04.06.2022 - 11:04 | Son Güncellenme:
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları şöyle; Bugün ve yarın gerçekleştireceğimiz çalışma oturumlarında, meclis faaliyetlerinden güvenlik ve dış politikaya, ekonomiden tarım ve enerjiye kadar pek çok başlığı takdimlerle, soru cevaplarla ele alacağız. Toplantımızın partimiz, ülkemiz için hayırlara vesile olmasını rabbimden niyaz ediyorum. Biliyorsunuz en son istişare ve değerlendirme toplantımızı 2019 Ekim’inde yapmıştık. Salgın döneminde toplantılarımıza mecburen ara verdik.
Hamdolsun ülke ve millet olarak bu sıkıntılı süreci en az kayıpla geride bıraktık. Bu vesileyle salgın döneminde KOVID-19 teşhisiyle hayatını kaybeden yaklaşık 99 bin vatandaşımıza Allah’tan rahmet, hastalığı atlatan yaklaşık 15 milyon vatandaşımıza da geçmiş olsun dileklerimi şahsım ve milletim adına ifade ediyorum. Rabbim ülkemizi ve dünyayı bir daha böyle musibetlerle imtihan etmesin diyoruz.
Türkiye’nin bu zorlu süreçte sergilediği dirayetli duruş, ülkemize 20 yılda kazandırdığımız hizmet ve eserlerin önemini bir kez daha göstermiştir. Ülkemizin son 20 yıldaki kazanımları, her alanda hayatımızın ayrılmaz birer parçası haline geldiği için çoğunun altında kendi imzamızın olduğunu dahi unutmaya başladık. Ülkemize kazandırdığımız eserleri, milletimize verdiğimiz hizmetleri her fırsatla hatırlamalı ve hatırlatmalıyız. Partimizin kuruluşunun 21’inci, hükümete gelişimizin 20’nci yıldönümünü idrak ettiğimiz bir dönemde bu muhasebeyi hep birlikte yapmamızın önemli olduğuna inanıyorum.
"'ÜLKEMİZİ DÖRT TEMEL UNSUR ÜZERİNDE YÜKSELTECEĞİZ' DEDİK"
Biliyorsunuz iktidara gelirken milletimize, ülkemizi dört temel unsur üzerinde yükselteceğiz dedik. Bunlar, eğitim, sağlık, adalet, emniyet temelleri. Bunun için de her zaman eserlerimizi ve hizmetlerimiz anlatmaya bu sırayla başlıyoruz. Şimdi sizlerle 20 yılda ülkemize kazandırdığımız asırlık eser ve hizmetlerin çok kısa bir özetini paylaşacağım.
Geçtiğimiz 20 yılda eğitimde yükseköğretim dahil toplam eğitim bütçemizi yılda 10,3 milyar liradan 274,3 milyar liraya çıkardık. Derslik sayımızı 343 binden 611 bine yükselttik. Hükümete geldiğimizde 526 bin öğretmen varken biz bugüne kadar toplam 730 bin yeni öğretmen ataması yaptık. Öğrencilerimize 2003 yılından beri toplam 4 milyar adet ders kitabını her eğitim öğretim yılı başında masada olacak şekilde ücretsiz olarak verdik. Artık ders kitaplarıyla birlikte yardımcı kaynakları da öğrencilerimize ücretsiz dağıtmaya başlıyoruz.
Maarif Vakfı’mız vasıtasıyla 49 ülkede 406 okul, 1 yükseköğretim kurumu, 21 eğitim merkezi ve 44 yurt ile eğitim öğretim faaliyetlerini sürdürüyoruz.
İktidarı devraldığımızda 76 olan üniversite sayımız bugün 208’e ve 81 vilayetimizin tamamında, 70 bin olan akademik personel sayımız 185 bine, 1 buçuk milyon olan üniversite öğrencisi sayımız 8,3 milyona çıktı.
Sağlıkta farklı kurumlara bağlı hastaneleri birleştirerek sağlık sigortasını neredeyse nüfusumuzun tamamını kapsayacak şekilde genişleterek tarihi bir reforma imza attık. Bunun yanında, hastane yatak sayımızı 164 binden 258 bine, nitelikli yatak sayımızı 19 binden 165 bine yükselttik. Açtığımız toplamda 25 bin 298 yatak kapasiteli 19 şehir hastanemizle birlikte hizmet kalitesini yükselttik. Toplamda 18 bin 794 yataklı 14 şehir hastanemizin inşası, ikisinin ise ihale ve proje çalışmaları devam ediyor.
