23.11.2022 - 12:12 | Son Güncellenme:
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları şöyle; Bu sabah erken saatlerde yaşadığımız Düzce Gölyaka merkezli 5,9 şiddetindeki depremi hisseden tüm vatandaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimi sunuyorum. Geniş bir alanda etkisini hissettiren depremde yaralanan vatandaşlarımıza acil şifalar diliyorum.
Deprem Gölyaka'da çok sayıda binada hasara neden olmakla birlikte vahim bir yıkım ve kayıpla karşılaşmadık. Kurumlarımız gereken tespit ve telafi çalışmalarını yürütüyor. Türkiye'yi depreme hazırlamak için son 20 yıldır TOKİ projelerinden kentsel dönüşüm faaliyetlerine kadar bina alt yapımızı yeniliyor, kurumsal kapasitemizi genişletiyoruz. Bu amaçla 2022'yi deprem tatbikat yılı ilan ederek 94 binin üzerinde faaliyet yürütmüştük. Gölyaka depremi hem deprem gerçeğinin ne kadar yakınımızda olduğunu hem de yürütülen çalışmaların hızlandırılması gerektiğini göstermiştir.
YUSUFELİ BARAJI'NIN AÇILIŞI
Dün hizmete açtığımız Artvin Yusufeli Barajı ve HES'in yeni Yusufeli yerleşim yerinin ve Yusufeli yollarının bir kez daha hayırlı olmasını diliyorum. Gövde yüksekliği bakımından Türkiye'nin en büyük dünyanın 5. büyük barajı olan Yusufeli üreteceği enerji ve depolayacağı su ile ülkemizin gelişmesine çok önemli katkılar sunacaktır.
İlçe merkezindeki konutları ile, işyerleri ile, kamu hizmet binaları ile, köyevleri ile yepyeni pırıl pırıl modern bir Yusufeli inşa ederek kardeşlerimize şükranlarımızı ifade etmeye çalıştık. Togg'u Türkiye vizyonumuzun teknoloji alanındaki sembolü olarak alkışlarla karşılamıştık. Yusufeli Barajı'na da Türkiye vizyonumuzun alt yapı sembolü olarak hoşgeldin diyoruz. Bu abide eserin ülkemize kazandırılmasında emeği geçen herkese tekrar teşekkür ediyor ve kendilerini tebrik ediyorum.
"İFTİHAR VERİCİ BİR ESER"
Yılda 5 milyar inşallah buradan geri dönüşüm var. Bu ne demek? 7 yılda bu gelirle kendini finanse edecek. 35 milyara bu barajımızı milli bütçeden gerçekleştirdik. Bay Kemal görüyorsun işte neyi, nerden, nasıl yaptığımızı öğren. Sonra kaynak nereden deme. Yeri gelir milli bütçeden, yeri gelir uluslararası piyasadan. Ama biz yaparız. Aramızdaki fark bu. Görüldüğü gibi ülkemize gerçekten iftihar verici bir eser kazandırdık. Ne diyor gönül sultanı Kamil odur ki koya dünyada bir eser, eseri olmayanın yerinde yeller eser. Rabbim hepimizi eseri olmayan gafillerden uzak eylesin diyorum. Geçtiğimiz günlerde Türk Devletleri Teşkilatı ve G20 Liderler Zirvesi'ne katılarak ülkemizin çok yönlü diplomasi çabalarında yeni mesafele katedilmesini sağladık. Yürüttüğümüz diplomasi trafikleri ile ilgili kapsamlı değerlendirmelerimi Kabine sonrasında yapacağım açıklamaya bırakıyorum.
