19.04.2021 - 18:01 | Son Güncellenme:
AA
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, bazı emekli amirallerin açıklamasına ilişkin, "Hemen sahiplenenlerin bunu niye sahiplendiği, eğer içeriği ve zamanlaması değiştirilmişse onlara sorulması gereken bir şeydir. Bize sorulması, akılla izah edilecek bir mesele değildir." dedi.
Çelik, AK Parti Genel Merkezi'nde, Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında Merkez Yürütme Kurulu (MYK) Toplantısı devam ederken basın toplantısı düzenledi.
MYK toplantısında iç ve dış politikalarının yanı sıra sosyal gelişmelerin ele alındığını belirten Çelik, yerel yönetimlerle ilgili faaliyetlerin ve gelecek dönemde atılacak adımların da görüşüldüğünü söyledi.
Çelik, çocuklarının dağa kaçırılmasından HDP'yi sorumlu tutan Diyarbakır annelerinin 3 Eylül 2019'da başlattığı oturma eyleminin 595. gününe girdiğini, bu zamana kadar 24 ailenin evladına kavuştuğunu, bunun dünya tarihinde annelerin evlatlarına kavuşmak için yaptığı en uzun eylemlerden biri olduğunu ifade etti.
Bazı emekli amirallerin açıklamasına ilişkin Çelik, "Bu süreç içerisinde AK Parti'yi ve iktidarımızı ima eden Sayın Kılıçdaroğlu'ndan ve bazı CHP'li arkadaşlarımızdan gelen, asla kabul edemeyeceğimiz birtakım yaklaşımlar ve iddialar oldu. Örneğin bu metnin değiştirildiği söylenirken bu metnin değiştirilmesinde ya da bu metnin gece yarısı yayınlanmasında iktidarın sorumluluğu olduğu şeklinde birtakım açıklamalar yapıldı. Şimdi bizim sanki bu işlerin içinde bazı arkadaşlarımız varmış da kumpas kuruluyormuş gibisinden birtakım açıklamalarda var." ifadelerini kullandı.
Bu iddiaların yanlış olduğunu belirten Çelik, "Eğer bu bildiri değiştirildi ise ya da bu bildirinin gece yarısı yayınlanması konusunda bir dış müdahale söz konusu olduysa o zaman gece yarısı yayınlanır yayınlanmaz ne için bu bildiriye imza atan bazı emekli amiraller hemen bu bildirinin ne kadar önemli olduğunu fikir hürriyetine girdiğini açıklama gayretine girdiler." dedi.
Çelik, emekli amirallerden birinin, bildiriye verdikleri cevap sonrasında kendilerine, "Geceleyin uykulu bir şekilde okumuşlar bu bildiriyi, sabahleyin okurlarsa bu söylediklerinin doğru olmadığını görecekler" dediğini hatırlatarak, "Eğer gece yarısı yayınlanması konusunda bir provokasyon bir manipülasyon varsa bir müdahale varsa ya da bildirinin içeriğinin değiştirildiğine dair bir bilgi varsa bunu o gece yayınlanır yayınlanmaz ben bu bildirin arkasındayım diyen birtakım emekli amirallere soracaklar." diye konuştu.
Bildirinin değiştirildiği iddialarına ilişkin, "Değiştirildiği bilgisi sayın Kılıçdaroğlu'na kimden gelmiştir o da kendisinin, değiştirdikten sonra diğer amiraller o gece yarısı buna hemen ben bunun arkasındayım diye tweet atanlar bazı emekli generaller bunu niye yapmıştır? Onun izahı, sayın Kılıçdaroğlu'nun yapacağı izahtır. Hemen sahiplenenlerin bunu niye sahiplendiği, eğer içeriği ve zamanlaması değiştirilirmişse onlara sorulması gereken bir şeydir. Bize sorulması, akılla izah edilecek bir mesele değildir." değerlendirmesinde bulundu.