HASTANE RANDEVULARI
Son dönemde devlet hastanelerindeki sağlık hizmetleri konusunda muayene randevularındaki gecikmeler başta olmak üzere sistemdeki kimi aksaklıklarla ilgili şikayetler gelmeye başladı. Salgının bitmesiyle bu sorunları hemen gündemimize aldık, süratle çözümünü sağlayacak adımları atıyoruz.
Gençlik ve sporda gençlik merkezi sayımızı 9’dan 407’ye, spor tesisi sayımızı 1575’ten 4 bin 127’ye, yükseköğrenim yurt yatak kapasitemizi ise 182 binden 746 binin üzerine çıkardık. Yükseköğrenim burs ve kredi tutarını lisans öğrencileri için aylık geldiğimizde 45 liraydı, 850 liraya, yüksek lisans öğrencileri için aylık 90 liraydı, 1700 liraya, doktora öğrencileri için aylık 135 liradan 2550 liraya yükselttik.
Aile ve sosyal hizmetlerde son 20 yılda toplam 522 milyar liranın üzerinde sosyal yardım yaptık. Kamuda 192 bin yeni engelli kardeşimizi istihdam ettik. Şiddet Önleme ve İzleme Merkezlerini 81 ilimizde faaliyete geçirdik.
"TERCİH DEĞİL, MECBURİYETTİR"
Suriye’de derinleşen insanlık dramına karşı sınır ötesi harekatlarımızın başladığı günden bugüne oluşturduğumuz güvenli bölgelere 500 binin üzerinde Suriyeli kardeşimizin geri dönmesini sağladık. Türk milleti için güçlü bir orduya sahip olmak, tarih boyunca hep olageldiği gibi bugün de bir tercih değil, bir mecburiyettir. Uzunca bir süre ordumuzu içten içe çürütmek, ölürsem şehit, kalırsam gazi anlayışında vücut bulan, vatan müdafaasında zafiyete düşürmek, tarihiyle ve kadim değerleriyle bağını koparmak için her yola başvurdular.
SURİYE'YE YENİ HAREKAT MESAJI
Bunun için her dönem farklı araçlar, farklı kişiler kullandılar. En son FETÖ ihanet çetesinin ordumuz içindeki elemanlarıyla bu emellerine ulaşmaya çalıştılar. Hamdolsun milletimizle birlikte bu büyük ihanet oyununu bozduk. FETÖ’den temizlediğimiz Türk Silahlı Kuvvetlerimizi, personel temini ve eğitiminden, silah gücüne kadar her alanda dünyanın en modern orduları arasına katacak adımları attık. Bu sayede Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınarı, Bahar Kalkanı Harekatları ve nisan ayında başlattığımız Pençe-Kilit Operasyonuyla güney sınırımızda oluşturmaya çalışılan terör koridorunu darmadağın ettik. Hem güney sınırlarımızdaki güvenlik hattımızın eksiklerini yeni harekatlarla tamamlayacak hem de karasıyla, deniziyle, havasıyla tüm kuvvetlerimizi her türlü göreve hazır hale getirecek çalışmaları titizlikle yürütüyoruz.
Milli gelirimizi 238 milyar dolardan aldık, 1 trilyon dolar sınırına kadar getirdik. Şayet Gezi olaylarıyla başlayan ve ardı ardında devam eden ihanetlerin ülkemize kur, faiz, enflasyon şer üçgeni üzerinden ödettiği ağır bedeller olmasaydı bugün 1,5 trilyon doları bulan bir milli gelirle çok farklı bir yerde olacaktık. Sahnede ülkemiz aleyhine hangi oyun sergilenirse sergilensin, gerisinde bunu destekleyecek bir ekonomik sabotaj mutlaka vardır. Buna rağmen ülkemize ne siyasette ne ekonomide diz çöktürülmesine izin vermedik, vermeyeceğiz.