İSTİKLAL CADDESİ'NDEKİ TERÖR SALDIRISI
Bugün burada sizlerle hepimizin canını yakan terör saldırıları hususundaki gelişmeleri ve atacağımız yeni adımları paylaşmak istiyorum. İstanbul'da İstiklal Caddesi'nde meydana gelen bombalı saldırı failleri ile ve onların bağlantılarıyla kısa sürede aydınlatılmıştır. Bombayı koyan terörist ile ona yardımcı olan çok sayıda kişi ülkemiz içinde ve dışında bulundukları yerlerde yakalanarak adalete teslim edilmiştir. En tepeden aşağıya kadar bu eyleme karışan kim varsa nerede olursa olsun bulunacak dökülen masum kanlarının hesabı kendinden misliyle sorulacak, cezası kesilecektir.
"KENDİ BAŞIMIZIN ÇARESİNE BAKMA HAKKIMIZ DOĞMUŞTUR"
Türkiye artık ülkemize ve milletimize yönelik saldırılara karışan teröristlerle onlara yardım eden herkesi sınırlarımız içinde ve dışında tespit etme, yakalama, cezalandırma kabiliyetine ve gücüne sahiptir. İstanbul'daki eylemi timsah gözyaşları ile kınayanların gerçek yüzleri hemen arkasından başlattığımız operasyonlara verdikleri tepkiyle ortaya çıkmıştır. Suriye'de kontrolleri altında tuttukları bölgelerden ülkemize yönelik herhangi bir tehdit gelmeyeceği güvencesi veren güçlerin bu sözlerini tutamadıkları ve tutamayacakları son olayla bir kez daha anlaşılmıştır. Biz yaptığımız her anlaşma gibi Suriye sınırlarımızla ilgili ahidlerimize de sonuna kadar sadık kaldık. Madem karşımızdakiler kendi sözlerini tutamıyor yapılan anlaşmanın gereklerini yerine getiremiyor, öyleyse bizim kendi başımızın çaresine bakma hakkımız doğmuştur. Bizim her sözümüz gibi bu beyanımızın da gerisinde çok somut gerekçeler, haklı sebepler, inkarı mümkün olmayan hakikatler var.
"MİLLETİMİZ HER ŞEYİN FARKINDADIR"
Suriye sınırlarımızdaki Hatay, Gaziantep, Kilis, Şanlıurfa, Mardin, Şırnak illerimize son günlerdekilerle birlikte 764 havan, roket, füze saldırısı yapılmıştır. Bu saldırılarda 32 vatandaşımız hayatını kaybetmiş, 261 vatandaşımız yaralanmıştır. Her ne kadar bazı gafiller Türkiye'nin sınırlarının güvenliği için yaptığı harekatları ve terör örgütünün buna karşı geliştirdiği yöntemleri kavrayamamış olsa da hamdolsun milletimiz herşeyin farkındadır.
Bölücü terör örgütü ülke içinde eylem yapma kabiliyetini yitirdikçe sınır ötesinden gerçekleştirdiği saldırılarına ağırlık vermektedir. 20 yıl önce hatırlayın göreve geldiğimizde terör Türkiye'nin sorunlarının sıralamasında birinciydi. Peki şimdi nerede? Şimdi artık gerilerde. Bu bir iradenin bu milletin iktidarına olan güvenin eseridir. Yılbaşından beri terör örgütü elebaşları ardı ardına yaptıkları açıklamalarla sivillere yönelik saldırıları teşvik ederek aslında gerçek yüzlerini sergiliyorlar. Bu gerçeği rakamlarla ifade edecek olursak mesela terör örgütü ülkemiz içinde 2015 yılında 26 eylem, 2016 yılında 44 eylem, 2017 yılında 9 eylem yapmıştı. Bu sayı son yıllarda yılda 2'ye, 3'e düşmüştür. Geçtiğimiz 7 yılda ülkemiz sınırları içindeki yerleşim yerlerinde PKK ve bağlantılı örgütler tarafından yapılan 87 ayrı terör eyleminde ise 153 güvenlik görevlimiz ile 173 vatandaşımız şehit olmuştur.