"Ankara ile konuşmak için gelmemiş, Atina'ya konuşmak için gelmiş"
Çelik, Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias'ın ziyaretine ilişkin, "Yunanistan devlet yetkililerinin ülkemizi ziyaretlerinden memnuniyet duyarız. Geleneksel misafirperverliğimiz ve diplomasi geleneğimiz çerçevesinde sorunları konuşmaktan da büyük bir memnuniyet duyduğumuzu ifade ediyoruz. İstikşafi görüşmeler konusunda da söyledik istikşafi görüşmelerin kesilmesine sebep olan biz değiliz, buna sebep olan Yunan tarafıydı sonradan yeniden başlamasından duyduğumuz memnuniyeti de anlattık. Fakat biz burada gördük ki Yunanistan Dışişleri Bakanı Türkiye'ye Ankara ile konuşmak için gelmemiş, Atina'ya konuşmak için gelmiş. Son derece bağnaz son derece saygısız bir şekilde Türkiye Cumhuriyeti devletini ve milletimizi itham etmesi diplomasi tarihine bir yakışıksızlık örneği olarak girecektir." değerlendirmesini yaptı.
Dendias'ın açıklamalarına ilişkin Çelik, "İlk defa bir bakanın, Yunanistan Dışişleri Bakanı'nın kendi ülkesinin egemenliğinden bahsederken kendi ülkesinden değil Avrupa Birliği'nden bahsettiğini gördük. Kendi ülkesinin egemenliğini korumak için kendi ülkesinin kurumlarına atıf yapmayan, Avrupa Birliği'ni istismar eden, kendisine kalkan yapan bir açıklamayı ilk defa ben bir dışişleri bakanından bu şekilde duymuş oldum. Netice itibarıyla bu sorunların neden çözülemediği anlaşıldı." ifadelerini kullandı.
"Saygısızlığın olduğu yerde diplomasi olmaz"
Dışişleri Bakan Mevlüt Çavuşoğlu'nun oradaki açıklamalarının, Türkiye'nin bu sorunları çözmek için masaya yüksek bir kapasiteyle, önyargısız ve tam bir müzakere anlayışıyla oturmaya hazır olduğunu gösterdiğini vurgulayan Çelik, şunları kaydetti:
"Karşı karşıya kaldığımız bağnazlık ve saygısızlığa rağmen, ki bağnazlığın ve saygısızlığın olduğu yerde diplomasi olmaz, müzakere sürecini akıllı bir dille, akıllı bir devlet anlayışıyla ve müzakerenin yöntemlerine karşılıklı saygıya uygun bir şekilde biz sürdürmeye hazır olduğumuzu söylüyoruz. Ama bir Dışişleri Bakanı buraya gelecek, dış politikanın dinamikleri hakkında, dış politikanın yöntemleriyle konuşmayacak, onun yerine kendi ülkesinin iç siyasetindeki siyasi kariyerine Ege'deki ve Doğu Akdeniz'deki meseleleri maalesef istismar konusu haline getirecek. O zaman tabii buradan bir şey çıkmaz. Dolayısıyla Dışişleri Bakanı'nın yaptığı konuşma, Türkiye ile ilgili Yunanistan arasında bir krizi göstermekten çok dışişleri olarak atanmış birisinin, dış politika yapmak yerine Yunan iç siyasetine oynamak şeklinde bir Yunan devlet anlayışı ile ilgili bir krizi göstermektedir."
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın sık sık yabancı devlet başkanlarına, Avrupalı liderlere Yunanistan'ın mülteciler konusundaki insanlık dışı tutumunu hatırlattığını söyleyen Çelik, buna karşılık Yunan tarafının başka bilgi verdiği yanıtının alındığını ifade etti.
Erdoğan'ın geri itmelerle vahşi ve zalimane müdahalelerden bahsettiğini belirten Çelik, "Ama her seferinde bütün dünya televizyonlarının naklen verdiği, Birleşmiş Milletler'in rapor üstüne rapor yayınladığı, göç örgütlerinin, açık bir şekilde insan hakları örgütlerinin ortaya koydu delillere rağmen 'Biz görmedik.' diyorlar." diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bu yaklaşım üzerine talimat vererek, gerekli belgelerin ilgililere ulaştırılmasını sağladığını anımsatan Çelik, buna rağmen geri dönüş olmadığını bildirdi.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun sosyal medya hesabından yayınladığı videoda, Yunanistan sahil güvenlik unsurlarının içinde 41 kişinin olduğu mülteci botuna yaptığı müdahaleye ilişkin görüntüleri paylaştığını hatırlatan Çelik, şöyle dedi:
"Bu 41 kişiyi, üzerine benzin dökülerek yakılmak istenen Avrupa Birliği üyesi bir ülkenin yapmaya çalıştığı bu zalimane davranışı durduran kim? İşte milletimizin asil evlatları, Sahil Güvenlik güçlerimiz. 3 yılda 80 binden fazla mülteciyi botlarını şişleyerek, Yunanistan sahil güvenlik unsurlarının elbiselerini giymeyip sivil elbise giyip, öldürmeye kalkarak, üzerlerindeki eşyalarını alarak çıplak bir şekilde bizim kara sularımıza ittiler ve bunların hepsini ölüme terk ettiler."