Türkiye’nin şehit kanlarıyla, heba edilen kaynaklarıyla, kaybedilen vaktiyle ödediği bedellerde payı olan herkesin yakasına yapışmak boynumuzun borcudur. PKK ile mücadelemizin de, FETÖ’nün üzerine tavizsiz gidişimizin de, CHP ve şürekasına karşı siyaset zemininde verdiğimiz sert mücadelenin de sebebi, milletimize olan işte bu borcumuz, işte bu sorumluluğumuzdur.
"AZİZ VATANIMIZIN TEK KARIŞ TOPRAĞINI KİRLETEMEYECEKSİNİZ"
Karşımıza çıkarılan aktörlerin birer aparat, yürütülen kampanyaların birer proje olduğunu biliyor, asıl mücadeleyi bunların yularını ellerinde tutanlara, projelerin gerçek sahiplerine karşı veriyoruz. Biz, başaramayacaksınız diye meydan okudukça üzerimize yeni yöntem ve araçlarla gelmeyi sürdürenlere diyoruz ki, bu milletin son ferdi de toprağa düşmeden, sinsi senaryolarınızı hayata geçiremeyeceksiniz. Biz istiklal ve istikbal diyerek mücadele bayrağını yükselttikçe ayağımıza taktıkları çelmeleri artıranlara diyoruz ki, bu milletin son ferdi de şehit olmadan aziz vatanımızın tek karış toprağını kirletemeyeceksiniz.
"ANLAYAMADIKLARI BİR GERÇEK VAR"
Biz büyük ve güçlü Türkiye diyerek hedeflerimize kilitlendikçe eşi benzeri görülmemiş bir kin ve nefretle üzerimize saldıranlara diyoruz ki, son ferdi de nefesini tüketmeden bu milleti esir alamayacaksınız. Türkiye’nin ekonomide geldiği yeri de, yaşadığı kayıpları da işte bu perspektiften değerlendirmek gerekiyor. Tabii onların göremedikleri, fark etseler bile anlayamadıkları bir gerçek var. Bu gerçek, Türkiye’nin potansiyelinin ve gücünün kağıt üzerindeki ölçeklerin çok üzerinde olduğudur. Eğer biz kağıt üzerindeki hesaplara kalsaydık ne vesayetle mücadelemizi başarıya ulaştırabilirdik ne terörle mücadelemizi zaferle neticelendirebilirdik ne darbecileri bozguna uğratabilirdik ne de uluslararası ayak oyunlarıyla baş edebilirdik.
Biz milletimize güvendiğimiz, ülkemize inandığımız, inancımızdan şüphe duymadığımız için 20 yıldır Allah’a hamdolsun ayaktayız.
YENİ KONUT PROJELERİ MÜJDESİ
Toplam 446 millet bahçesi projemizden 128'ini tamamladık. 126 millet bahçemizin yapımı 192'sinin ise ihale, proje ve yer seçim süreci devam ediyor. TOKİ eli ile toplam 1 milyon 100 bin konut yaptık. 3 milyon dönüşümü tamamladık. İnşallah yakında bu konuda yeni müjdelerle milletimizin karşısında olacağız.
Biz ülkemizi eserlerle donatmanın, milletimize aşkla hizmet etmenin mücadelesini verirken, siyasetin cilvesi diyebileceğimiz bazı kişiler ve konularla da uğraşmak mecburiyetinde kalıyoruz. Türk siyasi tarihinin en ağır, en eziyetli, katlanması en zor cilvesi maalesef bizim dönemimize denk geldi. Bu talihsiz cilvenin adı Kılıçdaroğlu’dur. Karşımızda öyle bir karakter var ki ciddiye alsak ciddiye alınacak tarafı yok, gülüp geçsek gülünecek tarafı yok. Biz de çoğunlukla yok saymayı tercih ediyoruz.
Kendisini uzunca bir süre yok saydığımızda da arsızlara özgü bir cesaretle yalanın, iftiranın, zırvanın dozunu sürekli yükseltiyor. Biz de mecburen bu zatı ara ara paçasından tutup aşağıya çekmek durumunda kalıyoruz. Yine böyle bir mecburiyetle karşı karşıyayız.