GÜNEY SINIRLARININ TAMAMINA GÜVENLİK ŞERİDİ
Aynı dönemde ölü, yaralı ve yakalama olarak etkisiz hale getirilen terörist sayısı da 13 bin 500'ü bulmaktadır. Bilhassa çözüm sürecinin ardından ülke içindeki taban desteğini ve silahlı gücünü büyük ölçüde kaybeden Kuzey Irak'taki varlığı ciddi oranda gerileyen örgüt tüm dikkatini Suriye üzerinde yoğunlaştırmıştır. Batılı ülkelerin terör örgütünün Suriye'deki kolunu PKK'dan ayrıştırma gayretlerinin beyhude olduğu yaşanan her gelişme ile ortaya çıkmaktadır. Ölü, yaralı veya sağ olarak yakaladığımız teröristlerin üzerlerinden çıkan donanımlar ile eğitim gördükleri yerler Suriye'de farklı isimlerle sahaya sürülen örgütün bizzat PKK'nın kendisi olduğu gerçeğini teyit etmektedir. Artık hiç kimsenin bu yalanla karşımıza gelmesine tahammülümüzün olmadığını burada bir kez daha ifade etmek isterim. Uçaklarla, toplarla, SİHA'larla yaptığımız operasyonlar sadece başlangıçtır. Hatay'dan Hakkari'ye kadar güney sınırlarımızın tamamını ülkemiz topraklarına saldırı imkanı bırakmayacak şekilde bir güvenlik şeridi ile kapatma kararlılığımız her zamankinden bugün daha güçlüdür.
3 BÖLGEYİ İŞARET ETTİ: TERÖRİSTLERİN TEPESİNE TEPESİNE BİNECEĞİZ
Gerçekleştirdiğimiz sınır ötesi harekatlarla bu şeridin bir kısmını zaten oluşturduk. Kalanlarını da Tel Rıfat, Münbiç, Ayn el Arab gibi çıban başı yerlerden başlayarak adım adım halledeceğiz. Türk Silahlı Kuvvetlerimiz tehditleri sınır ötesinde karşılama ve yok etme stratejimizi hayata geçirmek için gereken faaliyetleri yürütüyor. Hava harekatlarımızı kesintisiz sürdürürken bizim için en uygun olan vakitte karadan da teröristlerin tepesine tepesine bineceğiz. Teröristlerin içine saklanarak kendilerini güvende hissettikleri o beton tünellerin mezarları haline geleceği gün yakındır.
Irak ve Suriye yönetimleri Tükiye'nin terörle mücadele kapsamında yaptığı harekatlar ile güvenli hale getirdiği bölgelerden kesinlikle rahatsızlık duymasınlar. Tam tersine bizim attığımız bu adımlar Irak ve Suriye'nin toprak bütünlüğünü de güvence altına alacaktır. Sınırları içindeki diğer devletlerin varlığından envai çeşit terör örgütünün faaliyetinden rahatsız olmayanların Türkiye'ye karşı farklı tavır sergelemeleri kendi halkları ile yönetimlerinin bağlarını zayıflatmaktan öte anlam taşımaz. Hep söylediğimiz gibi bizim tek derdimiz kendi vatandaşlarımızın ve yanı başımızdaki tüm kardeşlerimizin güvenli, huzurlu, müreffeh geleceğini inşa etmektir.