Böyle bir durumda bu insanların hayatta kalma imkanının olmadığını belirten Çelik, "Yunanistan'ın sahil güvenlik unsurları resmen şu görüntüde de olduğu gibi benzin dökerek yakmaya çalışarak bir katliama imza atmaya çalışıyor. Sırp kasaplarının yaptığına benzer bir şekilde geçmişte dünyadaki başka örneklerde Ruanda'da olduğu gibi." ifadelerini kullandı.
Türk sahil güvenlik unsurlarının olay yerinde bulunmaması halinde Akdeniz'in bu mültecilere mezar olacağını dile getiren Çelik, "Ondan sonra da çıkacaklar 'Avrupa Birliği'ne üye olmakla gururluyuz.' diye bahsedecekler." dedi.
Çelik, "Defalarca söyledim, siz demokrasinizi önce Akdeniz'in sularından kurtarın, demokrasi dediğiniz, insan hakları dediğiniz, uluslararası ilişkiler dediğiniz değerleri Akdeniz'in sularına gömdünüz siz. Önce Akdeniz'in sularından kurtarın, ondan sonraki diğer meseleler hakkında konuşmaya çalışın." diye konuştu.
Yunanistan'ın Türkiye ile ilişkilerini Türkiye-AB ilişkileri haline sokmaya çalıştığını anlatan Çelik, AB'den Yunan sahil güvenlik unsurlarının bu hareketine ilişkin acil tepki ve cevap beklediklerini vurguladı.
"Yunanistan kara suları aynı zamanda Avrupa Birliği kara sularıdır"
Çelik, 41 göçmenin Türkiye'nin sahil güvenlik unsurları tarafından kurtarıldığını hatırlatarak, şöyle konuştu:
"Bu eylem aynı zamanda, Yunanistan bütün Yunan meselesini bir AB meselesi haline getirmeye çalışıyor ya, Avrupa Birliği de sürekli olarak 'Biz üyemizin arkasındayız.' diyor, Yunanistan kara suları aynı zamanda Avrupa Birliği kara sularıdır. Bu, Avrupa Birliği'nin sınırları içerisinde gerçekleşiyor, Avrupa Birliği'nin kara suları içerisinde gerçekleşiyor. Buna ne diyorlar? İkinci Dünya Savaşı'ndan beri Avrupa'da görülmemiş böyle görüntüler, buna ne söylüyorlar? Bunu herkesin duyması gerekiyor. Dolayısıyla botları batırmak, 3 yılda 80 binden fazla mülteciyi bizim karasularımıza itmek gibisinden vahşi eylemler gerçekleştirdiler. Uluslararası kurumlar, Avrupa Birliği maalesef bunun karşısında susuyor."
Afganistan barış süreci
Türkiye'nin bir müzakere devleti olarak dünyadaki pek çok çatışmaya arabuluculuk yaptığını anımsatan Çelik, önemli konferanslardan biri olan Afganistan barış süreciyle ilgili konferansın 24 Nisan-4 Mayıs arasında İstanbul'da gerçekleşeceğini anımsattı.
Afganistan barış süreciyle ilgili daha önce Doha'da bir girişim yapıldığını ancak yeterli ilerlemenin sağlanamadığını söyleyen Çelik, şöyle devam etti:
"Şimdi Türkiye, Katar, Birleşmiş Milletler'in eş düzenleyiciliğinde Afganistan İslam Cumhuriyeti ve Taliban arasında bu görüşmeler gerçekleşecek. Tabii bu Afganistan'da barışın sağlanması, birleşik, egemen ve bağımsız bir Afganistan'ın tesis edilmesi bizim milli güvenliğimiz açısından da çok önemlidir. Çünkü Afganistan'daki istikrarsızlık kuzeyden ve doğudan gerek terör açısından gerek göç açısından gerek uyuşturucu ticareti açısından Türkiye için tehdit oluşturmaktadır. Dolayısıyla milli güvenliğimiz açısından da Afganistan barış sürecine verdiğimiz destek stratejik bir destektir. Aynı şekilde öteden beri diplomatik ilişkilerimizin olduğu kardeş ülkeye dönük olarak Türkiye'nin bu şekilde ev sahipliği yapması da önemli olacaktır. Siyasi çözüm için yol haritasının ortaya çıkmasını destekliyoruz. Türkiye bir kere daha dünya barışına katkıda bulunan bir müzakere devleti olarak bu ev sahipliğini gerçekleştirecektir."