KILIÇDAROĞLU'NA 10 SORU
CHP’nin başındaki zat, güya bizim AK Parti Meclis Grubu toplantımızda sorduğumuz sorulara cevap vermiş. Sonra da güya bize 10 soru sormuş. Bizim sorularımıza verdiği cevapların her satırından bu zatın hep işaret ettiğimiz sinsiliği, riyakarlığı, kifayetsizliği buram buram tütmektedir.
Birinci sorum olan hiçbir ayrım yapmadan tüm terör örgütlerini lanetleyip lanetlemeyeceğine verdiği cevaptaki örgüt ilişkilerinden terörle mücadele taktiklerine kadar tüm göndermeler, Türkiye’yi birilerine gammazlayan hatta el altından müdahaleye çağıran alçakça tuzaklarla bezelidir.
İkinci sorum olan Türkiye’nin PKK ve YPG’ye karşı yürüttüğü sınır ötesi harekatlarını destekleyip desteklemediklerine, yabancı postal gibi yapılan işlerle uzaktan yakından ilgisi olmayan bir iğrençliği karıştırarak kirli zihnindeki hezeyanları bir kez daha sergilemiştir.
Üçüncü sorum olan İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliği tartışmalarında devletinin izlediği politikaların yanında olup olmadığına verdiği cevap, sadece bu mücadelemizde karşımızda olanları sevindirecek bayağılıktadır.
Dördüncü sorum olan Türkiye’nin Akdeniz ve Ege’de yürüttüğü mücadelede kimin safında olduğu hususuna verdiği cevapta, ülkesinin değil, Rumların ve onları üzerimize salanların yanında yer aldığını tekrar göstermiştir.
Beşinci sorum olan dünyanın küresel krizin ekonomik boyutunun ülkemize etkilerine karşı sürdürdüğümüz mücadeleye destek verip vermediğine, olup bitenlerden hiçbir şeyden anlamadığı için Türkiye’nin başındaki en büyük felaketin kendisi olduğunu gösterecek basitlikte bir cevap vermiştir.
Altıncı sorum olan yalanı ve iftirayı bir kenara bırakıp bırakmayacağına, tam da kendi karakter fukarası tarzına yakışır şekilde aynı yalanları ve iftiraları tekrarlayarak cevap vermiştir.
Yedinci sorum olan siyasi stratejilerini yabancı ülke temsilcilerine hatırlatmak veya hazırlatmak ve onaylatmaktan vazgeçip geçmeyeceğine, yine bu mahfillerin telkin ettiği şekilde inkarla cevap vermiştir.
Sekizinci sorum olan bu toprakların tüm değerleri, sembolleri, birikimleri ve kazanımlarıyla asil bir evladı gibi hareket etmeyeceğine, asil değil sefil bir şahsiyet olduğunu göstererek cevap vermiştir.
Dokuzuncu sorum olan, partisi içindeki her türden terör örgütü destekçisini, her türden hırsızı, tacizciyi, tecavüzcüyü, istismarcıyı tasfiye etmeyi düşünüp düşünmediğine, tüm bu rezilliklere üstünü örterek ortak olduğunu ikrar ederek cevap vermiştir.
Onuncu sorum olan yüreği yetip 2023’te Cumhurbaşkanı adayı olup olmayacağına ise sorumda zaten belli olan seçim tarihinin açıklanması bahanesiyle yüreksizliğini, çapsızlığını, iradesinin ve ipinin başkalarının elinde tutulduğunu bir kez daha göstererek cevap vermiştir.
Seçim tarihi belli. Bizden yeni seçim tarihi istiyor. Seçim tarihi belli olduğuna göre sen şimdiden Haziran 2023’e hazırlan. Ama önce adayınızı belirleyin. Sen kendin sıkıysa aday oluyor musun olmuyor musun? Önce bunu açıkla. Soru diye papağan misali tekrarlayıp durduğu zırvalar ise onun sadece yalancılığını, çapsızlığını değil, aynı zamanda ülkesinin ve milletinin çıkarlarını savunacak kalibrede bir devlet adamı olamayacağını göstermiştir.