"BUNLAR ÜLKEMİZİN GÜVEN VE İSTİKRAR İÇİNDE HEDEFLERİNE YÜRÜMESİNDEN RAHATSIZLAR"
Son dönemde hem ülke içinde hem sınır bölgesinde yoğunlaşan saldırılar hiç şüphesiz terör örgütünün ve onu üzerimize salanların Türkiye'nin geleceğine yönelik hesapları ile yakından ilişkilidir. Terör örgütü ile onunla aynı çizgideki yapıların iplerini ellerinde tutanların karın ağrısı bellidir. Bunlar ülkemizin güven ve istikrar içinde hedeflerine yürümesinden rahatsızlar. Bunlar, ülkemizin kendi siyasi ve ekonomik kararlarını özgürce vermesinden, kendi çıkarlarını cesaretle savunmasından rahatsızlar. Bunlar, ülkemizin küresel krizleri fırsata dönüştürmesinden rahatsızlar. Bunlar, Türkiye'nin bölgesel liderliğini güçlendirmesinden rahatsızlar. Bunlar, bizzati milletimizin Anadolu'daki bin yıllık varlığından rahatsızlar. Üstelik tüm bu rahatsızlıklarını gizlemeye gerek dahi görmüyor açıkça da söylüyorlar. Ülkemizin maruz kaldığı hangi haksızlığı, adaletsizliği, nobranlığı kazısak altından hep aynı anlayış, aynı hazımsızlık, aynı husumet çıkıyor. Biz bunu Avrupa Birliği tam üyeliğimizin engellenmesinde yaşadık. Biz bunu Amerika ile aramızda vuku bulan F-35 krizinde yaşadık. Biz bunu sınırlarımıza füzeler yağarken ülkemizdeki hava savunma sistemlerinin sökülüp götürülmesinde yaşadık. Biz bunu Kıbrıs konusunda, enerji anlaşmalarına kadar Akdeniz'deki her tartışmada yaşadık. Biz bunu milyonlarca masumun canını ve onurunu kurtarmak için yaptığımız fedakarlıkların görmezden gelinmesinde yaşadık.
"TÜRKİYE'NİN VE MİLLETİMİZİN MENFAATLERİ NEYİ GEREKTİRİYORSA ONA GÖRE HAREKET EDİYORUZ"
Hemen her uluslararası platformda bu bakış açısının emarelerine şahit oluyoruz. Bizim de kendimize göre bir oyun planımız var. Geçmişten aldığımız dersler ışığında Türkiye'nin ve milletimizin menfaatleri neyi gerektiriyorsa ona göre hareket ediyoruz. Bunu yaparken tahammül sınırlarımızı zorlayan hadiseler karşısında da tepkimizi göstermekten geri kalmıyoruz. En çok da belaltı vuruşlara tevessül edilmesinden üzüntü duyuyoruz. Son dönemdeki hadiseleri de bu çerçevede görüyoruz. İstanbul'da bomba patlatarak Türkiye'nin canını acıtacaklarını sanıyorlar. Sınır şehirlerimize havanlarla saldırarak milletimizin cesaretini kıracaklarını sanıyorlar. Diplomatik ve ekonomik şantajlarla ülkemizi Türkiye Yüzyılı yolundan döndürebileceklerini sanıyorlar. Halbuki bilmiyorlar ki biz artık bu safhaları geçeli çok oldu.
Vasayetin burnunu sürten, sokakları karıştırmak isteyen vandalları bozguna uğratan, teröristleri açtıkları çukurlara gömen, darbecileri püskürten, ekonomik tetikçilere eyvallah etmeyen velhasıl istiklaline ve istikbaline sahip çıkan Türkiye'yi hala sinsi yöntemlerle dize getirmeye çalışanlara mesajımız gayet net; Başaramayacaksınız. Dün itibarıyla küresel finans krizinden Covid-19 salgınına, Rusya-Ukarya savaşından enerji ve tedarik krizine kadar yaşanan her hadise bir gerçeği işaret ediyor. Bu da bizi dize getirmek isteyenlerin kendi güvenlik ve refah düzenlerine yönelik en küçük bir tehdit karşısında aslında kendi dizleri üstüne nasıl kolayca çökebildikleri gerçeğidir. İşte dün itibarıyla 2021 yılı ihracat rakamımız 225,2 milyar dolardı ve bu aşıldı. 2022 için konulan hedef 250 milyar dolar ve bunu da Allah'ın izniyle aşıyoruz.