"Karadeniz'de herhangi bir çatışmanın olmamasını istiyoruz"
Yakından takip ettikleri konulardan birinin de Ukrayna ve Rusya arasındaki ihtilaf olduğunu anlatan Çelik, bölgede gerilimin giderek yükseldiğini ifade etti.
Çelik, "Biz bu gerilimin Rusya, Ukrayna ve AGİT arasındaki üçlü temas grubu çerçevesinde diplomasi yoluyla çözülmesini istiyoruz. Karadeniz'de herhangi bir çatışmanın olmamasını istiyoruz." dedi.
Türkiye'nin Ukrayna'nın Kırım Bölgesi'nin Rusya tarafından işgalini tanımadığını ve bununla ilgili tavrını açık şekilde ortaya koyduğunu anlatan Çelik, şunları kaydetti:
"Ukrayna'yla da yakın ilişkilerimiz var, Rusya'yla da yakın ilişkilerimiz var. Özellikle son zamanlarda Ukrayna'yla ilişkilerimizin başka devletlere karşı bir tutum gibi algılanması söz konusu oldu. Türkiye sadece kendi milli güvenliği açısından ikili ilişkiler kurar, herhangi bir devlete karşı bir tutum içerisine girmez. Sonuç olarak Temmuz 2020'deki kapsamlı ateşkese dönülmesini arzu ediyoruz. Bu son derece önemlidir. Ukraynalı 20 askerin ölmesi, Rusya'nın Donbas'ın doğusuna, Ukrayna'nın doğusuna tahkimatına artırması, Karadeniz'deki bu yoğunluk kimsenin faydasına olmayacaktır. Bu sürecin de diplomatik bir şekilde çözümü noktasında Rusya-Ukrayna arasında, AGİT'le birlikte kurulan üçlü temas noktası çerçevesinde çözülmesini arzu ediyoruz."
İsrail'in yasa dışı yerleşim birimleri kurmaya da devam ettiğini aktaran Çelik, "Bunun yanı sıra Filistin'deki seçimleri engellemek için Gazze'de engelleyici roller oynuyor, Batı Şeria ve Doğu Kudüs'te. Doğu Kudüs'te özellikle seçimlerin engellenmesi için bir takım provokasyonlara imza atıyor İsrail. Batı Şeria'da Filistinli siyasetçileri tutukluyor." dedi.
İsrail'in Filistin'e yaptıklarına dünyanın güçlü şekilde ses çıkarmadığını dile getiren Çelik, dünyanın ve bütün kurumların İsrail'i kınamanın ötesine geçip, net tutum alması gerektiğini vurguladı.
Filistinlilerin ramazan ayını tebrik ederek, Ramazan Bayramı'na hayırla ulaşmalarını dileyen Çelik, "Kuşkusuz Filistin'in yanındayız. Filistinli kardeşlerimizin hak ve hukukunu korumaya, bununla ilgili gereken tavırları almaya devam edeceğiz." ifadelerini kullandı.
"Onlar Meclis'in kapatıldığı darbelere destek verdiler"
CHP Sözcüsü Faik Öztrak'ın bugün düzenlediği basın toplantısındaki açıklamalarını değerlendiren Çelik, şunları kaydetti:
"23 Nisan'ı anarken bile maalesef yanlış argümanlar kullanmış. Atatürk'ün Meclis'in yetkilerini kaldırmayı hiçbir zaman düşünmediğini ama Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nde Meclis'in yetkilerinin kalktığını ifade etmiş. Atatürk tabii ki her zaman Meclis'e önem verdi. Yüce Meclis dünyadaki diğer Meclislerden şöyle bir farka ve asalete sahiptir; dünyadaki bütün Meclisler bir kurtuluş savaşının sonunda kurulmuştur, bizim Meclis'imiz ise bir kurtuluş savaşını komuta etmiştir. Dünyada böyle bir Meclis yoktur. Dolayısıyla yüce Meclis'e saygımız milletimize, tarihimize saygımızın ve demokrasimize saygımızın bir gereğidir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk de yüce Meclis'e her zaman bu saygıyla davranmıştır, yüce Meclis'e saygınlığını her zaman teslim etmiştir. Atatürk üzerinden cümle kuran ve burada kendilerine bu saygıyı bahşetmeye çalışan CHP'li arkadaşımızın söylediği doğru değil. Onlar Meclis'in her kapatıldığı darbeye destek verdiler, onlar Meclis'in iradesinin postallarla ezildiği her girişime destek verdiler. "
"CHP bildiriye karşı çıksaydı demokrasiye bir katkı vermiş olurdu"
CHP'nin emekli amirallerin bildirisine karşı çıkmadığını söyleyen Çelik, "CHP, emekli amirallerin siyasete müdahale etmeye çalışan bildirisine karşı çıksaydı demokrasiye bir katkı vermiş olurdu." dedi.