Biliyorsunuz Merkez Bankası’nın 128 milyar dolarlık rezervi meselesini tüm kalemleriyle, üstelik bunların yaptığı yalan yanlış rakamlarla da değil, en doğru, en açık, en sarih haliyle kamuoyuyla defalarca paylaştık. Buna rağmen hala aynı nakaratı sanki altında başka bir şey varmış gibi tekrarlayan bu zatın idraksizliği, kendisinin ve partisinin sorunudur. Biz attığı iftiranın hesabını hukuk önünde soruyoruz ve soracağız. Bunun da altından kalkamayacak. Bunu da çok kısa zamanda göreceksiniz.
Ülkemize sığınmış mazlumlara karşı yürüttüğü kin ve nefret siyasetini bu zatın bozuk karakterine veriyoruz. Türkiye’nin çıkarlarının nasıl savunacağını bilmeyen bu zatın devlet yönetimindeki tek referansı, Genel Müdürlüğünü yaptığı SSK’yı batırmasından ibarettir. Bay Kemal, biz senin SSK’yı nasıl bitirdiğini ve batırdığını çok iyi biliriz.
SADAT TARTIŞMALARI
Kendi kendine SADAT diye bir öcü uydurup bizim şirketin kurucusuyla evinde konuştuğumuzu söyleyecek kadar hayal alemine dalmış bu zata ne desek fayda etmeyeceğini biliyorum. Her gün altı da üstü de boş yalanlarla insanları tehdit ederek haysiyet cellatlığına soyunan birisinin bizi toplumsal çatışma çıkarmaya çalışmakla itham etmesi tirajı komik bir çırpınıştır. Ben SADAT’ın kurucusuyla evlerinde bir görüşme gerçekleştirmedim. Böyle bir görüşmem yok Bay Kemal, sen yalancısın, sen cambazsın ve SADAT’ın kurucusu denilen tuğgeneralle göreve getirdikten sonra benimle çalıştığı süre içerisinde Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde görüşmelerim var ama evinde herhangi bir görüşme söz konusu olmadı bunu da bilesin.
"VANDALA VANDAL, ÇAPULCUYA ÇAPULCU DEMEKTEN GERİ DURMAYACAĞIZ"
Bizim neyi kast ettiğimi açıktır. Biz milletimizin diliyle konuştuk. Derdimizi millete anlattık. Mukaddesata hürmetsizlik edenlere özellikle tavizsiz davrandık. Milletimiz Gezi olaylarına nasıl bakıyorsa biz de aynı penceren bakıyoruz. Nasıl tanımlıyorsa biz de aynı sıfatları kullanıyoruz. Şehir eşkıyalarını, yağmacıları, ibadethaneleri bira kutularıyla kirleten mülevvesleri, darbe heveslilerini 9 yıldır bu millet nasıl tarif ediyorsa, biz de öyle tarif ediyoruz. Vandala vandal, çapulcuya çapulcu demekten geri durmayacağız. Bize ahlak, edep, tevazu dersi vermeye yeltenenlere sesleniyorum; siz gidin aynaya bakın. Kirli geçmişinizle hesaplaşın. Bizim kadınlara hakaret eden belediye başkanlarını koruyan ahlak fukaralarından alacak ahlak dersimiz yok. Bizim şehit bacısına küfürler savuranlardan öğrenecek saygı dersimiz de yok. Bizim sapık ideolojilerin avukatlığını yapacaklardan alacak edep dersimiz de yoktur. Partimize höykürenlerin ağızlarının payını vermek, hadlerini bildirmek sorumluluğumuzun gereğidir. Gücünü milletinden değil, gücünü hasımlardan, namlulardan, yılanlardan alanlara bırakmadık, bırakmayacağız.
"VATANDAŞIMIZIN GELİRLERİNİ ARTIRARAK ARADAKİ FARKI KAPATACAK PROGRAMLARI HAZIRLIYORUZ"
Petrol fiyatlarının 2-3 kat arttığı bir dönemde, dünyada neyin nereye geldiğini takip ediyorsunuz. Ücretliler başta olmak üzere her kesimden vatandaşımızın gelirlerini artırarak aradaki farkı kapatacak programları hazırlıyoruz. Yatırım, istihdam, üretim, ihracat bütün bunlarla beraber bu yılın sonuna çok daha farklı çok daha güçlü bir şekilde gireceğiz. Bundan kimsenin bir endişesi olmasın.