2023 MESAJI
Köhnemiş küresel yönetim ve ekonomi sistemini yaşatmak için kendilerine kurban arayanlara inşallah 2023'te de aradıkları fırsatı sandıkta benim milletim vermeyecek. Buradan sesleniyorum, ekranları başında bizi izleyen milletime sesleniyorum. Hep birlikte çok çalışmamız, milletimizin her bir ferdinin gönlünü kazanmamız şarttır ki Cumhur İttifakı olarak büyük bir zaferle 2023'ün haziranından çıkalım. Aksi takdirde öyle bir vebalin altına gireriz ki Allah muhafaza her iki dünyada da hesabını veremeyiz. Cumhuriyetimizin ilk yüz yılını tamamlarken yeni yüz yılına güçlü bir başlangıç yapabilmenin yolu 2023 imtihanından başarıyla çıkmaktan geçiyor. Bunu da hep birlikte gerçekleştirerek gelecek nesillere her birimizi hayırla yad etmelerini sağlayacak güzel bir miras bırakacağımıza inanıyorum.
KILIÇDAROĞLU'NUN BORSA SÖZLERİ
Ülke ve millet olarak bekamıza yönelik tehditlerle mücadelemizi yürütürken içerideki siyasi gelişmeleri de yakından takip ediyoruz. Hepinizin de bildiği gibi tarih boyunca tüm büyük filozoflar, alimler, yöneticiler siyaset nedir sorusuna hep cevap aramışlardır. Siyaset kelime kökeni olarak yönetmek, eğitmek, yetiştirmek gibi anlamlara sahiptir. Bu kavramla eş anlamlı olan politika ise eski Yunan'da doğruda devletin yönetimine ilişkin faaliyetlere işaret ediyordu. Dolayısıyla siyaset devletin kimler tarafından hangi programla ve hangi kadrolar tarafından idare edileceğini anlatır. Demokrasilerede seçimlerde halk hangi ittifaka, hangi partiye, hangi lidere bu sorumluluğu verirse ülkeyi o yönetmektedir. Daha önce parlamenter demokrasi ile yönetilen ülkemizde güven ve istikrar ikliminin tesisinde ciddi sıkıntılar yaşanmıştır. Hatırlayın neler çektik. 6 aylık yönetimler, 1 yıllık yönetimler, 15 aylık yönetimler burada istikrar olur mu? Olmadı, olmaz onun için istikrarın olmasına inandığımızdan dolayı ne yaptık? Yönetim sistemini milletimizin teveccühü ile değiştirdik.
Koalisyon dönemlerinin ve onun bir parçası haline gelen vesayet gölgesi ile darbeler zincirinin ülkemize ağır maliyetleri olmuştur. Tarihimizin en büyük yönetim reformlarından birini gerçekleştirerek Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne geçmek suretiyle hamdolsun bu sorunu çözdük. Yürütmenin temsilcisi Cumhurbaşkanının halkın yarısından fazlasının desteği ile iş başına gelebilmesi yeni sistemde yönetimin demokratik meşruiyetini en üst seviyeye çıkarmıştır.
"KENDİ DEVLETİNİ, BÜTÇESİNİ UYUŞTURUCU PARASIYLA FİNANSE ETMEKLE SUÇLAYAN BİR HAYSİYET FUKARASI, SORUMLULUK LAFINI AĞZINA EN SON ALACAK KİŞİDİR"
Ancak hala bu gerçeklerin farkında olmayan birilerinin varlığını üzüntüyle görüyoruz. Ömründe devlet yönetimine dair özellikle Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdürlüğü dönemi hariç herhangi bir bilgisi, tecrübesi, kabiliyeti olmayan CHP Genel Başkanının devleti yönetme sorumluluğu nutukları atması ise ayrı bir komedi olarak karşımıza çıkıyor. Bu zatın öncelikle ülkenin en büyük ikinci partisinin başında olmasının getirdiği sorumluluk bir yana herhangi bir vatandaş olarak göstermesi gereken asgari hassasiyetin farkına varması gerekiyor. Bak, Kağıthane'yi Kağıttepe diye ifade eden bir kişiden bu ülkeye Cumhurbaşkanı olur mu? Şimdi söyleyeceklerim belki biraz ağır olacak ama emin olun hepsi de muhatabının sonuna kadar hak ettiği tespitlerdir. Madem sorumluluktan söz ediyoruz öyleyse kendi devletini, bütçesini uyuşturucu parasıyla finanse etmekle suçlayan bir haysiyet fukarası, sorumluluk lafını ağzına en son alacak kişidir. Kendi devletini borsasının yükselişi üzerinden hançerlemeyi siyaset sanan bir sefil, sorumluluk ifadesinin yanına yaklaşamaz. Kendi devletini ülkesini mafyaya teslim etmekle itham eden bir zavallı sorumluluk kavramının yanından yöresinden bile geçemez. Yurt dışına gittiğinde ülkenin ve milletin hayrına tek bir görüşme yapmayıp, ne kadar terör örgütü destekçisi, ne kadar Türkiye düşmanı varsa onların ekmeğine yağ sürüp gelen bir gafil sorumluluk lafı ile yan yana gelemez.