Çelik, AK Parti'nin TBMM'yi her zaman saygıyla ve titizlikle korumaya devam edeceğini belirterek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Genel başkanları bir kumpası ima ediyor. Bu kumpası doğrudan sözcüleri İçişleri Bakanımızın yaptığını söylemiş. Kumpas kurma geleneği bizde yok, bizim bakanlarımızda yok, bizim partimizde yok. Aynen iade ediyoruz. Darbeler görülen, millete kurulan kumpasın hep arkasında bunlar oldular. Diyorlar ki, 'bu bildirinin gece yarısı yayınlanmasının arkasında iktidar var' ya da 'bildirinin içeriği değiştirilmiş, bunda iktidarın kolu, parmağı var'. O gece emekli amirallerden bazıları çıktı, hemen bildiri yayımlanır yayımlanmaz gece yarısı tweet attı. Neye karşı? Bizim eleştirimize karşı? 'AK Partililer gece yarısı bunu uykuluyken okumuşlar, anlamamışlar' diye de saygısızlık yapıyor. Bunu söyleyen, imza atan o emekli amiral. O niye demedi ki; 'Ya bunun gece yarısı yayımlanmaması gerekiyordu, bunun başlığında şu ifadenin olmaması gerekiyordu.' Eğer siz CHP'liler olarak 'bu ifadeler değiştirildi' diyorsanız, bunu imzalayan emekli amiraller de, 'değiştirilmiş, hem içeriği hem zamanlaması değiştirilmiş' dediğiniz metne bu kadar güçlü şekilde sahip çıkıyorsa, işte o zaman kumpas için uzağa gitmeyeceksiniz. Bu ifadeleri söyleyen o emekli amiral ve generallere söyleyeceksiniz."
"Emekli amiraller bildirisine karşı veremediğiniz demokratik tutumun arkasına başkalarını suçlayan bir yığınak yapmayacaksınız." ifadesini kullanan Çelik, CHP'nin bildiri karşısında demokratik tavır alamadığını ve AK Parti'yi suçlamaya çalıştığını belirtti.
"O görüntüye olumlu bakmıyoruz"
CHP Sözcüsü Faik Öztrak'ın açıklamasında, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar'ın "sarıklı amiral" konusuna olumlu baktığını iddia ettiğini söyleyen Çelik, şu ifadeleri kullandı:
"Türk Silahlı Kuvvetlerindeki disiplin süreci devam ediyor. Her fırsatta yargı diyorsunuz, usul diyorsunuz. Ne yapılsın? Silahlı Kuvvetler kendi soruşturmasını, kendi yöntem ve usulleriyle tamamlamasın mı? O görüntüye olumlu bakmıyoruz, hiçbir şekilde doğru ve meşru kabul etmiyoruz. Silahlı Kuvvetlerin kendi disiplin yönetmeliği içerisinde gerekeni yapacağına da inanıyoruz. O görüntüye vurgu yapanlar, o görüntünün yanlışlığına vurgu yapmakla kalsalardı yine anlamlı bir iş yapacak. Hayır, o görüntüye vurgu yaparak emekli amirallerin müdahalesini meşrulaştırmaya çalışıyor. O görüntüyü kabul etmiyoruz. Deniz Kuvvetlerinde, ordumuzda böyle bir görüntü kabul etmiyoruz. Bu şekildeki bildiriyi de kabul etmiyoruz. Silahlı Kuvvetlerin disiplini bizim için son derece önemlidir. Emekli amiraller bildirisi konusundaki sınıfta kalan tavırlarını örtmek için 128 milyar dolar meselesini sürekli ortaya çıkarıyorlar. En güzel cevabı kendi milletvekilleri verdi. 'Ekrana bakarsanız, ekonomi okur yazarlığınız da varsa onu görürsünüz.' dedi."
