranın satın alma gücü, manevi tazminatın bir ceza olmadığı gibi mal varlığına ilişkin bir zararı karşılama amacı bulunmaması ile bireyin şöhret ve itibarına üstünlük tanırken ileride ifade özgürlüğü hakkının kullanılmasından caydırıcı etki doğurmaması kriterleri esas alınarak demokratik bir toplumda sosyal bir ihtiyacı karşılayacak ve orantılı olacak tutar olarak kabul edilen 15.000TL manevi tazminatın ödetilmesinin davacıda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştireceği ve manevi tazminatın amacına uygun olacağı kanaatine varıldığından davacının istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının HMK 353/1-b-3 maddesi uyarınca kaldırılmasına ve davanın kısmen kabulü ile 15.000TL manevi tazminatın haksız fiil tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte ödetilmesine hüküm kurulmuştur."