"ORTALIKTA DOLAŞMASI KADAR YÜZSÜZCE BİR TAVIR OLAMAZ"
Teröriste terörist, terör örgütüne terör örgütü deme cesareti olmayan, terör örgütü güdümündeki partiyi ülke yönetimine ortak etmeye çalışan bir namert sorumluluktan söz edemez. Ağzını her açtığında yolsuzluktan, hırsızlıktan, arsızlıktan, ahlaksızlıktan söz edip de kendi belediyelerindeki parti teşkilatlarındaki kepazeliklere gözünü kapatan bir kifayetsiz sorumluluğun s'sinin bile yanına yaklaşamaz. Devraldıkları belediyelerde bırakın taş üstüne taş koymayı, yapılanları yaşatmayı, başlatılanları sürdürmeyi beceremediklerinden sorumluluk diyerek ortalıkta dolaşması kadar yüzsüzce bir tavır olamaz.
Dünyada ülkesinde orman ve yeşil varlığını en çok artıran bir yönetime ağaç diyerek saldıranların aslında hangi alçak hesapların peşinde olduğunu Gezi Olaylarında görmüştük. Şimdi CHP'nin başındaki zat da ağaç diye gevelemeye başladğına göre bu nöbet kendisine geçti. Hele bir de dış politikadan söz etmesi yok mu, işte tam da bu noktada insanın artık 'sözün bittiği yer' diyesi geliyor. Bütün dünya Türkiye'nin Rusya-Ukrayna savaşından Türk Devletleri Teşkilatı'nın kuruluşana kadar her alanda dış politikada elde ettiği başarıları konuşurken bu zatın dış politika diye eveleyip gevelemesi karşısında söylenecek her lafı israf olarak görüyoruz.
"HUKUKSUZ, AHLAKSIZ, PERVASIZ..."
Cumhurbaşkanlığı adaylığını ilan etmekten dahi aciz olan kendisine böyle bir siyaset alanı açamamış bulunan bu zat harcadığımız her nefesin fuzuli olduğunu elbette biliyoruz. Ama ola ki bu hezeyanlara kulak kabartanlar varsa onların yüreklerini ferahlatmayı boynumuzun borcu olarak gördüğümüz için kendisini muhatap alıyoruz. Aynı şekilde haksız, hukuksuz, ahlaksız, pervasız bir şekilde itham ettiği öğretmeninden polisine, sağlıkçısından çiftçisine, muhtarından hakim savcısına kadar tüm kamu görevlilerinin sahipsiz olmadığını görmesi için kendisine cevap veriyoruz. Bay Kemal ne bu polis ne bu öğretmenler ne bu sağlıkçılar hiç birisi sahipsiz değildir, onların yanında ve arkasında biz varız biz.