Yeni anayasa çalışmalarında nasıl bir süreç izlendiği sorulan Çelik, anayasayla ilgili akademisyenlerin siyasi tartışmaya teşkil edecek bir zemin hazırladıklarını söyledi.
Bu çalışmanın güçlü şekilde devam ettiğini söyleyen Çelik, "AK Parti'de çalışacağız, Cumhur İttifakı olarak beraber de çalışacağız. Hem AK Parti'den hem MHP'den siyasi heyetler süreci tartışmaya devam edecek. Burada olgunlaştıktan sonra tabii ki diğer partilerle de konuşacağız. Yeni bir anayasa demek ülkenin geleceğe dönük yeni bir yol haritasına, nüfus cüzdanına sahip olması demektir. Bunun her zaman en geniş mutabakatla yapılması gerekir. Bu mutabakata katılan, katılmayan olur. O, onların bileceği iş ama bu kapı açık tutulacaktır. Milletimize darbe dönemlerinin ürünü olmayan ilk sivil anayasayı hediye etmek buna emek veren herkesin onuru olacaktır." diye konuştu.
KKTC Anayasa Mahkemesinin Kur'an kursu kararına ilişkin soru üzerine Çelik, din ve vicdan özgürlüğünü engelleyen bir karar olduğunu aktardı.
"Mevzuat böyle." şeklinde bir açıklama yapıldığını söyleyen Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Değiştirirsin mevzuatı. Hiçbir mevzuat temel hak ve hürriyetlerden yüksekte duramaz. Türkiye'yi, geçmişteki dönemlerde mahveden şey konjonktür hazretleri ile mevzuat efendinin iş birliğiydi. Bunlara başvurarak Türkiye'nin demokratik süreçlerini felç ederlerdi. Millete karşı, milletin hak ve hürriyetlerine karşı bir mevzuat olabilir mi? Söz konusu değil. Hemen değiştirilir. Orada bir sıkıntı varsa bunu değiştireceksin. Din ve vicdan hürriyetini engelleyen bir karar alıp, sonra oradaki birtakım baro mensuplarının üzerinde tepindiği gibi bunu üstelik laikliğin zaferi gibi ilan etmek çok ilkel bir yaklaşım."
Çelik, Türkiye'nin bu dönemlerden geçtiğini, bu dönemde yaşanan acıları geride bıraktığını dile getirdi.
Bu konuda Türkiye'nin atacağı adımların olduğuna dikkati çeken Çelik, "Sayın Tatar da bunun düzeltilmesi gerektiğini ifade etti. Koordinasyonlu bir şekilde bu süreci takip etmeye devam edeceğiz. Laiklik prensibi son derece değerli, toplumsal barışı koruyan bir prensiptir. Laiklik prensibini güçlü bir şekilde savunuyoruz. Anayasa Mahkemesi kararının laiklikle ilgisi yok. Konjonktür hazretleri ve mevzuat efendiye demokrasiyi kurban edemeyiz." diye konuştu.
Yerel yönetimler mevzuatı
Bir gazetecinin, "Yerel yönetimler mevzuat çalışması ne durumda. Mevzuatta bir değişiklik olacak mı? Muhalefet ile bu konuda bir temas gerçekleştirilecek mi?" sorusu üzerine Çelik, konunun Cumhur İttifakı'nın her iki kanadında da tartışılacağını ifade etti.
Çalışma olgunlaştıktan sonra diğer siyasi partilerle istişare edilip edilmeyeceğinin değerlendirileceğini belirten Çelik, şu açıklamalarda bulundu:
"İstişare kapısı her zaman açıktır. Biz bir şey söylediğimiz zaman 'Şu şu olacaksa hiç konuşmayalım' diyerekten istişarenin mantığına aykırı bir yaklaşımla karşı karşıya kalıyoruz. Böyle bir yaklaşım olmazsa önyargısız ve samimi yaklaşım olursa her zaman geniş bir istişareyi, geniş bir uzlaşmayı arzu ederiz ama uzlaşmayla tavizkarlık arasındaki, istişareyle işi sulandırma arasındaki farkı da her zaman gözetiriz. Taslağın içeriğine ilişkin şu anda bir şey söyleyemem. Heyetimiz açısından henüz mutabakata varılmış bir konu yok. Belediye başkanlarımızdan gelen, mevzuattan, pratikten kaynaklanan geniş bir yelpazede sorunlar getiriliyor. Olgunlaştıkça sizinle paylaşacağım şeyler olacaktır."