"İLK KEZ BİR VİZYON AÇIKLAMAYA HAZIRLANDIĞINI İLAN ETMESİNDEN MEMNUNİYET DUYDUK"
Dışarıdan bakıp da Türkiye'de her türlü yalanın ve iftiranın dolaşıma sokulabileceği vehmine kapılanlar olabilir diye kendisine en ağır ifadelerle mukabele ediyoruz. Buna rağmen madem ki bu zat herşeye rağmen ülkenin en büyük ikinci partisinin başındadır umudumuzu tümden kaybetmek de istemiyoruz. Nitekim bu zatın siyasi hayatında ilk kez bir vizyon açıklamaya hazırlandığını ilan etmesinden memnuniyet duyduk. Bizim asıl yarışmak istediğimiz alan asıl güreşmek istediğimiz minder asıl tartılmak istediğimiz kantar işte burasıdır.
MUHALEFETE ÇAĞRI: HİÇBİR EKSİKLERİNİ YÜZLERİNE VURMAYACAĞIZ
Biz muhalefet ile polemik siyasetine değil eser ve hizmet siyasetinde yarışmak istiyoruz. Biz muhalefet ile mesaimizi sürekli onların yalanlarına cevap vererek değil, Türkiye Yüzyılı vizyonumuzun benzeri gayretlerini konuşarak yürütmek istiyoruz. Bize ülkenin ve milletin hayrına programlarla, projelerle, iddialarla gelin canımızı yiyin. Yeter ki artık bıkkınlık veren şu arsız, yüzsüz, yalan ve iftira üzerine kurulu tek parti devri bakiyesi siyaset üslubunuzdan vazgeçin. Yeter ki artık kısır siyasi çıkarlarınız, anlık hazlarınız için kendi ülkenize, kendi milletinize, kendi insanınıza ihanet derecesine varacak ifadelerden, tavırlardan uzak durun. Eğer muhalefet pozitif siyaset konusunda samimiyse işte buradan AK Parti gurubundan Cumhur İttifakı adına söz veriyorum kendilerinin hiçbir eksiklerini yüzlerine vurmayacağız. Hiç bir zayıflıklarının üzerine gitmeyeceğiz. Hiçbir gafları ile dalga geçmeyeceğiz. Çünkü Türkiye eski devir kalıntısı siyaset tarzından artık çok yorulmuştur.
Bilhassa gençlerimiz desteksiz atıp tutma, hiç birşey söylemeden laf etme, sırf muhalefet etme adına inatla siyaha beyaz, beyaza siyah deme fanatizmine dayalı siyaseti kesinlikle istemiyor. Ziyaret ettiğimiz şehirlerde ve pek çok programda sıkça bir araya geldiğimiz gençlerimizin demokrasi, özgürlük, hakkaniyet, adalet, açık yüreklilik, açık fikirlilik konusundaki beklentilerinin en yakın şahidi biziz. Biz kendimizi vizyonumuzla, programımızla, projelerimizle, üslubumuzla geleceğin Türkiye'sini hazırlamak için samimi ve yoğun bir gayret içindeyiz. Dün 2023 hedefleri demiştik, bugün Türkiye Yüzyılı diyoruz.
Dün akşam saatlerinde İYİ Parti’den istifa eden Nazilli Belediye Başkanı Kürşat Engin Özcan’a AK Parti rozetini Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan taktı.
ERDOĞAN'DAN ESAD VE SİSİ AÇIKLAMASI
Cumhurbaşkanı Erdoğan, grup toplantısı sonrası gazetecilerin sorularını yanıtladı. Erdoğan, ''Mısır Cumhurbaşkanı Sisi ile ikinci bir görüşme olur mu?'' sorusuna ''Olabilir'' yanıtını verdi. Olası görüşmenin zamanı da sorulan Cumhurbaşkanı ''Tarih verilir mi?'' diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'a Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad ile görüşüp görüşmeyeceği de soruldu. Erdoğan, "Esad ile görüşme olabilir. Siyasette küslük dargınlık olmaz, eninde sonunda adımlarımızı atarız" dedi.