Yunan Bakanların Suudi Arabistan'a gerçekleştireceği ziyaret
AK Parti Sözcüsü Çelik, Yunanistan Savunma ve Dışişleri Bakanlarının Suudi Arabistan'a gerçekleştireceği ziyarete ilişkin soru üzerine, Yunanistan ile iki komşu olduklarını hatırlatarak meseleleri karşılıklı çözme isteklerini ilettiklerini dile getirdi.
Yunan muhatapların baştan aşağı haksız olduklarını bildiklerini vurgulayan Çelik, şunları kaydetti:
"Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias'ın Türkiye'ye gelip de 'Şunlar hukuka uygundur' dediklerinin hepsi hukuka aykırı, 'Türkiye'nin şu yaptıkları hukuka aykırıdır' dediği konuların hepsi de hukuka uygundur. Bunu kabul edecek uluslararası bir hukukçu da yoktur. Bizim şöyle bir Türk devlet geleneğimiz var. Yunanistan'ı hiçbir zaman zor durumda olduğu durumlarda istismar etmedik. Başlarına deprem felaketi geldi yardıma gittik, ekonomik açıdan zora düştüler bizim önümüze bazı teklifler geldiğinde onların milli onurlarını incitecek hiçbir adım atmadık. Yunanistan maalesef bunlara layık olmayan bir ülke gibi davranıyor. Dolayısıyla meselesini Türkiye'de çözecek yerde Yunanistan-Türkiye meselesini önce Avrupa Birliği-Türkiye meselesi yapmak gibi sonuçsuz ve anlamsız bir yola giriyor. Avrupalıların hiçbiri size yardım etmez. Yine zor gününüzde yanınızda biz oluruz. Bunun tamamlayıcısı olarak da şöyle bir şey yapıyor.
Türkiye'yi kuşatmak için Libya'ya, Mısır'a gidiyor, Suudi Arabistan ziyareti yapacak. Buradaki hiç kimse Akdeniz'in, Ege'nin bir Yunan gölü olmasına müsaade edecek bir yaklaşım içine girmez. Yunanistan, Türkiye'ye karşı kumpas kuran, birtakım husumet lobileri oluşturmaya çalışan bir tavır içine giriyor. Halbuki enerjisini bu şekilde çıkmaz sokak olan işlere harcayacağına Türkiye'de müzakereye harcasa çok daha doğru yollar bulunabilir."
Rusya-Ukrayna gerilimi
Bir basın mensubunun, "Türkiye ile Rusya'yı karşı karşıya getirecek yeni bir plan hazırlandığı yönünde kamuoyuna bazı bilgiler yansıdı. Bazı yabancı güçler tarafından Suriye'den Ukrayna'ya parayla silahlı radikal grupların taşınacağı belirtildi. Hatta bu taşımanın Rusya ile ilişkileri bozmak için Türkiye tarafından yapıldığı iddiasının da ortaya atılacağı ifade edildi. Bu konuda size ulaşmış bir bilgi var mı?" sorusunu Çelik, şöyle yanıtladı:
"Şöyle bir mantıksızlık var. Türkiye Rusya ile ilişkileri bozmak için tutacak Suriye'den Ukrayna'ya savaşçı taşıyacak. Bu mantıksız bir şey. Biz Rusya ile Suriye'de iş birliği yapıyoruz. Bazı şeyleri birbirine karıştırmamak lazım. Biz Rusya ile güçlü komşuluk ilişkileri geliştirdiğimiz gibi Ukrayna ile de güçlü ilişkiler geliştiriyoruz. Şöyle bir şey yapılmaya çalışılıyor. Rusya ile ilişki geliştiriyorsan Rusya'nın Ukrayna tezine destek ver. Ukrayna ile ilişki geliştiriyorsan Ukrayna'nın Rusya tezine destek ver. Biz bunun yerine diyoruz ki çözüm olan diplomasidir. Ukrayna'nın da Rusya'nın da toprak bütünlüğünü savunuyoruz. Kırım ilhakını tanımıyoruz ama sonuç diplomasidir. Ukrayna-Rusya ve AGİT arasındaki üçlü temas grubu hayata geçmelidir ve 2020'deki kapsamlı ateşkese geri dönülmelidir diyoruz."
Vekalet savaşlarının tarafı olmadıklarını ifade eden Çelik, "Vekalet savaşlarında yöntem kullanan bir ülke değiliz. Çok açık ve net bir şekilde söylüyorum. Biz bu vekalet savaşı konusunda Türkiye'yi suçlayan devletlerin istihbarat örgütlerinin hangi grupları bu vekalet savaşlarında kullandığını ve finanse ettiğini tüm adlarıyla ve adresleriyle biliyoruz. Suriye'de de Libya'da da biliyoruz." diye konuştu.
"Her CHP üyelik kartı verdiğinizin sütten çıkmış ak kaşık olduğunu iddia edebiliyor musunuz"
Ömer Çelik, CHP'nin hizmet damgalı pasaportla ilgili iddiaların sorulması üzerine şu yanıtı verdi:
"Birkaç milletvekili çıktı 'Bunu AK Parti belediyeleri yapıyor' dedi. 'AK Parti belediyeleri yapıyor' derken, AK Parti Teşkilatlarıyla ilgili organize bir durummuş gibi sundu. Şimdi bugün gördük ki aynı durum CHP ve İYİ Parti belediyelerinde de varmış. AK Parti'ye ait bir organizasyonmuş gibi göstermeye çalışanların kimler olduğu da biliniyor. İsimler, attıkları twitler, yaptıkları beyanlar belli. Çıkıp özür dilemeleri gerekiyor. Kendi belediyelerinde çıktı işte."
CHP Sözcüsü Faik Öztrak'ın konuyla ilgili İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'yu suçladığını ifade eden Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Diyor ki 'Gri pasaportları o vermiş açığa çıkarsın.' İçişleri Bakanlığı zaten soruşturmayı yürütecek, açığa çıkarıyor. Siz İçişleri Bakanlığı yetki alanındaki her verilen belgeden netice itibarıyla bu her kişinin sorumluluğunu alabilecek durumda olamazsınız ki. Her nüfus cüzdanı verdiğinizin suç işlememesini garanti ediyor musunuz? Yarın suç işleyebilir diye nüfus cüzdanı vermeyelim mi diyorsunuz. Bu arkadaşlarımızın kendisine soralım. Her CHP üyelik kartı verdiğinizin sütten çıkmış ak kaşık olduğunu iddia edebiliyor musunuz, buna kefiliz diyebiliyor musunuz? İçişleri Bakanlığı ve bürokrasisiyle nedir bu husumetleri onu da bilmiyorum. Biraz böyle izanlı, mantıklı bir argüman getirmek gerekir. Sonuç olarak şu partiden, bu partiden, AK Partili olan CHP'li ve İYİ Partili olan, belediyelerden bu şekilde bir tablo ortaya çıktı. İçişleri Bakanlığımız bunu soruşturacak ve netice itibarıyla kusur, hata, yanlış ve suç ne varsa yargıya intikal edecek. Biz de bu şekilde soruşturulmasının güçlü bir şekilde arkasındayız. Her şeyin şeffaf bir şekilde ortaya çıkmasını istiyoruz."
"Çalışmalarımız ramazan içerisinde devam edecek"
Çelik, MYK Toplantısının sürdüğünü aktararak, konuşmasını şöyle tamamladı:
"Bundan sonraki çalışmalarımız ramazan içerisinde devam edecek. Bayramdan sonra yaz çalışmaları başlayacak. Şimdi en güçlü mücadeleyi Kovid ile ilgili veriyoruz. Maske-mesafe ve temizlik meselesi çok önemli. Bunu atlatmamız gerekiyor. Bu sayıları ramazan içerisinde düşürmemiz gerekiyor. Bu topyekun seferberlik gerektiren bir yaklaşım. Sağlık çalışanlarımızın nasıl büyük bir fedakarlık içerisine girdiğini görüyoruz. Hepsine minnettarız. Maske-mesafe ve temizlik meselesinin bir ulusal seferberlik meselesi olduğunu unutmayalım. Sevdiklerimizi ve büyüklerimizi koruyalım. Sevdiklerimizle bayramı güzel bir şekilde geçirmek üzere bugünden tedbirlerimizi alalım."